Çankırı Milletvekili Milli Eğitim Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı, Prof. Dr.
Hikmet ÖZDEMİR
1946 yılında İstanbul'da doğdu, ilkokulu Taşkaracalar köyünde bitirdi. Gelenbevi Ortaokulundan
sonra Vefa A. Lisesi'nden mezun olan Sn. ÖZDEMİR, 1971 yılında Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi'ni bitirdi. Aynı Fakültede 1980 yılında doktorasını verdi. 1984
yılında Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nde Yrd. Doç. olarak göreve başlayıp; 1984-1986 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürü oldu.
Ayrıca Talim Terbiye Kurulu Temsilci üyeliği görevinde bulundu. 1993 yılında
M.Ü.A.Eğt.Fak.Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü'nde Doçent; 1999 yılında da Profesörlük
unvanını aldı. Fakültenin Türkçe eğitimi bölümünde görevini sürdürürken istifa
ederek Milletvekili adayı oldu. Prof. Dr. Hikmet ÖZDEMİR Akademisyenliğinin yanı sıra,
birçok sivil toplum örgütünün kuruculuğunu ve başkanlığını da yapmıştır. Çok sayıda
kitap ve makalesi de mevcuttur. 3 Kasım 2002 yılında yapılan seçimlerde Çankırı'dan
Milletvekili seçilmiş, Parlamentolararası Birlik Türk Grubu (PAB) üyesi, TBMM İhtisas komisyonları
ndan Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu Başkan vekili olan Sn. ÖZDEMİR Arapça, Almanca ve Osmanlıca bilmektedir.
BİRLİĞE GİDEN YOL VE FAYDALI İLİM
Halkımız en güzel şekilde
ifade etmiştir: "Alimdir fakat
arif değildir" Bu şu demektir:
İlim başka, irfan
başka. Bir çok bilgiler vardır, ancak
bunlar kitapların arasında satırlar olarak yazılmışlardır. Tıpkı
ambardaki tohum gibi. Eğer tohum
toprağa kavuşmazsa orada
kalır, gelişmez ve çoğalmaz. Gelişip çoğalmayan ve yerinde duran
tohumun çok fazla bir faydası olmaz.
Tohum toprakla buluşup
yeşerip başaklar verince, tüm canlılar ondan yararlanırlar. Bu, ilmin
kalbe inmesine ve orada faydaya
dönüşmesine benzer. Kuru bilginin
faydalı ilme dönüşmesine irfan
denilmektedir. Nitekim gönüllerin
sultanı Yunus Emre:
"İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsen
Bu nice okumaktır"
diyerek, ilim ve irfanı en güzel şekilde
tanımlamıştır.
Gerçekten insanı kibir ve gurura
sevkedip insanlığın mahvına sebep
olan ilim görünüşte faydalı bile
olsa gerçekte öyle değildir. Nitekim
faydalı ilmin olgunluğuna
erişmemiş olan bir hukukçu hak ve
adalet gözetmeden verdiği bir kararda
adeta bir cellattır. Tıp tahsili
yapmış olan bir doktorun sırf para
kazanmak hırsıyla yapacağı
yanlış bir amaliyat insan kasaplığından öte başka bir şey ifade etmez.
Keza ilmi mertebesine rağmen, emri altındakilere merhamet
ve muhabbet göstermeyen bir yönetici
hak ve hukuk sınırlarını aşarak
sergilemiş olduğu bu davranışlarda zarardan başka bir şey yapmamış olur. Cahilin cehaleti ile yapamayacağı zararın daha beterini
ilmi sayesinde gerçekleştirmiş olur.
İşte bu sebeple Hazreti Peygamber
Efendimiz "Ya Rabbi faydası olmayan
ilimden sana sığınırım" buyurmuştur.
İçinde yaşadığımız yerkürede
hızlı bir şekilde gerçekleşen
sosyal gelişme ve değişmeler hayatı
mızın her safhasında kendini
hissettirmektedir. Sahip olduğumuz
değerler, tarihi birikim, ortak
kültür ve ahlak anlayışımız ortaya
konacak olan gayret ve çabalar
için son derece önem taşımaktadır. İşte sevgi, kardeşlik, hoşgörü
ve barış için atılacak her adım, ortaya
konan her proje Türkiye ve
içinde bulunduğumuz coğrafya
için son derece önemlidir.
Birlik ve beraberlik, kardeşlik,
barış, faydalı ilim, dayanışma, sevgi
ve adelet gibi değerlerimizin yaşatılması, arttırılması ve yüceltilmesi
adına yapılan bu güzel çalışmaları
tebrik eder insanlığın huzuru
için önemli bir adım olacağını söyleyebilirim. |