Sn. Adnan Oktar'ın İran Press Tv’ye Verdiği Röportaj
28 Eylül 2007
İRAN TV: Bu tarihsel perspektiften, Yahudi'nin Osmanlı ile ilk temasları bununla alakalı Osmanlı'nın özellikle Avrupa'da bütün Yahudilerin istenmeyen olumsuz kimliklerin varlığına rağmen aslında paradoksal bir şey gibi görünüyor. Yani Kuran'da belki Yahudi kavramı üzerine daha antipatik birtakım vurgular olmasına rağmen referansını Kuran'dan alan bir imparatorluktaki bir temsilci bunlara kadırgalar göndermek suretiyle belki de bir nezaketle bunları topraklar içerisine alıyor ve aynı zamanda bunlara özel korumalar, nerdeyse yasalar ilan ediyorlar. Bu süreci biraz anlatır mısınız bize neden kovuluyorlar neden istenmiyorlar ve biz Osmanlı neden kabul ediyorlar?
ADNAN OKTAR: Hıristiyanlığın Yahudilere bakışı İncil'deki anlatıma göre biraz iç açıcı değil tabi ama Kuran'da Yahudi kavmi, Museviler şefkat duyulması gereken insanlar olarak belirtilir. Yahudilere genel anlamda, Museviler diyeyim ben, tabii ki şefkat duyulması lazım yani gerçek dindar bir Musevi samimi olarak dinini yaşamak istiyorsa bu ehli kitaptır. Ve bu insanla gerekirse evlenebilir, kadınlarıyla evlenilebiliyor. Yemeğe çağrılır beraber yemek yenilir, ticari ilişkileri olur yani sosyal bağlantılar tam anlamıyla olur aynı mahallede oturulur. Kardeşçe yaşanır. Bu anlamda Musevilere tam bir şefkat dinin bir gereğidir, bu çok normal bir şey faydalı, ibadet olan bir şey. Ama riskli olan dinsiz Yahudilerin kendilerini dindar gibi gösterip şeytanın etkisiyle ve masonluğun da bağlantısı içerisinde dünyaya zulmetme eğilimleri, bizim sorunumuz bu. Yoksa gerçek dindar, samimi bir Yahudiden kimseye bir zarar gelmez o kendi dinini yaşar. Tevrat'ın emirlerine kendince uymaya çalışır ve İslamiyet de bunları korur Kuran'ın ölçüsü içerisinde korunurlar fakat risk, Darwinist, dinsiz bir Yahudi toplumu var. Bunlar basına hakimler, televizyonlara hakimler, siyasete hakimler, masonluğa hakimler. Eğer buradaki Yahudiler samimi olarak dindar olsalardı basında da bu etkisini gösterirdi. Mesela büyük basın, Yahudilerin kontrolündeki büyük basında sürekli dinsizlik ve Darwinizm propagandası yapılır. Madem bunlar ehli kitap, madem dindar ben İslamiyet'in propagandasını yapsın da demiyorum. Allah'ın savunmasını yapsın, "Allah vardır" desin. Hz İbrahim'i savunsun, İsmail'i, Yakup'u, geçmiş peygamberleri savunsun, ahireti anlatsın, adaletten bahsetsin yani Tevrat'ın birçok hükmü var Kuran'a uygun, yani çok büyük bir bölümü uygundur bunları anlatsınlar. Zaten bu anlamdaki Yahudiyi herkes sever yani buna şefkat duyar, yani sorun dinsiz Yahudilerden kaynaklanıyor.
İRAN TV: Peki bu temelde, Siyonizm'in ortaya çıkışının esas amacı ya da Siyonizm'in ortaya çıktığında Theodor Herzl ile mi çıktı ya da nasıl başladı yani bu oluşum nasıl başladı?
ADNAN OKTAR: Yahudilerin şu anda yaşadıkları bölge, yaşadıkları yer onların vatanıdır orada yaşasınlar. O normal. Yani onları oradan sürüp çıkartmaya kalkmak falan bunlar normal bir hareket değil. Kuran'a göre de orada onların vatanı olduğunu Kuran işaret ediyor. Yani bütün dedelerinin mezarları orada, hayatları orada geçmiş tabii ki orada yaşayacaklar ama bölgeye askeri hâkimiyet iddiası, bölgeyi biz kontrol ederiz iddiası yanlıştır. Ama İsrail'in boydan boya, Türkiye'nin doğu sınırlarında, Türkiye'nin her yerinde yaşasınlar, ticaret yapsınlar, bilimle uğraşsınlar, bu insanlar korunsun, devlet güvencesi içerisinde olsunlar, özgür yaşasınlar, Müslüman olan veya olmayan Musevi hanımlar isterse evlenirler Müslüman beylerle, iç içe yaşanır, onlar isterseler sinagoglarında ibadetlerini yapabilirler. Bunlar çok güzel ama sorun şeytanın kontrolünde olan bir Siyonizm var, şeytanın yönlendirdiği...
İRAN TV: Siyonizm nasıl çıkıyor ortaya ve neyi amaçlıyor? Bu sapma, bu ideolojik kırılma ayrışma neyi hedefliyor ve kimdir bu aktörler? Hemen bununla bağlantılı birşey, yani bu Siyonizm sürekli her yerden sürülmüş olmalarının intikamını almak mıdır?
ADNAN OKTAR: Hayır hayır değil, yani o Tevrat'ta da geçiyor Kuran'da da ona işaret var. Bu insanlar Allah'tan uzaklaştıklarında Allah onlara bir bela olarak bunu vermiş. Tevrat'ta bunu açıklıyor. "Dünyaya sizi dağıtacağım" diyor Allah. Bunun, onların üzerine bir bela olduğunu belirtiyor. Ama kendinizi toparlarsanız Allah'a dönerseniz, Allah sevgisini yaşarsanız sizi gene vatanınıza göndereceğim ve rahat edeceksiniz diyor.
Şu an bütün dünyada dağınık vaziyetteler ve hakikaten dini yaşamıyorlar, dinle pek alakaları yok. İki tür Siyonizm var. Bir, o bölgede yaşamak isteyen, huzur içinde olmak isteyen, güvenlik arayan, o dedelerinin topraklarında ibadet edip ticaret yapıp huzur içinde yaşamak isteyen düşünce. Bu anlamda Siyonizmi ben savunuyorum. O anlamda ben de Siyonistim. Yani onu savunuyorum. Çünkü Kuran bunu söylüyor. Kuran'ın savunduğu bir şey. Tabi ki yaşasınlar, tabii ki mutlu olsunlar, tabii ki Allah'ı ansınlar. Bizim zaten istediğimiz bu. Bunu isteyecekler. İsterlerse, eğer güçleri yetiyorsa, iradeleri yetiyorsa Müslüman olsunlar. Bu da nur ala nur. Çok güzel. Ama olamıyorlarsa, Tevrat'ın gerçeğine uymaya çalışarak dinlerini yaşasınlar. Ki Ehli kitaptır bunlar, koruma altındadırlar. Bu anlamdaki Siyonizme bizim bir sözümüz yok. Yani bunla bizim bir alıp veremediğimiz yok. İkinci tür Siyonizm var. Bizim asıl sorun olarak bulduğumuz Siyonizm bu. Masonluğun kontrolünde olan Siyonizm. Bu, bütün dünyaya hakim. Dünya medyasına hakim, basına hakim, siyasete hakim. Dünyadaki büyük mason locaları kontrolünde olan bir Siyonizm olduğu için bütün dünyayı avucunun içine almış durumda. Bunlar dikkat ederseniz hiç Allah'tan bahsetmez. Ayrıca Allah'ın olmadığını anlatırlar. Bu nasıl bir Siyonist? Allah'ın olmadığını savunan bir Siyonist olabilir mi? bir Musevi olabilir mi? Demek ki bunlar başka bir şey. Yahudiliği kullanıyorlar, masonluk da bunun bir aracı. Masonluk, kökü tarihin derinliklerine giden, daha çok çok eski devirlere giden, muhtemelen gerçek bir tarikatın, gerçek bir İslami tarikatın, dinsizlerin eline geçmesiyle oluşmuş bir sistem. Yani ilk başlangıcı muhtemelen Hz. Süleyman devrine kadar dayanan, daha da eskilere dayanan hatta, gerçek bir tarikatın, bir İslam tarikatının Allahsızların kontrolüne geçmesiyle, Müslümanların yaptığı yöntemleri ele geçirmeleriyle oluşan bir sistem. Şeytan ele geçirmiş o tarikatı. Ve yönetimini fiilen şeytan yapıyor masonluğun. Yani doğrudan insan görünümünde veyahut o garip mahluk görünümünde gelerek ana merkezlerinde bunları doğrudan yönlendiriyor. Ya ses olarak ya görüntü olarak yahut onların kendi yöntemleriyle bunu yapıyorlar. Yahut hipnoza soktukları bir insanın şeytanla bağlantısını sağlayarak, şeytanın konuşmalarını etrafa naklediyorlar. Ortadoğu'da, orda burda aldıkları savaş kararları, katliam kararlarının hepsinin kökeninde masonluk vardır. Yani mesela falanca feşmekanca insanları sayıyorlar, suçluyorlar. Halbuki onlar, gariban insanlar. Koskoca masonluğa, dünya çapındaki masonluğa karşı zaten gücü yetmez o insanların. Onlar, onların kontrolüne girmiş, onların emrini dinleyen insanlar. Yani belirli bir yetki ile belirli bir yere geldiyse bir insan, masonluğun kontrolü olmadan pek olmaz genellikle.
İRAN TV: Çok özür diliyorum hocam. Çok böyle hani bir zıtlık gibi görünüyor yani masonluk aslında din karşıtı bir kurgu, bir operasyonel bir zemine cereyan ederken öbür taraftan aslında tam dinsel bir motivasyon. Daha tersine dinsel bir motivasyon var yani mesela kimler masondur diye baktığımızda işte Hıristiyanlık karşıtı özgür düşüncenin sanki hani adresiymiş gibi gösteriliyor. Birazcık burdan da hareketle bu iki zıtlığı nasıl değerlendiriyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Masonlar diyor ki ışığı insanların gözüne aniden vermeyin, kendi dergilerinde, kitaplarında yazıyorlar, ışığı yavaş yavaş verin. Nasıl verecek? İlk anlamda biz de Hıristiyanız, biz de Museviyiz, biz de Müslümanız, tabi ki Allah'a inanıyoruz, kainatın ulu mimarı var, ama sonradan bakıyoruz ki kainatın ulu mimarı dedikleri şey Marksistlerin anlattığı, materyalistlerin anlattığı kozmostaki şuursuz enerji. Yani onların inancına göre. Ki bu kaos yani, biz diyoruz kozmos diye. Onlar kaos diyor, kaostaki şuursuz enerjinin adına onlar kainatın ulu mimarı diyorlar, yani Allahsızlık. Bunu ilk gelene açık açık söylemiyorlar ama gelenler de zaten böyle bir sosyal cemiyete böyle bir sosyal güce sahip olmanın heyecanı içinde geliyorlar. Yani çünkü mason olmak, birçok devlet görevlisinden yahut emniyetin, devletin yani siyasetin, politikanın her şeyin; kurumların, ticaretin ortasına gelmek anlamına geliyor. Bir anda müthiş bir statü kazanıyor böyle bir insan. Tabii ki bunlar, insanlara iyilik yapalım gibi bir amacı olmuyor işin doğrusu. Yani samimi söylenirse o çevreye sızıp, girip onların sosyal imkanlarını kullanmak, budur. Bir kısmı belki meraktan da giriyor olabilir ama asıl sebep budur. Buna karşı gerçek, samimi, dindar Musevileri uyarmak lazım. Yani böyle bir tehlikenin varlığına onların dikkatini çekmek lazım. Çünkü, şimdi Ortadoğu'da önce sosyalist idarelerin olduğu bir sistem kurmayı düşünüyorlar. Mesela Türkiye'nin Güneydoğusu'nu PKK kanalıyla, bu terör örgütü kanalıyla sosyalist yani komünist hale getirmeye çalışıyorlar Türkiye'nin doğusunu.
