"Akıllı Tasarım" Saptırmacası
1980'lerin ikinci yarısında ABD'de evrim teorisine karşı 'akıllı tasarım' adı verilen bir teori ortaya atıldı. Bu teori tüm canlıların, Darwinizm'in iddia ettiği şekilde tesadüflerle değil, 'akıllı bir tasarım' sonucunda meydana geldiklerini savunmaktadır.
Ancak söz konusu hareketin savunucuları, tüm canlıların Yaratıcısının alemlerin Rabbi olan Allah olduğunu açıkça dile getirmemektedirler.
Bu hareketin önde gelen isimlerinden Michael Behe 'akıllı tasarım'ın ne olduğunu açıklarken, "akıllı tasarım, dine dayanan bir düşünce değil, ama dindar insanlar bu teoriden kendi tartışmalarında yararlanabilirler" demektedir.
"Allah yaratmıştır" demeyip "akıllı tasarım vardır" demek de bir Müslüman'ın kullanacağı üslup değildir.
Ülkemizde de 'akıllı tasarım teorisi'ni savunan kimseler bulunmaktadır. Ancak bu kimselerin dikkat çeken bir özellikleri vardır. Bunlar, söz konusu teoriyi savunurlarken bu hareketin Batılı destekçilerinin üslubunu taklit etmeye çalışmakta ve Allah'ın ismini anmaktan özellikle kaçınmaktadırlar.
"Tüm evreni, canlı ve cansız varlıkları Allah yaratmıştır" demek yerine izahlarında, "evrende akıllı bir tasarım vardır" şeklinde muğlak ifadelere başvurmaktadırlar. Bu tutumları, Allah'ın ismini anmaktan maksatlı olarak kaçındıkları kanaatini oluşturmaktadır.
Elbetteki Müslüman olmayanların, dinsizlerin ya da birtakım felsefecilerin bu tür bir üslup kullanmalarında yadırganacak bir yön yoktur.
Ancak, "ben Müslümanım" diyen bir kimsenin aynı üslubu kullanması kabul edilebilecek bir durum değildir. "Allah yarattı" demekten sürekli kaçınarak, "bir güç yarattı", "akıllı tasarımın eseri" şeklinde izahlar kullanmak Müslüman bir kimsenin tavrı ve üslubu olamaz.
Çünkü bu tür bir üslup, "Ben 'Allah' demek istemiyorum, 'bir güç var, akıllı tasarım var' demek istiyorum" anlamına gelir ki, bunun da Kuran'la, İslam'la bağdaşan hiçbir yönü yoktur.
"Her şeyi Allah yarattı", "her şey alemlerin Rabbi olan Allah'ın 'OL!' demesiyle oldu" demekten kaçınarak yalnızca "kainatta akıllı bir tasarım vardır" demek ancak, Allah'ın varlığına gerçekten iman etmemiş bir zihniyetin ürünü olabilir.
Yoksa, ilkokulda okuyan bir çocuk dahi bilir ki, gökyüzünü, ceylanları, balıkları, kuzuları, elmayı, muzu, üzümü, portakalı yaratan Allah'tır, 'akıllı tasarım' değil.
'Akıllı tasarım', 'akıllı bir güç' ifadeleriyle Allah'ın dışında kim kastedilebilir?
Allah'ın varlığı gözardı edilerek (Allah'ı tenzih ederiz) öne sürülen bir 'akıllı tasarım' iddiası son derece mantıksız ve akılsızca bir iddiadır.
Normal zekaya sahip vicdanlı bir insan, biraz düşündüğünde, evrende tasarlanmış gibi bir mükemmellik varsa bunu yaratanın Allah'tan başkası olamayacağını anlar.
Evrendeki canlı-cansız tüm varlıkların Allah'ın sonsuz aklının, ilminin, gücünün, üstün yaratma sanatının tecellileri olduğunu görür.
Bunun sonucunda da, "akıllı tasarım var", "akıllı bir güç var" demez, "Allah vardır, Allah yaratmıştır" der.
Bilindiği gibi, İslamiyetten önce Mekke'deki müşrikler taşlardan ve tahtalardan yonttukları heykellere Allah'ın sıfatlarını yakıştırarak kendilerine birtakım putlar edinmişlerdi.
"Lât", "Menât", "Uzza", vs. gibi çeşitli isimlerle adlandırdıkları bu putların güç sahibi olduklarını, yarattıklarını, rızık verdiklerini, koruyup kolladıklarını öne sürmekte, kısaca Allah'ın sıfatlarını bu putlara isnad ederek Allah'a şirk koşmaktaydılar.