Bununla olay bitmiyor. Zaten örgüt de söylüyor bunu; bölücü örgüt. "Bu, bütün Ortadoğu ülkelerine yayacağımız ideolojinin merkezidir" diyor. "Bu yer" diyor, "bu düşünce" diyor. Biz buradan yayacağız, bütün Ortadoğu'ya bunu yayacağız diyor. Ne demek? Türkiye'yi doğu ve batı diye ikiye ayırmak yani Doğu komünist Türkiye, Batı Komünist Türkiye. Mesala komünist Irak, komünist Suriye, becerebilirlerse komünist İran ve böylece bölgenin tamamının komünist yapılması sonra İsrail ile bu komünist ülkeleri kapıştırmak ve Amerika'nın desteğiyle bu ülkeleri yerle bir etmek. Yerle bir ettikten sonra sıra İsrail'e geliyor, yalnız dikkat edin, çünkü İsrail İncil'de, İncil'in yanlış yorumuna dayalı olarak yok edilmesi gereken, yeryüzünden silinmesi gereken, İsa'ya ihanet etmiş bir kavim, bir topluluk. Dolayısıyla onları da dinsiz yaptıkları için İsrail'de de çünkü yoğun olarak dinsizlik propagandası var. Biz oraya Darwinizm'i anlatmak için gittiğimizde üniversitede öğrencilerinin hepsinin Darwinist olduğunu gördük, çok nadir Allah'a inanan. İsrail'den buraya gelenler oldu, onlar da yanıp yakınıyorlar, gençlerin arasında dinsizlik çok yaygın diyorlar. Darwinizm çok yaygın, çok nadir dindar var diyorlar. Demek ki amaç yavaş yavaş ilerlemeye başlıyor. Sonra İsrail'in yok edilmesi var. Bu işte şeytanın söylediği diyalektik boğuşma stratejisi. Şeytanın tek istediği vardır: İnsan kanı. Sürekli kan dökülsün, sonra ne olacak? Sonra yine onun bir tezini çıkaracaklar, anti tezini çıkaracaklar, yine boğuşma. Kanın, mücadelenin durduğu yerde Dünya'nın duracağına inanır şeytan. Böyle bir inanç var. Darwinizm'in de kökeninde bu vardır. Sürekli mücadelenin insanlığı geliştireceğine inanıyorlar. Sürekli kan dökülürse. Bunu Hitler'e de öğrettiler Mussolini'ye de öğrettiler. Onlar da bunu yaptı. Kan dökmeyen toplumların, mücadele etmeyen toplumların yok olacağına, iğdiş olacağına inanıyorlar. O yüzden burada hem Ortadoğu ülkelerine de yazık edecek bir strateji var, hem de Musevilere yazık edecek bir strateji var. Yani evangelistleri de bunda kullanıyorlar masonlar. Halbuki evangelistler olayın nereye gideceğini bilmiyor. Onlar hakikaten iyi niyetle, İsa'nın ineceğini bildikleri için ona bir hazırlık olarak bölgede konuşlanmayı, orada İncil'i, İncil'in öğretilerini şimdiden anlatmak gerektiği gibi buna benzer inançları var. Halbuki masonluk zaten İncil'den nefret eder yani asla kabul etmez. Bunu fark etmiyor evangelistler. Mesela dindar Museviler de kandırılırken onlara Mesih'in geleceği söylenecek. Etraftaki Allah'sız güruhun İsrail'deki güçler tarafından yok edileceği söylenecek. Buna inanır tabii ki ordaki dindar Musevi o zaman. Çünkü hakikaten Allah'sız adam, hakikaten komünist, hakikaten ona saldırıyor, o da kendini savunuyor. İnandırıcı zeminde bunlar oluşturuluyor. Onun için bölgedeki tehlikeye, şeytanın oyununa çok iyi dikkat çekilmesi gerekiyor. Şeytana karşı insanlar genellikle duyarsızlar. Şeytan deyince boynuzlu moynuzlu bir varlık vardır, kuyrukludur, öyle hayali bir şeydir zannediyorlar. Halbuki masonlar çok ciddiye alıyor. Masonlara bir sorun bakalım şeytanı?
İRAN TV: Yani daha somut, yani böyle hayali bir imgeden ziyade daha iletişime geçilmiş bir varlıktan bahsediyorsunuz değil mi?
ADNAN OKTAR: Tabii tabii tabii, Allah diyor ki "onlara kabuk gibi bağlattık" diyor, yani onlar çok ciddiye alıyorlar şeytanı. Çünkü şeytan onlara harika gösteriyor. Yani hipnoza geçen bir insanda akıl almaz harika şeyler söylettiriyor ona; mesala bir eşyanın saklandığı yeri söylüyor. Gizli bir belgeyi söylüyor, birçok şeyi söylüyor şeytan onlara ve adam ona inanıyor yani gerçekten harika olarak görüyor. Sözünü dinlemediklerinde de canını yakıyor şeytan bunların. Ona tabi oldukları için. Yani inanmayacakları gibi bir durum yok onların açısından. Onların inancına göre. O yüzden de bir anlamda kendilerini mecbur hissediyorlar. Masonlukta 33. derece sırrı onun için kolay kolay verilmez. Ancak Yahudi kavminden gelen bir insana bu sır verilir.
İRAN TV: Nedir oradaki özellik?
ADNAN OKTAR: Şeytanın dünyayı yönetiği.
İRAN TV: Özellikle Yahudilere verilmiş olması?
ADNAN OKTAR: Daha zeki buluyorlar onları, bir de tek bir ırkın daha iyi, hemşehrilik bağıyla daha kontrollü olacağını düşünüyorlar. Çünkü bir Macar bir Fransız, karmakarışık olsa milliyetçilik bağıyla karmaşa olacağını düşünüyorlar. Ama bir İsrailli olduğunda, bir Yahudi olduğunda hem hemşehrilik bağının iyi olacağını düşünüyorlar. Hem de, "dindar işte bak bunlar da Musevi baştakiler" gibisinden bir inançla Musevilerin de desteğini sağlamış oluyorlar. Yani samimi Müslümanların ve samimi Hristiyanların, Siyonistlerin ve Musevilerin desteğini sağlamış oluyorlar.
İRAN TV: Sayın Hocam bu Batı'daki aydınlanma aslında sizin kurduğunuz çerçevede bir karanlığa geçiş gibi mi algılanmalı yani Jakoben'lerle başlayan Nietzsche'lerle ondan sonra Hitler'le devam eden Marx'a kadar uzanan bütün bu zinciri bu zeminde mi yorumluyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Tabii ki, onlar zannediyor ki bu sistemi Siyonistler oturdular düşündüler. Öyle bir şey yok. şeytan çok zeki bir varlıktır. Çok anormal akıllı bir varlıktır. Yani akıllı derken zekidir şeytan ve dünyanın en kültürlü varlığıdır şeytan, bilmediği yoktur. Onun için nefesleri kesiliyor onun gücünü gördüklerinde. Doğrudan iletişim halinde oldukları için de Allah'a inanmaktansa ona inanmayı daha akılcı buluyorlar. Daha inandırıcı buluyorlar kendi kafalarına göre. Bu şeytanın tehlikesine karşı insanların uyarılması çok önemli, dediğiniz süreç tabii ki çok önemli, mesela bu saydığınız şahısların tamamı masondur. Böyle bir rastlantı olur mu? Yüksek dereceli mason mesala, Marx masondur. Troçki masondur hem de Musevi asıllıdır. Marx da Musevi asıllıdır. Özellikle seçilmişlerdir. Ve bu sürece doğru gitmek için yapılmıştır bu. Ama mesela samimi bir Musevi de bunları yani siyonist inancı Tevrat'a dayandırdığı için hakkı olarak görür, evet yani o bölgede yaşamak gerçekten hakları, sinagoglar kurabilirler, ibadet edebilirler. Zaten Müslüman bundan rahatsız olmaz bilakis teşvik eder. Böyle bir konu olmaz.
İRAN TV: Peygamberlik modelinde de bu var, Osmanlı'da da bu model var.
ADNAN OKTAR: Tabii ki dinsiz olması mı iyi? Tabii ki dindar olacak ne kadar güzel tabii ki. Dindar bir Musevi'den kimseye zarar gelmez. O ticarette hile yapmaz, oyun yapmaz, helale harama dikkat eder. Hatta mesela şarabın içilmemesi tavsiye edilir Tevrat'ta. "Sarhoş olmayın" der. İslami kıyafetler tavsiye edilir. İslami yiyecekler tavsiye edilir. Tabi onların şeriatına göre bir kısım yasaklar var ama Kuran'a uygundur bu...
İRAN TV: Peki hocam biraz Osmanlı'ya, günümüze doğru geldiğimizde Osmanlı bir engel miydi masonluk açısından? Referansını İslamiyet'ten alan o çok hoşgörülü, o çok kültürlü devlet bir tehdit miydi masonluk açısından? İttihat ve Terakki'ye sızdıklarını görüyoruz. Bu süreci biraz yorumlayabilir misiniz?
ADNAN OKTAR: Abdülhamit Han Hazretleri tabi orada bir hata yaptı. Mason localarını bir anlamda kontrolsüz bıraktı. Halbuki orada yapılacak şey; ya locaların içine girmekti, locaları kontrol etmekti veya tamamen yasaklanmasıydı o dönemde. Çünkü inanan insanları da locanın içine sokabilirdi Abdülhamit Han Hazretleri. Göz göre göre İttihat Terakki adım adım ilerledi, göz göre göre imparatorluğun kilit noktalarını ele geçirdi ve göz göre göre İmparatorluğu yıktılar. Bunun, suyun başından tıkanması gerekiyordu olay. Yani lağım diyim bari, lağım başından tıkanması gerekiyordu. Masonluğun akış kanalı durdurulması gerekiyordu. En azından kendi locanızda toplanın tamam ama devletin içerisinde faaliyet istemiyorum denebilirdi. Subaylara etkisi engellenebilirdi, devlete etkisi engellenebilirdi, çünkü devletin istihbaratı elindeydi Abdülhamit Han Hazretlerinin ve çok güçlü bir istihbarata sahipti. Ama tabi kader bu, kaderde olduğu için kader hükmünü yerine getirdi, Allah'ın hükmü yerine geldi, İmparatorluk da yıkıldı. Ama çözüm budur. Yani şeytanın oyuncağı olmalarına karşılık bu insanın uyarılması ve yoğun tedbir alınmasıdır.
İRAN TV: Bu ittihatçıların içerisinde mason varlığından bahsettiniz.
ADNAN OKTAR: Tabi İttihat ve Terakki mason örgütüdür zaten.
İRAN TV: Mason, peki modern Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundaki süreçleri ve etkileri nedir Hocam. Mesela Atatürk'ün... farklı iddialar var tabiî kimisi işte kendi kendine lağv ettiğini söylüyor buradaki mason localarının, kimisi de Atatürk tarafından özellikle kapatıldığını söyleniyor. O dönemin bir politik refleksimiydi hani muhalefetsizleştirme gibi refleks mi yoksa özel sebepleri var mıydı hocam?
ADNAN OKTAR: Atatürk tabi milli bakış açısına sahip bir insan, milli bakış açısına sahip bir insanın böyle bir karar alması çok normal. Tehlike görmüştür ve alenen açık tehlike. Kapanması için de açık talimat vermiştir ve kapatılmıştır. Ama masonluk öyle bir şeydir ki veba mikrobu gibidir. Yani öyle cildin üstünde gezmez. Yani tentürdiyotla tedavisi olmaz, bünyenin içine girer ve çok sinsidir gelişmesi, adeta önlenemez bir yapısı vardır, buna karşı tek çözüm imani çalışmadır. Kuran ahlakıyla yapılacak çalışmadır. Yoksa kendi haline bırakılan bir masonluk alabildiğine gelişir. Zaten bir mason için herhangi bir apartmanın zemin katı da bir locadır. Zaten gizlilik esası var. Zaten sır vermeme esası var. Yani locayı kapatsa ne olur bir insan kapatmasa ne olur. Zaten onlar uykuya geçtik diyorlar. Uyku ne demek, daha iyi güçlenmek ve dinlenmektir. Bir insan niye uyur, dinlenmek, güçlenmek için uyur. Daha zinde olmak için uyur.
İRAN TV: Hocam bir genel anlamda toparladıktan sonra, şeyi de soracağım her ne kadar bu okullarda işte Darwin teorisiyle beraber çok yönlü bir projeden bahsediyorsunuz ve bunun temelinde dinsizleştirme gibi bir şey var. Fakat buna rağmen aslında özellikle Türkiye açısından konuşmak gerekirse, Türkiye'de bu etkileri halk hakikaten itibar ediyor mu? Çünkü hala din bir gündem defansı var gibi geliyor bana. Daha üst düzeyde insanları mı etkiliyorlar püf noktadaki insanları mı etkiliyorlar? Darwin teorisiyle işte, ilericilik gericilik kavramlarıyla ilerici bir grup oluşturup daha dindar, Allah'la ilişkisini hala geleneksel kodlar içerisinde tutan halkı da gerici olarak adlandırmaları... Birazcık burayı açabilir miyiz yani?
ADNAN OKTAR: Bu şeytani sistemin en iyi uygulama yönü budur yani Darwinizmin geçersizliğini ispat eden bir insanı aforoz etmeye kalkmak, kitaplarını toplatmaya kalkmak. Fransa biliyorsunuz onu yapmaya kalktı kendince. Amerika'da olsun diğer ülkelerde de olsun tam anlamıyla şu an bir panik yaşanıyor. Çünkü Darwinizmi öyle bir belinden kırdık ki yani tedavi olacak gibi, yapışacak gibi falan da değil yani. Yapacak bir şey de kalmadı. Ve çok ani kırıldı beli, yavaş kırsaydık tedbir alırlardı. Bu kadar da enayi değiller. Mutlaka tedbir alırlardı ama iş işten geçmişken uyandılar. Ve iş bitti. Yapacakları bir şey kalmadı şu an. Bütün, en güvendikleri insanların hepsinde şu an o kitap var.
İRAN TV: Özür dilerim hocam yani burda dolayısıyla sizin de çabalarınız Darwinist görüş veya teorinin insanların kafasında Allah ile irtibatı koparmaya engel oldu ama şüphesiz bir ahlaksızlaştırma projesinden bahsediyor yani eğer dini değiştiremiyorsanız ahlaksızlaştırma projesi bunların, kim yapıyor bunu, bunların aktörleri kimdir veya böyle bir projeye inanıyor musunuz? Türkiye'de eğer dinlerini değiştiremiyeceksek o zaman ahlaksızlaştıralım, riyasızlaştıralım gibi bir ara süreç mi oluşturuluyor?
ADNAN OKTAR: Bakın masonluk bu konuda ne kadar açık konuşuyor. Ahlaksızlığın güzelliğini şöyle anlatıyor. "Domuz kendi pisliğinden hoşlanır diyor. Ne var bunda diyor. Ahlaksız bir insan da pislikten hoşlanabilir, domuz ne kadar masumsa ahlaksız bir insan da o kadar masumdur." diyor ve kendi kitaplarında yazıyorlar bunu. Ahlaksızlaştırma çok önemli projedir masonluk için.
İRAN TV: Biraz ona göre somutlaştırabilir miyiz hocam nasıl oluyor bu?
ADNAN OKTAR: Medyasıyla, basınıyla, kıyıdaki köşedeki adamlarıyla, bir kere hakkı savunanları susturmakla olur bu. Mesela ben Darwinizmi savunanlara karşı mücadele ettiğim için, Allah'ın varlığını ve birliğini savunduğum için, İslam'ın gerçeğini savunduğum için, dünyadaki akla gelecek ne kadar suç varsa tamamını bana iftira olarak üzerime attılar, tamamı. Kıyıda köşede hiçbir suç kalmadı aşağı yukarı atılmadık. Ama ben bunu tabi umursamam, ben bunu bir şeref sayarım. Dinin İslam'ın yayılması içerisinde tabiî ki Müslümana her türlü her şey yapılır. Eziyet de olur, işkence de olur, baskı da olur, ben bundan iftihar ederim. Zaten böyle bir işkence olmazsa, iftira olmazsa kendimden şüphe ederim, ne var acaba bende derim. Onun için o yönden de teşekkür ediyorum onlara yani. İnşaAllah.
İRAN TV: Sizi hatta dönemin içişleri bakanı galiba "PKK'dan daha tehlikeli” dedi, nedir sizi yani daha tehlikeli yapan?
ADNAN OKTAR: Bakın buradaki ifade çok manidar tabi bakın PKK'dan daha tehlikeli, çünkü PKK bir tehlike değil ki o kafada olanlar için. Sadettin Tantan'ı tenzih ederim de yani. O kafada olanlar için bir tehlike değil. Asıl tehlike şeytana karşı mücadele verenlerdir. Çünkü PKK zaten şeytanın dostu olan bir çalışma, şeytanı destekleyen bir çalışma. PKK'yla niye adam mücadele etsin. Asıl mücadele Allah'ı savunanlarla, şeytana karşı mücadele edenlerle olması lazım. Bu emri de kendi kendilerine alamazlar. Bunları trans halindeyken şeytan söylüyor, emrediyor, o yüzden koro halinde saldırıyorlar. Mesela bana yapılan saldırılar genellikle tek yapılmaz. Topluca yapılır. Hem Türkiye'de olur hem Avrupa'da, aynı anda oluyor. Merkez aynı olduğu için. Masonluk merkezli olduğu için.
İRAN TV: Avrupa'da bunun yansımalarını ben takip edemediğim için öğrenmek istiyorum.
ADNAN OKTAR: Yani binlerce haber çıktı. Bir tane iki tane değil. Musevi teşkilatlarından da Yahudi teşkilatlarından da yani kitabın dağıtılmasını engellemek için tahammüm yayınlamışlar. Madem sen Musevisin ben orda Allah'ın varlığını birliğini savunuyorum niye bundan rahatsız oluyorsun? Darwinizmle ilgili kitaplar dağıtılırken bundan rahatsız olmuyorsun da, şeytanı savunan kitaplar dağıtılırken rahatsız olmuyorsun da, dini, Allah'ın birliğini ve varlığını savunan kitaplardan niye rahatsız oluyorsun. Demek ki onlar da şeytanın etkisine girmişler. Bu çok manidar.
İRAN TV: Peki hocam o zaman burada enteresan bir ayrıştırma yaptınız. Yani dini aslında hani Ehl-i kitap olarak bekli de adlandırdığımız bunun hani devamı olarak yaşayan insanları , sonuçta oraya bağlı o masumiyet içerisinde yaşayan insanları bir tarafa bırakıyorsunuz daha ideolojik daha küresel çapta bir Siyonist veya masonik bir yapıyla mücadele edilmesi gerektiğinden bahsediyorsunuz. Fakat burada mesela Ortadoğu'ya geldiğimizde özellikle 11 Eylül hadisesi sonrasında Hristiyanların da yani geleneksel Hristiyanların da veya işte bu Evangelist yorumlarıyla İsrail arasında da ortakdaşlık görüyoruz Hocam. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Evangelistler kendi içinde masum insanlardır. Museviler de samimi, kendi içerisinde masum insanlardır. Ama masonluğun kontrolüne girdiğinde, yönlendirildiğinde şeytani özellik kazanırlar. Yani bilmeyerek yönlendiriliyorlar, bilseler bir Evangelist hiçbir şekilde şeytanın aleti olmak istemez. Gerçek bir Musevi hiçbir şekilde şeytana hizmet etmek istemez. Ama bilmiyorlar, masonluk orda şeytani bir zeka gösteriyor.
İRAN TV: Türkiye'deki bu mason hareketlerini biraz anlatabilir misiniz Hocam. Burada ne yapıyorlar nasıl bir teşkilatları var, neyi hedefliyorlar burada, küresel irtibatları ne düzeydedir? Devlet açısından bu analiz edilir süreçleri mi taşıyor? Yani bunlar kontrol edilebiliyor mu? Nasıl veya devletin bizzat içindeler mi bunlar?
ADNAN OKTAR: Masonluk tabi devletin içine sızmış bir teşkilat. Gizlidir, sır vermez, sır sistemi çok önemlidir, ketumiyet çok önemlidir, ana şartlarındandır. O yüzden devletin masonluğu izlemesi adeta imkansızdır. Dolayısıyla da çok rahat devlet içine sızıyorlar ve yöneliyorlar. Ama açık dernekleri var. Bu açık derneklerinde üyeler var, bunlar göstermeliktir. Emniyete verilen bir listeleri vardır. İşte masonlar bunlar; bunların hiçbirinin masonlukla alakası yoktur. Usulen insanlardır bunlar. Gariban vatandaşlardır. Gerçek mason hiçbir şekilde üye olmaz. Yani kayıt altına alınmaz. Bunların evrağı belgesi filan ancak yurt dışındaki localarda olur ve gizli localarda olur, aleni olmaz, aleni ise zaten sır ortaya dökülmüştür, yani öyle bir mason olamaz zaten adam.
İRAN TV: Meşruiyet arayışı var mı peki yani masonluğun yani Türkiye'de de bir antipatik bir şeyi var bir kavramsallaşma çağrışımı var. Bir meşruyet arayışı var mı bunların?
ADNAN OKTAR: Meşruiyete hiç ihtiyacı yok ki masonların. Yani şeytani bir teşkilat zaten. Niçin meşruiyet yani halk kabul etmese masonluk duracak mı? Daha da iyi gelişir daha şiddetli gelişir. Halk kabul edince asıl gelişmez masonluk.
İRAN TV: Öyle mi?
ADNAN OKTAR: Tabi yani şeytani bir sistemdir tabi.
İRAN TV: Peki Hocam bir de şeyi öğrenmek istiyorum. Özellikle İslam'ın terörle yanyana getirilmesi meselesi ve bütün bu Ortadoğu'ya ve Türkiye'nin de içine mahkum edilmek istediği bir süreç başlatıldı. Peki bunu nasıl değerlendiriyorsunuz çünkü hani medyada etkindir dediniz şimdi özellikle İslam ve terör kavramı medya aracılığı ile insanlara pompalanıyor. Bu süreci nasıl anlıyorsunuz? Burda masonların veya Siyonist hareketinin etkisi nedir?