Aynı şekilde bugün yapılmak istenen de, Allah'ın üstün sıfatlarını 'akıllı tasarım' 'akıllı güç' gibi isimlerle adlandırılan soyut kavramlara yükleyerek insanları Allah inancından uzaklaştırmaktır. Bunun anlamı ise 'akıllı tasarım' adı verilen bir put edinmekten başka bir şey değildir.
Kuran'da müşriklerin bu tutumu hakkında şöyle buyrulmaktadır:
'Bu (putlar ise,) sizin ve atalarınızın isimlendirdiğiniz isimlerden başkası değildir. Allah, onlarla ilgili 'hiçbir delil' indirmemiştir. Onlar, yalnızca zanna ve nefislerinin heva olarak arzu ettiklerine uyuyorlar. Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir.' (Necm Suresi, 23)
Masonlar da aynı mantıkta, eserlerinde kainatı 'total bir güç'ün, 'bir şuur'un yönettiğini fakat bundan kastettiklerinin (haşa) kesinlikle Allah olmadığını öne sürerler.
Görüldüğü gibi 'akıllı tasarım' taraftarları da masonik izahlardaki mantığın birebir aynısını savunmaktadırlar.
Allah'ın yaratmak için tasarım yapmaya ihtiyacı yoktur
Bilinmelidir ki, göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'ın yaratmak için herhangi bir 'tasarım' yapmaya ihtiyacı yoktur. Allah bu tür eksikliklerden münezzehtir.
Allah'ın, bir şeyin ya da bir işin olmasını dilediğinde, yalnızca "Ol!" demesi yeterlidir.
Ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:
'Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.' (Yasin Suresi, 82)
'Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir.' (Bakara Suresi, 117)
'Akıllı tasarım' izahları samimi olarak Allah inancına eğilim gösteren kimseleri de olumsuz yönde etkileyebilir
Şurası bir gerçektir ki 21. yüzyılda tüm dünya, hızla materyalist ve ateist görüşleri terketmektedir.
Evrim teorisinin geçersizliğinin, bu teorinin bilim ve akıl dışı olduğu gerçeğinin günden güne daha çok anlaşılmasıyla insanlarda Allah inancına doğru samimi bir yöneliş yaşanmaktadır.
Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, tüm hayatını ateizmi savunmaya adamış olan ünlü bilim adamı Anthoy Flew'dur. Flew, geçtiğimiz aylarda kendisiyle yapılan bir röportajda ateizmi terkettiğini ve artık Allah'a inandığını belirtmiştir.
Yine benzer şekilde birçok bilim adamı, sanatçı ve politikacı beyanatlarında Kuran'a karşı duydukları ilgiyi ve merakı açıkça dile getirmektedirler.
Durum böyleyken, 'akıllı tasarım' gibi samimiyetten ve İslami bilinçten uzak izahların, iman etme eğiliminde olan kimseleri de olumsuz yönde etkileyeceği açıktır. Bu tür ortalı ve muğlak izahlar dine eğilim gösteren insanların tereddüt ve çelişkiye düşmesine, kafalarının karışmasına, zihinlerinin bulanmasına neden olabilir.
'Akıllı tasarım' şeytanın farklı bir saptırmacasıdır
Evrim gibi batıl bir iddiayı reddederken şeytanın yeni bir tuzağına düşmekten şiddetle kaçınmak gerekir. Zira şeytanın en büyük amaçlarından biri her ne şekilde olursa olsun, Allah'ın adının anılmasını engellemek, insanları Allah'ın zikrinden yüzçevirtmektir.
Nitekim şeytan evrimle aldatamadığı insanları bu sefer de "akıllı tasarım" gibi farklı bir yöne saptırarak yine amacına ulaşmış, insanları Allah'ın adını anmaktan uzaklaştırmış olacaktır.
Şeytanın bu şekilde hak adına ortaya çıkıp insanların doğru yollarına oturarak onları saptırmasına Kuran'da şöyle dikkat çekilmektedir:
'Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onları (insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.' (Araf Suresi, 16-17)
Bilinmelidir ki evrim teorisinin çürütülmesi ve tesadüf mantığının geçersizliğinin ortaya konması akıllı tasarımı değil Allah'ın varlığını, her şeyi Yüce Allah'ın yarattığını gözler önüne serer.
"Evrim yoksa akıllı tasarım vardır" demek evrimden sonra yeni bir sahte ilah edinmekten başka bir şey değildir.
Bir Müslüman Akıllı Tasarımı Savunmamalıdır
Eğer amaç evrimi çürütmek, evrime karşı fikren mücadele etmekse zaten evrim teorisi bilimin konuyla ilgili bütün dallarında çürütülmüştür.
Evrimi çürüten akıllı tasarım teorisi değildir. Evrimi çürütmek için gereken, akıl, mantık ve bilimdir. Başka herhangi bir teoriye ya da felsefeye ihtiyaç yoktur.