ADNAN OKTAR: Evet, şimdi bu mantık şuna benziyor. Su ateşi söndürür. Suya, bir insan ateş diyorsa, ne kadar mantıksızsa, İslam'a da terörü savunan, terörü kamçılayan bir sistem diyorsa yine aynı sapıklık içindedir. İslam sudur. Ateşi söndüren sudur. Yani terör eğer ateşse İslam da sudur ve bunu söndürür. Özelliği yani bünyesi müsait değildir İslam'ın, yapısında böyle bir özellik yok. Söndürücü özelliği vardır, terörü, fitneyi kargaşayı ortadan kaldırmak dinin hedeflerindendir zaten. Çünkü şeytanla mücadele eden bir sistemdir İslamiyet aynı zamanda, nasıl öyle bir şey olsun?
İRAN TV: Peki bu çabayı nasıl görüyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Aynı örgüt bunu yapıyor zaten. Yine masonluğun insanlara vermek istediği imajdır bu.
İRAN TV: Biraz somut örnekler verilebilir mi? Mesela benim en azından açık ve net dikkatimi çeken bir hadise vardı. Şimdi Amerika'nın İsrail'e şey Ortadoğu'ya gelmesi için bir İslam ve terör diye bir iki kavram oluşturuldu. Öncelikle bunu teorik bir zemini yani zihinsel anlamda bir ön hazırlığı yapıldı. Fakat Avrupa'da da, mesela Bali'deki yani yine İslam ve terörün yan yana geldiği birtakım eylemler, konulu eylemler hem Türkiye'de İstanbul'da yanı başımızda işte sinagog eylemleri veya işte HSBC binasının bombalanması gibi böyle küresel bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu ortam, yine aynı ortak akıma mı çıkıyor?
ADNAN OKTAR: Tabi tamamını masonluk yönlendiriyor.Yani garibanlar kullanılıyor burada. Yani mesela Türkiye'de bazen 3 milyara 5 milyara bir insan öldürtmek mümkün oluyor. Yani gariban bulmak akıl hastası bulmak o kadar sorun değil masonluk için. Yani terör meydana getirttirmek onları yönlendirmek hiç zor değil. Büyük terör örgütlerinin tamamı masonların kontrolündedir ve büyük istihbarat örgütlerinin kontrolündedir. Büyük istihbarat örgütlerinin de tamamı masonların kontrolündedir. Yani başı boş değildir. Dolayısıyla bu tip olaylar büyük terör olaylarını bir masonun, mason teşkilatının yapması hiç zor değildir, çok kolaydır. İstediği an düğmeye basar ve yapar. Halkın masonluğa karşı, teröre karşı bilinçlenmesi, şeytanla mücadele ile olur. Bu da ancak Kur'an ın tarif ettiği İslam ahlakının iyi kavranması ve şeytanın tarifinin iyi bilinmesi ile olur.
İRAN TV: Peki hocam bu küresel çaplı bir organizasyonun bir finansal bir maliyeti var. Şimdi hani adres sorma anlamında söylüyordum ama bu kadar geniş çaplı bir organizasyonun bir maliyeti var ve bunun bir finansının gerçekleşmesi lazım. Finans kimin elindedir?
ADNAN OKTAR: Masonlar sermayeye hakim olmuş bir güçtür. Yani bütün ünlü büyük şirketler masonların kontrolündedir. Hangisine girsek bir mason çıkar. Musevi sermayesini de kontrol altına almışlardır dolayısıyla. Dolayısıyla tek ana sermaye büyük sermaye onların kontrolündedir. Öyle bir sorunları olmaz o yüzden.
İRAN TV: O açıdan diyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Tabii.
İRAN TV: Ama bu söylediğiniz şekilde adreslerde belli olmuş oluyor.
ADNAN OKTAR: Tabii ki.
İRAN TV: Dilerseniz biraz bu Türkiye'deki bu masonların gündelik hayattaki veya medya aracılığı ile popüler kültür kullanılarak ürettikleri mesajlara ve biraz daha somut adreslere gelebilir miyiz?
ADNAN OKTAR: Aslında dikkatlice bakan çok açık görür. Masonluğun en titiz üstünde durduğu konu Allah'ın olmadığını topluma vurgulamaktır. En çok üstünde durduğu konu budur. Zaten bu yapıldıktan sonra insanlar şeytanın kucağına çok rahat düşerler. Onun için özel bir ahlaksızlık propagandasına da ihtiyaç olmuyor. Birinci konu bu oluyor. Ama onun dışında tabi gayri ahlaki hayatın teşvikini zaten biz televizyonlarda, gazetelerde açık açık görüyoruz bunu söylememize gerek yok. Nerde bunu görüyorsanız orda o parmak var demektir. Mason parmağı var demektir.
İRAN TV: Yahudilik ve Masonluk kitabınızda somut isimler verdiniz Hocam biraz bu isimlerden bahsedebilir misiniz bize?
ADNAN OKTAR: Kitaptan siz onu aktarırsanız daha rahat olur şimdi çok vaktimizi alır. Şimdi say say bitmez o çok uzar.
İRAN TV: Evet Hocam.
İRAN TV: Bunu birazcık daha elitist, daha seçkin biraz daha açıkçası Yahudi kimliklerin de aslında Sebatay kökenli oldukları dikkat çekiyor. Bu bir rastlantı mı Hocam?
ADNAN OKTAR: Evet masonluk, Sebataycılığı da kullanıyor. Sebataycılık da Türkiye'de büyük bir örgütlenme, güçlü bir örgütlenme. Onları da bizim üzerimize saldılar şu an. Sebataycı aileleri üstümüze saldılar, onların bir müdahalesi var. O masonluk için daha kolay bir şey, çünkü Sabetaycılar ne Musevi ne Müslüman ne hiçbir şey , değişik bir şey yani çok ilginçler, inançları, felsefeleri falan çok değişik ama ta ilk başlangıcından beri masonların kucağına düşmüş onların kontrolüne girmiş bir örgütlenmedir. Osmanlı döneminde de Sabetay Sevi'nin kendisi de bu örgütün himayesinde olmuştur. O yüzden de kolay bir yayılma istidadı göstermiştir bu hareket. Fakat mühim olan tabi bu harekete karşı yapılacak çalışmadır. Bunu Kuran bize bildiriyor. Şeytanın sistemi ahir zamanda bozulacaktır, yıkılacaktır.
Bu İsa Mesih'in inişiyle, nüzulüyle olacaktır ve Mehdi'nin zuhuruyla olacaktır. Bu her iki olayın da yaklaşma vakti geldiği için şu anki çılgınlığın kökeninde bu vardır. Paniğin kökeninde bu vardır. Masonluk yoğun olarak tedbir alıyor İsa Mesih'in inişine karşı ve Mehdi'nin zuhuruna karşı. Bunu biliyorlar ama. Yani bunlara bunu bildiren yine şeytan. Böyle bir şey olacak Ortadoğu'da; bunun hazırlığı içerisinde olun, buna karşı tedbir alın diye bilgi alıyor. Bu bilgiye dayalı olarak bunlar bunu yapıyorlar. Tam Mehdi'nin zuhur edeceğini tahmin ettikleri yerde yoğunlaşıyorlar. İsa Mesih'in ineceğini tahmin ettikleri yerlerde yoğunlaşıyorlar ve buralarda daha çok fitne ve kan döküyorlar. Bu çok manidardır. Mesala Kudüs'ten şüpheleniyorlar Kudüs'ü şu an tam bir terör şehri haline getirdiler. Tam bir kargaşa şehri haline.. Mesala Şam'dan şüphe ediyorlar. Şam'da kan dökmeye hazırlanıyorlar şu an. Tam nerede çıkacaklarını bilemedikleri için muhtemel yerlere karşı yoğun tedbir alma üzerine bir çalışmaları var. Bu önümüzdeki 10-15 yıllık süreç içerisinde şeytanla Mehdiyet düşüncesinin bir savaşını göreceğiz. Sonunda Mehdiyet galip gelecektir. Hz. İsa'nın yardımı ve desteğiyle de bu hareket sonuçlanacak; dünya barış ve huzura kavuşacaktır. İlk defa dünya bu kadar geniş çaplı İslam ahlakının hakim olduğu, huzurun hakim olduğu sevincin, neşenin, bereketin hakim olduğu bir çağa girecektir. Bunun öncesinde şeytanın debelenmesinin kökeninde bu vardır. Şu anki panik odur. Ama bu çok çabuk yatışacak. Vaktin yaklaştığını Masonların telaşından anlıyoruz. Mesela nerden anlıyorsunuz deseler oradan da anlayabiliriz. Mesala Musa'yı bize Firavun gösteriyor. Firavun'un telaş ettiği kişi kim diyoruz? Bakıyoruz ki Musa orada, Nemrut kimden telaş ediyor, panikliyor? Bir bakıyoruz ki İbrahim orada. Kimin üzerinde telaş varsa oraya çok dikkat etmek lazım, hangi bölgeye telaş varsa oraya dikkat etmek lazım. Yani masonluk ve şeytani sistem ilgili kişilerin çevresinde dönerler. İlgili olayların, ilgili cemaatlerin etrafında dönerler, fark eder onlar. Onun için biz de Mehdi'ye zemin hazırlayan bir cemaat olduğumuz için, Mehdi ahlakını, Kuran ahlakını savunduğumuz için, o sistemin zeminini hazırlayan kişiler olarak şüphelendikleri için bize karşı da bir mücadele var. Yani öncüleri olarak gördükleri için bize karşı da bir mücadele oluyor.
İsa Mesih'in inişini biz de hasretle bekliyoruz. Bakıyorlar ki bekliyoruz; var güçleriyle üzerimize saldırıyorlar. Kökeninde olayların bunlar vardır.
İRAN TV: Hocam ben burada birşey diyeceğim. Sizin de kitapta yer alan Mehdilik hadisinde Şam diye bir yer var. Peki şu son Suriye çıkartmasıyla bir ilgisi var mı? Son gelişmelerle de ilişkilendirerek oradaki hadisi...?
ADNAN OKTAR: Kökeninde sadece bu var aslında Mehdi'nin çıkışı ve İsa'nın nuzulü korkusunun meydana getirdiği panik var. Başka bir şey yok. Ben mesala İsa'nın inişini belirttiğimde yakın olduğunu söylediğimde medyada müthiş bir panik oluşmuştu. Günlerce panik oldu. Ne var, geleceğine inanmıyorsan, inanmıyorum dersin.
İRAN TV: Nasıl tepkiler verdiler Hocam?
ADNAN OKTAR: Ben size yazılı olarak belgelerle sunayım. Yani az buz tepki değil. Kardeşim gelmeyecekse niye telaş ediyorsun? Niye panik oluyorsun? Niye İsa gelecek dedim diye yeri göğü birbirine kattılar. Gelmeyecek diyorlar, peki gelmeyecekse sakin olun. Zaten konu kapanmış o zaman bir şey yok. Ama demek ki geleceğinden eminsin. Niye Mehdi konusundan bu kadar tedirgin oluyorsun, dehşete kapılıyorsun? Niye bu kadar huzursuz oluyorsun gelmeyecekse çok sakin ol. Ne güzel işte konu bitmiş. Güzel de demiyim de konu bitmiş.
Huzur içinde ol ama adamlar emin geleceğinden, bizden daha çok inanıyorlar. Hayret yani bu çok acayip bir şey çünkü şeytan bildiriyor. Şeytan bildirdiği için Allah'ın ayetinden daha çok inanıyor. Şeytan diyor zuhur edecek diyor. Bak şu bölgede olacak aman dikkatli ol diyor. Yoksa bir insan inanmasa güler geçer. Bana deseler böyle birisi çıkacak, mesela Buda geri gelecek diyor Budistler ben hiç telaşlanmıyorum. Niye telaşlanmıyorum ? Muhatap dahi olmam öyle bir konu olmaz benim için siz konu açtığınız için söylüyorum.
Mesela masonlar ahir zamanda Adonay'ın döneceğine inanıyorlar yani masonların liderinin. Hiç telaşlanan var mı? Ben hiç telaşlanmıyorum. Ama bak Mehdi gelecek deyince yer yerinden oynuyor. Demek ki eminler. Ne kadar güzel. Panik olsunlar hakikaten de gelecek çünkü. Ama boş yere panik olduklarını anlayacaklar çünkü Mehdi onları da koruyacak. Onun şefkatine sığınacaklar gelip. Onun koruması altında olacaklar yine. Çünkü Mehdi İslam'a zarar vermedikten sonra hiçbir fikre müdahale etmez yani fikirdeki insana müdahale etmez. Hristiyanlar da rahat yaşayacaktır, Museviler de rahat yaşayacaklardır, ateistler de rahat yaşayacaktır. Öyle bir konu olmaz. Ama ateizm propagandası yapmaya kalkarsa kimse bunu seyretmez.
İRAN TV: Peki Hocam, Hristiyanlar açısından baktığımızda da onların yerleşik bir Mehdi beklentisi var. Aslında Yahudiler açısından da bir beklenti var, İslam açısından da böyle bir ortakdaşlık var aslında. Herkesin böyle bir beklentisi var. Fakat burada karşı düşman cephe olarak masonlarla alakalı Hıristiyan dünyanın veya Yahudilerin de böyle bir teyakkuz durumu var mı hakikaten? Ya da bundan siz ve sizin gibi insanlar mı masonluğun bu savaştaki cephesel varlığından haberdar? Dünyada da masonlara karşıt hareketler, bunlardan tedirgin olanlar, bunları gündeme getirenler var mı Hocam?
ADNAN OKTAR: Yahudilerin beklediği Mesih, Kurtarıcı Mesih dedikleri şahıs aslında Mehdi'dir. Fakat Hz. İsa'nın nüzulu ayrı birşeydir, yani o inecek yani Hz. İsa inecek. Fakat Mesih dedikleri, Tevrat'taki tariflerden anladığımız tam Mehdi'ye uyuyor. Yani bolluk bereket çağı gelmesi, rahatlık olması, herkesin dinini rahat yaşaması, bölgenin huzur içerisinde olması. Çünkü Mesih İsa geldiğinde iki eliyle Mehdi'yi sırtından iterek namaza geçirir diyor, imamlığa geçirir diyor. İsa geldiğinde idareyi ele almayacak, Mehdi'ye verecek bu görevi.
Mehdi bir sevgi insanıdır, şefkat, merhamet insanıdır. Zulmetmeye gelmeyecek. Mesela Mehdi'nin bir özelliği kan akıtmaz diyor rivayetlerde. Uyuyan kişiyi dahi uyandırmaz diyor. Demek ki yoğun bir sevgi ve şefkat çağı gelecek, merhamet çağı gelecek, adalet çağı gelecek, hatta bu bütün Dünya'yı kapsayacak, gökteki kuşlar denizdeki balıklar bile ondan memnun kalırlar diyor. Yani demek ki hayvanlar dahi korunacak, onlara şefkat gösterilecek, sevgi gösterilecek. Mesela diyor bir kuru dalı alır eker diyor Mehdi diyor yeşerir diyor. Demek ki her taraf ağaçlandırılacak, yeşillendirilecek, her yere bir güzellik gelecek. Meyvelerin çok fazla ürün vereceği belirtiliyor. Yani şu anki modern tarıma işaret ediliyor, otomatik tarım çağına işaret ediliyor yine rivayetlerde. Hayvansız ekilir diyor tarlalar diyor, nasıl olur başka türlü? Belli ki bu ahir zamana işaret ediliyor.
İRAN TV: Peki bunlar reel olarak nasıl değerlendirilir, Hocam şimdi mesela Dicle Fırat'ın altından altınlar çıkacağı, Şam'ın yerle bir olacağı...
ADNAN OKTAR: Evet.
İRAN TV: Bir sürü rivayet var hatta İstanbul'da belli bir. Bazı hadislerde geçiyor. Bunu reel olarak nasıl değerlendiririz, bundan sonraki Ortadoğu'yu neler bekliyor? Türkiye'yi daha doğrusu.
ADNAN OKTAR: Evet. Aslında işin doğrusunu söylersek, Allah'ın gücünün üstünde bir güç yoktur. Yani biz hükmi yönünü açıklıyoruz. Yoksa şeytanı da yaratan Allah'tır. O'na bu gücü veren de Allah'tır. Yani hani bakan Allah'la şeytan mücadele ediyormuş gibi değil, o Allah'ın kontrolünde bir şey. Allah hükmünü eze eze, Kahhar ve Cebbar ismini de gerekirse kullanarak yapacaktır, yapar Allah. Ve hiç kimse de bunun önünde duramaz, duramıyor da. Duramadıklarını da görüyorlar da, kendileri de görüyorlar. Mesela Mehdi'nin zuhuru bütün engellemelere rağmen olacaktır. İsa'nın nüzulü bütün engellemelere rağmen olacaktır. İslam ahlakı bütün engellemelere rağmen hakim olacaktır. Fırat'ın suyu kesilecek diyor hakkaten barajlar kesildi ve su akmadı. Fırat'ın suyu, fotoğrafı vardı gazetelerde, kurudu, bu rivayet oluşmuş oldu. Mesela, rivayetlerde Afganistan'ın işgal edileceği var, Mehdi devrinde. İşgal edildi. Irak'la İran arasında savaş olacağı belirtiliyor, bu da oldu. Irak'ın ayrıca işgal edileceği, o bölgenin var, o da oldu. Kabe'ye baskın yapılacağı söyleniyor, Mehdi zamanında, o da oldu. Ramazan ayında 15 gün arayla ay ve güneş tutulması olacak dendi, 1980 yılında, o da oldu. Ve bunların hepsi hicri 1400'lerde oldu. Mehdi’nin çıkışının beklendiği tarihlerde oldu. Benim neslimden diyor, seyyid olan, Mehdi zuhur eder diyor Peygamber Efendimiz ve bunu bir müjde olarak ümmete belirtiyor. Fakat ümmet ne hikmetse, bir kısmı, şeytanın etkisiyle, Mehdi’den korkuyor, Mehdi’nin çıkışından. Yani, halbuki Mehdi çıksa sen zaten rahat edeceksin, huzur içinde olacaksın, barış içinde kardeşlik içinde yaşayacaksın, niye korkuyorsun? Yani, eziyet sistemini kabul ediyor, azap sistemini kabul ediyor, fakat Mehdi’nin çıkışından huzursuz oluyor. Böyle bir devre doğru hızla gidiyoruz.
İRAN TV: Peki şey var, bu mason karşıtı dünyada böyle bir şey var mı, bir karşı hareket? Mesela Hristiyanlar bunun farkında mı? Veya işte İsrail de herhalde top yekün standart bir İsrail değil, orda yaşayan Yahudilerde top yekün bir Yahudi imajından bahsedemeyiz veya algısından bahsedemeyiz? Böyle karşıt bir şey de var mı?
ADNAN OKTAR: Buna Hıristiyanlarda ancak Hazret İsa'nın kontrolünde olan, Hazreti İsa'nın nüzulünden sonra oluşan Hıristiyanlıktan Müslümanlığa dönmüş bir cemaat olacaktır. Bunlar, bunlarla baş edecektir. Masonların başına, Deccal isimli bir şahıs geçecek, yani şeytanla doğrudan bağlantıyı kuran kişidir bu, yani onunla transa geçerek şeytanla bağlantı kuran, şeytanın da bağlantısıyla harikalar meydana getiren bir insandır Deccal. Yani şeytanın getirdiği bilgileri insanlara söyleyerek insanların böyle nefesini kesen, hayretler içinde bırakan, kendisine saygınlık sağlayacak bir kişidir, Deccal. İsa Mesih geldiğinde onun şarlatanlığını, sahtekarlığını, ona ortaya koyacak, onu harika gösteremeyecek hale getirecektir. Onun için Said Nursi Hazretleri diyor ki, ancak diyor mucizatlı bir peygamber gerekir diyor, Deccal'in bu harika durumuna karşı diyor, bu olağanüstü durumuna karşı diyor, mucizatlı peygamber. Şahsi İsa Aleyhisselam'ı diyor, nüzulü her ne kadar kati ise de diyor, yani kesin inecek diyor, indiğinde diyor, zuhur ettiğinde, ancak murakaf ve havasi yakın talebeleri onu imanın nuruyla tanırlar diyor, herkes tanımaz diyor, ilk geldiğinde. Yakın bir gelecekte, gelip faaliyetine başlayacak, masonluğa karşı, Allah'sız Siyonizm'e karşı bir mücadele içerisinde olacak, ve Mehdi hareketi de başlayacak, belki de başladı, onlar da o harekete karşı yoğun bir faaliyet içerisinde olacak. Said Nursi Hazretleri diyor ki, onun Deccaliyetin diyor, Allahsızlığın boyutu diyor, o kadar büyüktür ki diyor, neredeyse bir minare büyüklüğündedir diyor. Hazreti İsa da diyor, neredeyse diyor, bir insan boyutundadır ona karşı diyor, yani bu demektir ki diyor, Deccal ordularına, Deccal'in siyasi gücüne karşı o çok küçük olacak, ama kahredici bir güce sahip olacak diyor. Aynı şekilde Mehdi için de bu geçerlidir. Her ne kadar diyor, çevresindeki talebeleri az olsalar da diyor, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar diyor. Mehdi de zuhur ettiğinde, kendisi dahi kendisini bilmez diyor, Mehdi olduğunu. İmanın nuruyla diyor, belki o şahıs ahir zamanda tanınabilir diyor, imanın nuruyla. Yani bilinmiyor.
İRAN TV: Somut bir isim, adres o zaman olmayacak belki de?
ADNAN OKTAR: Olmuyor tabii. Yani bir de sonunda zaten ben Mehdiyim diye yine ortaya çıkmayacak Mehdi, yani arkadaşlar ben Mehdiyim zuhur ettim demeyecek, yani insanlar herhalde o diyecek çünkü İslam ahlakının hakimiyetinin sebebi o olduğuna göre, herhalde odur denecek.
İRAN TV: Herhalde bu Deccal açısından da yine böyle bir şey değil mi? Yani?
ADNAN OKTAR: Tabi ki.
İRAN TV: Bu da çok böyle somut, adresi belli olan bir şey değil.