Akıllı tasarım, evrim bilimsel ve mantıksal olarak çürütüldükten sonra, bazı insanların "peki canlılar evrimle ortaya çıkmadıysa nasıl ortaya çıktılar?" sorusuna getirdikleri bir tür felsefi cevaptır.
Oysa, Müslümanların böyle bir cevap aramaya ihtiyaçları yoktur. Çünkü, "evrim yoksa her şey nasıl meydana geldi?" sorusunun cevabı Kuran'da verilmektedir: Canlı cansız her şeyi Alemlerin Rabbi olan Allah yaratmıştır. Müslüman bu kesin gerçeğe iman eder ve bunun dışında bir takım felsefi arayışlara girmez. Böyle bir arayış içine girmek bir Müslümana yakışmaz.
Böyle bir arayışa girmek, (haşa) "Kuran, Allah'ın varlığını, yaratılışı ispatlamada yetersizdir, o yüzden 'akıllı tasarım teorisi'ne, bu teoriden de destek almaya ihtiyaç vardır" demek anlamına gelir ki, bu Müslümanca bir iddia olamaz.
Müslüman'a yakışan Kuran'da örnek verilen peygamberlerin ve elçilerin yolunu benimsemesidir
Müslümanlar şu veya bu bilim adamının ya da bilimsel akımın değil, Kuran'da örnek verilen peygamberlerin ve elçilerin yolunu izlemekle, bu mübarek şahısların üslubunu örnek almakla mükelleftirler.
Resullerin her devirde kavimlerine tebliğ yaparken kullandıkları üslup son derece açık, net, kararlı ve anlaşılırdır. Hepsi kavimlerine Allah'ın varlığını ve birliğini, Allah'tan başka İlah olmadığını, herşeyi Allah'ın yarattığını açıkça tebliğ etmiş, insanları yalnızca Allah'a kulluk etmeye davet etmişlerdir. Hiçbiri de tebliğ yaparken
Allah'ın adını açıkça ve cesurca zikretmekten çekinmemiştir.
Nitekim Resullerin bu karakterlerinin tarif edildiği ayetlerden bazıları şöyledir:
'Andolsun, Biz Nuh'u kendi kavmine (elçi olarak) gönderdik. Böylece kavmine dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin. Onun dışında sizin başka ilahınız yoktur, yine de sakınmayacak mısınız?" (Müminun Suresi, 23)
'İbrahim de; hani kavmine demişti ki: "Allah'a kulluk edin ve O'ndan sakının, eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır...' (Ankebut Suresi, 16-17)
"Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar (kahredici) olan bir tek Allah mı?" "Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, Allah'ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah'ındır. O, Kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler." (Yusuf Suresi, 39-40)
Hani onlara kardeşleri Lut: "Sakınmaz mısınız?" demişti. "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin..." (Şuara Suresi, 161-164)
'... (Şuayb) "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur...' (Araf Suresi, 85)
(İsa) "Şüphesiz Allah, O, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; şu halde O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur." (Zuhruf Suresi, 64)
Görüldüğü üzere Kuran'da anlatılan peygamberlerin hiçbirisi "tasarımcı", "akıllı tasarımcı" veya benzeri kavramları değil kullanmak, ima dahi etmemektedir. Resullerin herbiri açıkça Allah'ın Yüce ismini zikrederek cesurca
Allah'ın hükmünü beyan etmektedir. Kuran'ın ve sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in yolunu benimseyen her Müslüman da, Resullerin bu üstün ahlakını, örnek tavır ve üslubunu kendisine rehber edinmekle yükümlüdür.
Müslüman'ın Üslubu Nasıl Olmalıdır?
Allah, Kuran'da inkar edenlerin sürekli olarak insanları Allah'a iman etmekten, O'nun yoluna uymaktan ve O'nu anmaktan uzaklaştırmak için çeşitli yollara başvuracaklarını ve bunun için tüm imkanlarını seferber edeceklerini haber vermiştir:

Bu aleyhteki çaba kimi zaman açık yöntem ve metotlarla yürütülürken, kimi zaman da gizli taktikler uygulanabilir. Ama hedef her zaman aynıdır: Allah'ın adının anılmasını engellemek, bu yolla insanları din ahlakından uzaklaştırmak.
Son zamanlarda dünyanın farklı ülkelerinde aynı anda ortaya çıkan çeşitli akımlar da bu açıdan dikkat çekicidir. Evreni var eden kozmik bir güç, bir enerji, tasarımcı gibi muğlak ifadelerden bahseden, ama herşeyin tek Yaratıcısı olan Yüce Allah'ın adını anmaktan ısrarla kaçınan bu dünya görüşlerinin batıl bir amaca hizmet ettikleri açıktır. Bu yolla, insanlardaki manevi arayışı yanlış yerlere yönlendirmek ve insanların hak dini yaşamaları engellenmek isteniyor olabilir.