ADNAN OKTAR: Tabi ama Deccal şahıs olarak, sonunda İsa Aleyhisselam'ın bağlantıya geçeceği bir insan. Yani insanlar bunu görecek, görecekler, tabi bunu görecekler. Ama Deccaliyet bir fikir sistemidir, yani o yönüyle görülmez, fikir sistemi olduğu için, ama şeytanla transa geçip bağlantıyı kuran şahıs olan Deccal, insanlar tarafından görülecek. Yani bunun vasfı da belirtilmiş, hatta bir gözünün kör olduğu, bir gözünün şaşı olduğu da belirtiliyor. Kendi gözüne faydası yok adamın, ama ortaya çıkıyor. Ben Allah'ım, ben İsa'yım, ben Mesih'im diye ortaya çıkacak. Dolayısıyla Hristiyanların saf ve samimi düşüncelerini kullanacak.
İRAN TV: İsa'nın peki Tanrısallaştırılmasını, Deccaliyet düşüncesi mi sağlıyor?
ADNAN OKTAR: Tabii ki, tabii ki Tabii, çünkü İncil'de Allah'ın kulu olduğunu İsa ısrarla belirtiyor, Allah'ın peygamberi olduğunu ısrarla belirtiyor, hali hazırdaki İncil'de belirtiliyor bu. Yani o kadar çok ki izah. Ama mesela diyor ki, sizler Allah'ın oğlusunuz, Tevrat'ta da geçer, sizler Allah'ın oğlusunuz diye. Yani her mümin, her insan için Allah'ın oğullarısınız diyor, mesela Allah'ın kızlarısınız Müslüman kadınlar için, bu sembolik anlamda söylenmiş bir söz. Yani Allah'ın kullarıyız. Allah'ın askeriyiz de diyebilir bir Müslüman, yani bu şimdi bu Allah'ın askeri deyince bunu gerçek, birisi çıksa ben Allah'ın askeriyim dünyadaki dese, bu mantıksız olur. O anlamda değil. Tabii o, sembolik anlamda söylenmiş bir şey.
İRAN TV: Sonuçta bunlara Hristiyanlar da inanıyor, İsa'nın geleceğine, Yahudiler zaten en başından beri bu inançta, zaten kurdukları devlet de İsrail'de inanç devletidir, Müslümanlar da Mehdi ordusu kurmuş Irak'ta var, İran'da var, buradaki Türkiye'deki Müslümanlar da. Sonuçta, demek ki ortada bir din savaşı var, aslında.
ADNAN OKTAR: Evet.
İRAN TV: Birileri medeniyetler çatışması diyor, veya din savaşı.
ADNAN OKTAR: Yok yok, şeytanla anti şeytanın mücadelesi var.
İRAN TV: Siz böyle tanımlıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Tabii, tabii başka bir konu yok yani, antichrist diyorlar Hristiyanlar da, Deccaliyeti onlar bilirler. Fakat gelecek Deccal, çok şeytani yaklaşacak, Hıristiyanlara. Ben Allah'ım, ben Mesih'im diyecek, şimdi Hristiyan inancına göre de, gelecek Mesih zaten Allah olduğunu iddia edeceğini düşünüyor onlar, bu adam da bunu söylüyor, harika istiyorsanız ölü babanı dirilteyim diyecek, şeytan halüsinasyon gösterecek insanlara, yani, hipnozun etkisiyle insanlar vehim görecekler, onlara hayal göstertecek, yani zaten bu hipnozla mümkün olan bir şey bu. Yani yapılan bir şey, hali hazırda yapılabilen bir şey.
İRAN TV: Amerika'nın İsrail'le iş birliğini direk buna mı bağlıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Tabii ki yani, Amerika'daki samimi evanjelikler, samimi Hristiyanlar kullanılıyorlar. Yani ayırt etmek lazım. Evanjeliklere düşman olmak çok akılsızca olur. Yani bunlar, Ehli kitap, niye karşı olalım. İsrail'deki Museviler Ehli kitaptır, niye karşı olalım biz bunlara. Bunları kullananlara biz karşı olalım, doğrusu budur. Hristiyanlar da, Museviler de Mesih beklediği için alın size Mesih diyecekler, Deccali çıkaracaklar. Yani şeytanla bağlantıda olan o şahsı. Harika istiyorsanız, alın size harika diyecekler, hipnoz etkisi oluşturacağı için, illüzyonlar oluşturacağı için, insanlar inanacaklar. Tabi masonluk da bunu basınıyla, televizyonuyla, gazetesiyle destekleyeceği için bu inandırıcı olacak. Buna karşı Mehdi, bununla baş edemez diyor, Said Nursi Hazretleri çünkü, ancak diyor, mucizatlı peygamber gerekir diyor. Çünkü, insanlardaki hipnozu bozamaz Mehdi. Ancak İsa'nın buna gücü yetecek. Geldiğinde Mesih İsa Aleyhisselam gerçek İsa, sahte Mesih ile karşılaşacak, sahte Mesih zaten aslında demokrat yaklaşan bir insan yani öyle saldırgan yönü kan dökücü yönü var ama yani fikir konusunda demokrat yaklaşan bir insan. Bunu anlıyoruz rivayetlerden. Gerçek Mesih'e o zaman benim yalancı olduğumu ispat et diyecek. Mesela ben adamın babasını şu an diriltiyorum diyecek; adam da hakiketen onu görecek -hipnozun etkisinden olduğu için-. İsa Mesih de o hipnozu bozacak, bir bakacak ki babası ortada yok. Diğer özelliklerini de gösterecek öbürlerini de bozacak hipnoz etkisini kaybettiği için. O zaman o Bab-ü- Ludd kapısına doğru kaçmaya başlar diyor Deccal, rezil oldu çünkü. Kendi taraftarları ona bizzat müdahale eder öyle bir durumda, çünkü ciddi bir sahtekarlık mevzu bahis. Bab-ü- Ludd kapısına doğru kaçacağı ve orada etkisiz hale getiriliceği söyleniyor Deccal'in. Bugün var öyle bir kapı İsrail'de. Bu fikri mücadelenin, bu inanç mücadelesinin sonunda Müslümanlar kazanacaklar. Bunu hem Kuran'da görüyoruz. Birçok ayetin, Nur Suresi'nin 55. Ayeti buna işaret eder. Samimi olunduğunda, Allah'a şirk koşulmadığında, Allah'ın Müslümanlara İslam hakimiyeti vereceği açık açık beyan ediliyor ve birçok Kuran ayetinde de vardır bu.
İRAN TV: Peki Hocam Mehdi'nin zuhuru veya işte bu belki de kıyamet evresi, belki de kıyamet evresi olarak görüyorsunuz di mi Hocam bunu?
ADNAN OKTAR: Tabi evet, bunu Mehdi'nin vefatından sonra, İsa'nın vefatından sonra hemen bir bozulma başlayacağı belirtiliyor ve onun arkasından kıyamet bekleniyor.
İRAN TV: Koşullar açısından yani Mehdi'nin gelişini hazırlayan, geleneksel İslami yorum dünyanın daha kötüye gideceği yönünde bir resim mi çiziyor?
ADNAN OKTAR: Ama daha kötü ne olsun.
İRAN TV:Hayır, hayır .. Bu bir tür bilinç altında veya bilinç düzeyinde zaten mevcut bu bütün kötücü süreci gerçekten kabullenmeyi gerektirir mi veya Ortadoğu'daki veya Doğu toplumlarının, İslam toplumlarının birazcık daha bu olaya hantal yaklaşımının etkisinden böyle bir anlayış olabilir mi?
ADNAN OKTAR: Ama kötü süreç oldu zaten şimdi iyi sürece doğru gidiyoruz. Darwinizm yayıldı Allahsızlık yayıldı, gazetelerde, televizyonlarda bunu görüyoruz, Müslümanlara zulmedildi, ezildiler, horlandılar, aşağılandılar daha ne olsun yani.
İRAN TV: Bundan sonraki evreyi o zaman iyileşme evresi olarak mı görüyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Tabi bundan sonra iyileşme sürecinde ama yine tabi kargaşa olur yine zulüm olur o ayrı mesele yani.
İRAN TV: Kesin çizgiler ile ayrılmaksızın ama şeyin leyhine dönüyor?
ADNAN OKTAR: Tabi, tabi. Yani zulüm daha da yükselebilir ki muhtemelen daha da yükselecektir. Ama bu doğumun alametidir. Yani doğum anında biliyorsunuz şiddetli bir sancı olur tam doğum anında ama ondan önce de rahatsızlıklar olur. Tam doğum anında sancı olacaktır yani bunda şaşırılacak birşey yok. Ama sonu huzur ve mutlulukla, güzellikle bitecektir.
İRAN TV: Bu evrede kişisel hayatınızda siz hissediyor musunuz Hocam, yani bir önceki evrede sürekli üzerinize çok geliniyordu bu dönem biraz daha mı rahat?
ADNAN OKTAR: Tabi ki, bu açık açık görülüyor, mesela eskiden alır götürürlerdi, öyle bir konu yoktu. Evde otururken Selamunaleyküm derlerdi alır götürürlerdi. Yani hafta sekiz gün dokuz benim ikinci adresim emniyetti, sürekli mahkemelere giderdim sürekli tutuklanırdım, sürekli hapse girerdim.
İRAN TV: Yani biraz anlatır mısınız hocam, kendi bu şahsi sürecinizi de anlatırsanız.
ADNAN OKTAR: Mesela geliyorlardı benim Ortaköy'deki evdeyken polisler, annem bakıyordu bana kim bunlar diye. Ben bunlar bir arsa var da onun satışı için geldiler dedim, annem hıımm falan dedi böyle tam da benziyorlar dedi. İnanmadı tabi, bir süre sonra tabi giydik kıyafeti gittik, ses yok ondan sonra belli ki arsa-ticaret için olmayacağı belli. Ordan emniyetten telefon ediyordum eğer oluyorsa imkanım yani bıraktıklarında, çıktıktan sonra, işte göz altındaydım diye. Zaten biliyordu da annem.
İRAN TV: Ne diye alıyorlardı yani sizin üzerinizdeki şey neydi Hocam iddia neydi? Kimi rahatsız ediyordunuz siz?
ADNAN OKTAR: Yani genellikle somut bir delil olmuyordu, sen işte dini anlatıyormuşsun, nerden biliyorsun, sana kim öğretti veya böyle sudan sorular.
İRAN TV: Daha spesifik sorular?
ADNAN OKTAR: Yani tabi bazen ifadeyi yırtıp atıyorlardı, ifadeyi kimin istediği de belli olmuyordu bazen.
İRAN TV: Yani emrin başka bir yerden geldiğini mi?
ADNAN OKTAR: Zannediyorum biraz psikolojik baskı için yapılıyordu yani böyle ayağını denk al kerata falan gibisinden, kendine gel gibisinden anladığım kadarıyla. Ama Allah öyle .. Mesela ben tımarhanede de yattım, beni yatırdılar o dönemde yani akıl hastası diye on ay yattım ama hiç bir dönemde insan ciddi bir dayanamayacağı bir acıyla karşılaşmıyor. Allah diyor ya ayette “size dayanamayacağınız yükü yükletmem”. Mesela cezaevinde de ben adli tıptan geldim bütün yerler böyle samanlar saçılmış, yaşlı bir adam böyle pijamayla ayakta duruyor, deliler bağrıyorlar, benim bulunduğum koğuş delilerin bulunduğu yerdi. Emniyette cezaevinde de deli koğuşuna koymuşlardı, var gücüyle bağıran deliler falan, böyle soluk ışıklar, yani artık güldüm Allah'ın imtihanını, aklını görünce. Yani bir film seti gibi, yani böyle bir korku filmi hazırlanırsa nasıl olur set aynı onun gibi. Belli ki Allah imtihan ediyor, o imtihan hoşuma gittiği için gülmüştüm, çok iyi hatırlıyorum. Yani zevk aldığım için imtihanın şeklinden. Mesela tımarhanede de öyle çırılçıplak deliler geziyor, üstünü başını kirletmiş, bağıranlar çağıranlar ben onlar içinde on ay kaldım ama iftihar ederim ne kadar güzel bir imtihan. Yani en zevk aldığım olaylardan bir tanesidir bu imtihan. Allah'ın imtihanı...Ne kadar zor olursa o kadar makbul. Allah aşkının en güzel ifade edildiği yerlerdir bunlar. Ne kadar zor varsa Allah aşkı orada en güzel ifade ediliyordur. Çünkü seviyorsan nasıl ifade edeceksin sevgini değil mi, aşığın acı çekmesi lazım sevdiği için.
İRAN TV: Bir bedel ödemesi lazım?
ADNAN OKTAR: Tabi bir bedel ödemesi lazım, onun sevdiğini gösterme şartı budur.
İRAN TV: Mahkumiyetin gerekçesi neydi Hocam? Mahkumiyet yemişsiniz...
ADNAN OKTAR: Mahkumiyet zaten boldu yani. İslami propagandadan, ümmetçilik propagandasından bana ceza verilmişti iki yıl hapis cezası verildi fakat sonra 163 kaldırıldı, o cezam da düştü. Mesela ben bir kere Türk kavmindenim, kavmim Türk benim, milletim de İslam dedim. Vay sen misin bunu diyen ondan sonra benim tımarhane sürecim başladı zaten. Ama doğru yani ben Türk kavmindenim, ne var bunda iftihar ederim.
İRAN TV: Onlar Türkiye'nin zaten kuruluş felsefesi değil mi? Ziya Gökalp’lerin de sürekli vurguladığı şey değil mi bu Hocam?
ADNAN OKTAR: Evet, yani... Hayır, sonra tutuklamayı isteyen savcı on dokuz ay sonra suçsuz olduğumu söyleyip bıraktı, aynı savcı. Yani mütalaa verdi suç unsuru yoktur diye. Kardeşim niye beklersin gözünü yediğim yani kendin bilirsin yani güzel, adalete saygımız var hürmetimiz var da yani on dokuz ay beklemene ne gerek vardı, tımarhanede bizi on ay niye yatırdın, dokuz ay.. Ama tabi bunların hepsini yapan Allah'tır. Bunlarda hayır var, Allah O'na sevgimi gösterttiğimi bana gösteriyor, yani inşaAllah.
İRAN TV: Burada şöyle düşünmüş olabilirler mi Hocam, sizin ortaya koyduğunuz fikirlerin kamuoyunda sizin şahsınıza kırarak, etkisini azaltmak için?
ADNAN OKTAR: Tabi, tabi yani bu adam deli bunun kitaplarını niye okuyorsunuz, akıl hastası peşine niye takılıyorsunuz belli ki şey yani, kendini idare etmekten aciz bir insan demek için yaptılar benim kanaatim. Ama yani ters tepti tabii. Benim en çok fikirlerimin geliştiği, kitaplarımı en çok yazdığım dönemdir tımarhane dönemi. Yahudilik-masonluk kitabını ben orda yazmıştım. Cezaevindeyken yazmıştım. Yani bunlar çözüm değil tabi yani bunlar akılcı değil, biraz da ayıp tabi yani. Ben orda tımarhanedeyken beni doktor zannediyorlardı oradaki deliler. Mesela annem yiyecek getiriyordu, ben onlara dağıtıyordum, şimdi yazık tabi onları oturup, hepsine dağıtıyordum getirdiklerimde falan... Tabi çok saygılıydılar, çok sevgi doluydular deliler.
İRAN TV: Hocam peki nasıl birşey ki bu masonlar nasıl teşkilat yapmışlar bu kadar basında, yargıya müdahale edebiliyorlar? Devletin işte Manavgat suyunun satılması gibi, Gap projesinin, bu kadar böyle Kürt devletinin kurulabilmesi gibi...Bu kadar hassas mevzularda etkili...
ADNAN OKTAR: Yani valla ben açıkça meydan okuyorum diyorum ben bir kere Kürt devletini kurdurtturmam. Şahsım adına veya vakfımdaki arkadaşlar adına da söylüyorum inşaAllah. Vakfım derken ben vakfın fahri başkanıyım, arkadaşlarım adına söylüyorum, biz kendimiz olarak millet olarak buna asla müsade etmeyiz yani ne Türk milleti müsaade eder ne de bizler müsaade ederiz.
İRAN TV: Neden karşısınız? Sebepleri biraz alabilir miyiz? Sebepleri milli bir hassasiyet mi yoksa Ortadoğu'daki bütün hesaplar açısından mı bakıyorsunuz?..
ADNAN OKTAR: Şimdi bir zulmün başlangıcı bu, ordaki Kürtlere de yazık onları da yok edecekler zaten. İlk başta yok edilecek onlar zaten. Yani önce komünist Kürdistan kurulması sonradan da onların yok edilmesi, sonradan bu bölgeye İsrail'in yerleştirilmesi sonra da İsrail'in de yok edilmesi. Yani zincirleme bir kan akma sistemi. Yazık yani bu insanlara yazık.
İRAN TV: Kilit mi görüyorsunuz Hocam bu süreç açısından Kürt devletinin oluşumu olayını. Kilit bir nokta mıdır orası?
ADNAN OKTAR: Kilit sayılır tabi. Yani orada şimdi bir zaaf gösterilirse masonluk emin adımlarla ilerliyor demektir. Ve çok tehlikeli bu.
İRAN TV: Türkiye' yi bölmeye kadar dayanabilir mi?
ADNAN OKTAR: Tabi tabi. Yani Türkiye hakikaten bölgede aslan gibi bir devlettir. Hakikaten İslam' ın bin yıl bayraktarlığını yapmış, aklı başında insanların olduğu. Yani ben ırkçı değilim ama gerçekten İslam'ı en iyi temsil eden bir Türkiye görüyorum ben. Ve Osmanlı'dan kalan bir genetik miras gibi Cenab-ı Allah'ın vermesiyle İnşaAllah. Onun için yani bölgeyi barışa götürecek, bölgeyi huzura götürecek, ülke bence Türkiye'dir. Yani ben Türkiye bölgeyi işgal etsin demiyorum, bu değil. Türkiye gene milli sınırları içerisinde kalacak, gene milli devlet vasfını koruyacak, üniter vasfını koruyacak ama bölgeye bir ağabeylik, kardeşlik yapacak. Onlardaki adaletsizlikleri durduracak, bölgedeki huzursuzluğu kesecek. Yani sözü dinlenebilir büyük bir süper devlet olmasını amaçlıyorum.
İRAN TV: İsrail'i özellikle yakınlaştırılması bu kendi komşu bölgeleri Kürtler ve geleneksel bağları olan Müslüman coğrafyayla barışmasına engel değil mi ama bu anlamda Türkiye'nin?
ADNAN OKTAR: Dindar bir İsrail; Tevrat'a uygun samimi dindar bir İsrail Türkiye için bir tehlike olmaz.
İRAN TV: Ama reelde böyle mi Hocam?
ADNAN OKTAR: Ama işte olay ordadır. Allah'sız bir İsrail devleti, Allah'sız bir İsrail tehlikeli bizim için. Ve süratle de yayılıyor İsrail'de dinsizlik. Yani gidin yöneticilerine sorun kabul ediyorlar zaten, biz konuştuğumuzda kendileri söylüyorlar. Biz dindar Musevilerle tanışmak istiyoruz bulamıyoruz. Çok nadir bulabiliyoruz. Biz davet de ettik buraya; çok nadir. Yani genellikle Tevrat'ı kabul etmeyen, hiçbir dini kabul etmeyen Allah'sız bir gençlik yetiştiriliyor masonluğun önderliğinde. Bu, büyük bir tehlikedir. İsrail'e de yazık, onları da kurtarmak lazım. Onun için biz gittik orada, Darwinizm'in geçersiz olduğuna dair arkadaşlarımız konferanslar verdiler, kitaplar dağıttılar. Yani İsrail'in Allah'sız olmaması için bir gayret içinde olduk. Ve bunun için de uyarıyoruz onları, yöneticilerini de uyarıyoruz, devlet adamlarını da uyarıyoruz.
İRAN TV: Peki hocam? Çok özür dilerim. Biraz önce şeyi söylediniz; Ortadoğu'yu toparlayacak olan Türkiye'dir dediniz. Bu bir temennidir. Olması gereken budur. Peki şu an Türkiye'nin Ortadoğu'daki politikası, Türkiye İsrail ilişkileri, İsrail'le özellikle askeri anlaşmaların yapılması, ve bu askeri anlaşmaların özellikle yapıldığı dönem Refah Partisi'nin iktidar olduğu dönem; buna denk getirilmesi. Şu an Ortadoğu'da Türkiye ne durumda? Ne yapıyor?
ADNAN OKTAR: Ben işin özetini söyleyeyim. Yani Darwinizm yıkılırsa; ki yıkılmak üzere, şeytanın kolu kanadı kırılmış olacak. Bizim elimizde o zaman kolu budu kırılmış bir şeytan kalacak. O da hiçbir şey yapamaz. Yani bütün mesele Allah'sızlığın ortadan kaldırılmasında ve imani gayretler, imani çalışma yapılmasında. Bu neticelendiğinde konu biter. Yani şeytan Kuran ahlakına dayalı bir sistemde yaşayamaz, Kuran söylüyor bunu. "Onun inanan kulların üstünde etkisi yoktur" diyor. İnanmayanlara etkisi olur. Onun için tek çözüm, İslam'ın Kuran'ın güzelliklerini anlatmak, Allah'ın varlığını ve birliğini anlatmak, Darwinizm'in bir sahtekarlık olduğunu anlatmak, bu yönde gayret etmek. Ben Türkiye' yi güzel görüyorum yani gelişmelerini, bütün gelişmeleri güzel görüyorum. Yani Türk ordusu da çok güzel ahlaklı bir ordu, Türk milleti de güzel ahlaklı bir millet. Bunu önümüzdeki yıllarda daha iyi göreceksiniz. Ben bunu açık açık söylüyorum. Yani Türk ordusu ve Türk milleti çok büyük bir misyonun öncüsüdür. Ve çok büyük faydalı işler yaptığını, dünya adaletini, dünya barışını sağlamada lider konuma geldiğini de göreceksiniz. Yani bir ırkçılık olarak söylemiyorum ben bunu. Bir insaniyet, bir güzellik olarak; İslam'ın bir güzelliği olarak söylüyorum. İslam'a karşı son derece saygılıdır Türk milleti. Türk ordusu da öyledir. Zahire bakıp aldanmamak lazım, sonuca bakın.
İRAN TV: Şey anlamında söylüyorum Hocam. Yani devlet politikası anlamında iktidardan.
ADNAN OKTAR: Hiç önemi yok. Hiç önemi yok. Yani sonunda Allah'ın dediği olacak.
İRAN TV: Elbette ki. Elbette ki.
ADNAN OKTAR: Yani sonucuna bakın. Ama yanlış politikalar olabilir, yanlış çıkışlar olabilir. Ama onlarda da hayır vardır. Yani belki mesela İsrail'le Türkiye'nin yakınlaşması, İsrail'in uyandırılmasında da faydası olacaktır belki.