Aslında bu, bir tür Hristiyanlık, Yahudilik ve Müslümanlık karışımı suni din oluşturma projesidir. Bu suni dine göre insanlar evreni var eden bir gücün varlığını kabul edecek, ancak bu gücün ne olduğu muğlak olacak (Allah'ı tenzih ederiz), Allah'ın adını anmayacak, Allah'ın yüce sıfatlarını gereği gibi öğrenip takdir etmeyecek, O'nun tüm kainatın yaratıcısı ve tek sahibi olduğu gerçeğini göz ardı edecek ve böylece Rabbimiz'in insanlara bildirdiği dinin hükümlerini de yaşamalarına gerek kalmayacaktır.
Bunun din ahlakına karşı son derece tehlikeli bir hareket olduğu açıktır. İşte bu nedenledir ki, samimi olarak iman edenlerin Allah'ı açıkça anmaktan, Yüce Allah'ın tüm kainatı yoktan yarattığını açıkça söylemekten kaçınan, bunun yerine tasarımcı, kozmik güç, enerji gibi birçok kafa karıştırıcı ve dolaylı ifadelere sığınan akımlara karşı dikkatli olmaları gerekir. Samimi olarak iman edenler için Allah'ın adını anmak, O'nun şanını yüceltmek heyecan ve şevk verici, coşkuyla ve sevgiyle yapılan büyük bir ibadettir.
"O Allah ki, Yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (Haşr Suresi, 24) ayetinde bildirildiği gibi, herşeyi yoktan yaratan ve kusursuzca var edenin Yüce Allah olduğuna iman edenlerin, Rabbimiz'i en güzel isimleriyle anmaktan şeref duymaları gerekir.
Müslüman Allah'ın Adını Coşkuyla Anar
"Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır..." (Araf Suresi, 54) ayetinde buyrulduğu gibi, bizim Rabbimiz Yüce Allah'tır. Herşeyin Yaratıcısı'dır. Herşey üzerinde vekildir. Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin tek sahibidir.
O'ndan başka İlah yoktur. Ayetlerde ise Rabbimiz olan Allah'ın üstün ve yüce olduğu şöyle bildirilmektedir:
... İşte sizin Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne Yücedir. O, Hayy (diri) olandır. O'ndan başka İlah yoktur; öyleyse dini yalnızca Kendisi'ne halis kılanlar olarak O'na dua edin. Alemlerin Rabbine hamd olsun. (Mümin Suresi, 64-65)
İman edenlerin yaşamları boyunca üzerlerindeki yükümlülüklerden biri de tebliğ yapmak, yani Allah'ın varlığını ve birliğini tüm insanlara anlatmak, onları hak dine davet etmek, iyiliği emredip, kötülükten menetmektir. Bu şerefli sorumluluğu yerine getirirken Müslümanların izlemesi gereken yolun ne olduğu ise Kuran'da ve Peygamberimiz (sav)'in hayatında açıkça görülmektedir. Müslüman her zaman olduğu gibi tebliğinde de samimi ve halis olmalı, hidayeti verecek olanın Yüce Allah olduğunu unutmamalıdır. Allah'ın adını anmadan, Allah'ın varlığını ve birliğini anlatmanın mümkün olmayacağı ise açıktır. Müslümanlar Allah'ın varlığını, Rabbimiz'in Kuran'da Kendi üstün sıfatlarını bildirdiği şekilde ve üslupta anlatmalıdırlar. Rabbimiz'in yüce sıfatları Kuran'da şöyle bildirilmiştir:
Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)
Allah'ın varlığını ve birliğini anlatan bir Müslüman'da görülmesi gereken bir diğer özellik de coşkulu, tutkulu, içli ve derin Allah sevgisidir. Bir ayette iman edenlerin en çok Allah'ı sevdikleri şöyle bildirilmektedir:
İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür... (Bakara Suresi, 165)
Tüm bunlara rağmen Allah'ın adını anmaktan kaçınan, çeşitli muğlak ifadelerle kendini ve çevresindekileri aldatan, üstelik bunu din adına yaptığını zanneden zihniyetin büyük bir yanılgı içinde olduğu bellidir. Bu gerçeği göz ardı etmenin veya bu gerçekten kaçmaya çalışmanın bir faydası yoktur. Kuran'da bu zihniyete sahip kişiler şöyle uyarılmışlardır:
İşte bu, sizin Rabbiniz Allah'tır; herşeyin Yaratıcısı'dır; O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz? (Mümin Suresi, 62)
 |