İRAN TV: Siz tamamen iyimser bakıyorsunuz aslında?
ADNAN OKTAR: Evet, ama yani dindar bir Türkiye, dindar bir İsrail bölgeye tehlike olmaz. Allah'sızlık yayılırsa tehlike başgösterir. Yani kesin bu.
İRAN TV: Türkiye belki de ikinci dönemde birazcık daha hareketli diplomasi de uyguluyor. Mesela İran'da doğalgaz anlaşması imzalanması, komşularıyla da, Suriye'yle de bundan önce düşman bir eksen üzerine politika yütülüyordu.
ADNAN OKTAR: Bakın ne kadar güzel demek ki.
İRAN TV: Bu gelişmeyi biraz da bununla mı bağlamak gerekli?
ADNAN OKTAR: Tabii ki, mesela Irak'a bakışı şefkatli oldu, Suriye'ye bakışı şefkatli oldu, Ürdün'e bakışı şefkatli oldu, İran'a bakışı şefkatli, yani dikkat edin, Afganistan'a bakışı şefkatli, koruyucu. O sıcak ağabeyliği Türkiye'nin sıcak kardeşliği ve dostluğu ve adalet anlayışı bütün bölgede görülüyor. Dikkatlice bakınca görülür. Ve dozu da gittikçe artıyor bunun. Bu bir güzellik.
İRAN TV: Yeni hükümetin burda etkisi var mı acaba?
ADNAN OKTAR: Yani devlet olarak da bu böyle tabi, yani devlet politikası olarak bu böyle. Yani hükümetler gelip geçicidir. Devlet esastır, devlet kalıcıdır, devlet bu yönde bakıyor. Buna bu gözle bakmak lazım.
İRAN TV: Tekrar sizin kişisel faaliyetlerinize geri dönelim İsrail'de bu anlamda konferanslara gidiyorsunuz, orada nasıl karşılanıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Gayet iyi.
İRAN TV: Gayet iyi karşılanıyorsunuz. Size nasıl bakıyorlar? Yani burda çok dramatik süreçler yaşadığınız için .
ADNAN OKTAR: Dindar Museviler beni seviyorlar. Allah'sız Museviler sorun oluyor. Dindar Musevilerle bir sorun olmuyor. Yani onlar hayranlıkla izliyorlar, sevinç duyuyorlar gelin anlatın diyorlar, gençlerimiz dinsiz oluyor diyorlar, biz bundan rahatsızız diyorlar, yani bunu anlatıyorlar.
İRAN TV: İsrail dışında başka ülkelerde de konferanslarınız oluyor mu?
ADNAN OKTAR: Tabi Amerika'da var, Almanya'da, Rusya'da her yerde yapıyor arkdaşlarımız.
İRAN TV: Peki burda kontaklarınızı nasıl sağlıyorsunuz, sizi davet mi ediyorlar?
ADNAN OKTAR: Davet ediyor tabi Müslüman gençler, Müslüman insanlar, Müslüman dernekler daha çok onlar. Ama İsrail'de davet edenler de Musevilerdir. Tabi gelin bizim çocuklarımızı kurtarın diyorlar Allah'sızlığın pençesine düştüler, Darwinizm'in pençesine düştüler, onları kurtarın diyorlar. Hristiyanlar da öyle diyorlar bize yardım edin, bizim çocuklarımızı Allah'sız Darwinist yapmaya çalışıyorlar, onlara Allah'ın varlığını anlatın, Darwinizm'in geçersizliğini anlatın diye çok fazla müracaat oluyor, rica ediyorlar. Ben bunları liste olarak da verebilirm ayrıca.
İRAN TV: Çünkü onların da başında aynı şekilde herhalde, yaratılış teorisini müfredata koymaya çalıştılar Amerika'da, onların da herhalde bu tür sıkıntıları var.
ADNAN OKTAR: Tabi tabi mesela Sayın Tantan'a bunu söyletene bakmak lazım. Mesela demin konuştuk ya. PKK'dan daha tehlikeli diyor. Doğru ama nasıl PKK'dan daha tehlikeli? Dinsizliğe karşı bir tehlike. Yani dinsizliğe karşı olan bir güç. Dinsizlik için ben bir tehlikeyim. Şeytan için bir tehlikeyim. Müslümanlık için ben bir huzurum. Bir yardımcıyım ve dostum.
İRAN TV: Özel hayatlara da böyle daha çok bir giriş var böyle özellikle aktörlerle de onları deşifre etme anlamında bir çabanızın olduğu gibi iddialar sizle, bu lafın söylenmesinin bunlarla ilgisi olabilir mi?
ADNAN OKTAR: Bir daha sözünüzü tekrarlar mısınız?
İRAN TV: Ta o dönemlerde bu dinsizliğe karşı gösterdiğiniz çabanın yanı sıra o dönemlerde, bu söz çünkü çok tarihi bir söz sizin daha farklı özel insanların da yani hayatları deşifre etmek anlamında bir çabanızın olduğu bişey adına yani ülke menfaatleri adına böyle bir çabanın da içinde olduğunuz...
ADNAN OKTAR: Evet evet hatırlıyorum o dönemde bazı dergiler vardı beni destekleyen dergilerdi orda bazı yazı ve resimler çıktı ordan oluşan bir şüphe olmuş olabilir ama benim bakış açımda tek yöntem güzel ahlakın anlatılması, Kuran ahlakının anlatılması, Darwinizm'in çökertilmesi, yani yöntem budur.
İRAN TV: O zaman yönteminizde de daha genel bir çerçeve mi oluştu hocam? Daha yani içerik odaklı bir, daha önce mesela şahıs çok fazla veriyordunuz
ADNAN OKTAR: Doğru evet.
İRAN TV: Burda bir kayma mı var?
ADNAN OKTAR: Tabi ki benim de yaşım ilerledikçe kültürüm bilgim arttıkça Kuran'ı anladıkça görüşümde daha netleşmeler ve daha derinleşme daha bir güzelleşme oluyor ben bunu bir güzelleşme olarak görüyorum. Dolayısıyla detaylarla uğraşmak değil de yani külliyen kökünden halledecek görüş üzerinde bir çalışma içerisinde oluyorum.
İRAN TV: Son dönemde yine isminiz birtakım şahıslar üzerinden gündeme getirildi. Objektif programında da, ısrarla da hala devam ettiriliyor.
ADNAN OKTAR: Yok onlara girmem boşa çekiyorlar.
İRAN TV: Israrla hala daha devam ettiriliyor.
ADNAN OKTAR: Yok onlara girmem, yani boşa çekiyorlar onu. Yani o tip kapışmalara girmem.
İRAN TV: Hayır sizin tam da tersi, yani sizin seyrinizi birazcık daha ilk döneme sanki çekmek gibi.
ADNAN OKTAR: Evet, evet.
İRAN TV: Böyle bir çaba içindeler.
ADNAN OKTAR: Yani o yörüngeden çıkartmaya çalışıyorlar, güya. Ben öyle birşeye girmem. Yani çok fuzuli işler, ben öyle işlerle... Bir de vaktim de yok öyle işlere vakit ayıramam ben, boş işler yani. Birşeyi ben tepeden halledecekken niye şimdi oturup yandan yaklaşayım yani.
İRAN TV: Peki hocam şeyde Milli Eğitim müfredatında sizin hiç katkınız oldu mu? Veya olacak mı, önerileriniz oluyor mu? İşte Darwin teorisi, çünkü mesela ben isim vereyim. Bir televizyon programında Nur Serter İslam bilim ilişkisi açısından, Yeni Asya'yı temsilen herhalde bir kişi, İslamiyet bilime aykırı değildir dedi. Nur Serter mesela şey dedi, "o zaman siz Darwinizme inanıyor musunuz?" direkt hemen Darwinizme, yani bilimselliği Darwinizme örtüştürtme çabası içerisine girdi. Ama yani biz liseden beri veya ortaokuldan beri işte bu Darwin teorisi aslında bilincimizin bir tarafına yerleştiriliyor. Sizin mesela bu dönemde yaratılış teorisi olarak Milli Eğitim Bakanlığı'na veya müfradatına bu anlamda katkılarınız oluyor mu? Görüşleriniz oluyor mu?
ADNAN OKTAR: Yok öyle bir bağlantımız, yani resmi çevrelerle benim pek bağlantım olmaz.
İRAN TV: Görüş istemediler mi sizden bu anlamda?
ADNAN OKTAR: Yok, görüş de istemediler.
İRAN TV: Ama herhalde kaynaklarınızdan yararlanıyorlar?
ADNAN OKTAR: Muhtemel, olabilir evet. Olabilir. Ama ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar şu an hakikaten Darwinizme ciddi bir darbe indirildi. Adamın beyni hasta olmuş, çürümüş.
İRAN TV: Materyalist olanların?
ADNAN OKTAR: Tabi. Önce onun bir tedavi edilmesi lazım, beyninin bir temiz ve boş hale getirilmesi lazım. Ondan sonra Kuran anlatılır. Ya Darwinizme inanan bir insana sen istediğin kadar balıkların kuşların harika yapısından anlat, Allah'ın güzelliklerinden, bunların hepsinin zaten evrimle olduğuna inanıyor adam, yani şefkatle dinler; yani şefkat görünümünde kendince.
İRAN TV: Galiba buranın kendi toplumunda Darwinist tehlike yoktu. Sanırım o koşullar çok farklıydı.
ADNAN OKTAR: Tabi ki.
İRAN TV: Şimdi çok farklı bi koşulla yüzyüzeyiz herhalde.
ADNAN OKTAR: Tabi ki. Yani beyni hasta olan bir insanın, beyni o düşünceyle kaplanmış bir insanın Kuran'ı anlayamayacağı da çok açık, çünkü mesela diyoruz ki biz, örümceğin hayatındaki harikayı anlatıyoruz. Örümceğin, adam, milyonlarca yıllık evrimle öyle oluştuğuna inanıyor zaten yani harika diye birşey kabul etmez o zaman adam. Önce Darwinizmin ciddi bir aldatmaca oyun olduğunu, bulunan milyonlarca fosilin Darwinizmi kesin olarak çürüttüğünü, proteinlerin tesadüf olarak olmasının teknik olarak imkansız olduğunu, sunulan kafataslarının tamamının sahte olduğunu ve hiçbirinin insana ait olmadığını, insana ait olanların da değişmediğini, toplum o kadar bilmiyor, daha yeni yeni öğreniyorlar. Ve öğrenen de şok oluyor, hayret ediyorlar.
İRAN TV: Sizin yaptığın bazı şeyler var, fosil örnekleri sergisi var, biraz da bundan bahsederseniz...
ADNAN OKTAR: Mesela, fosillere bakıyor insanlar, tıpkısının aynısı. 110 milyon yıllık, 120 milyon yıllık. Binlerce hayvana ait bunlar ve hiçbiri değişmemiş, tek bir tanesi değişmemiş.
İRAN TV: Kendi araştırma gruplarınız mı buluyor hocam, yoksa uluslararası birşeyin mi, bir ilişkiniz mi var?
ADNAN OKTAR: Bunlar Türkiye'deki çeşitli koleksiyoner arkadaşlardan geçici olarak alınıp sergilenen fosiller.
İRAN TV: Tekrar..
ADNAN OKTAR: Sahiplerine iade ediliyor, evet
İRAN TV: Bir de genel bir temenni olarak sizin eklemek istediğiniz birşey varsa onu da alabiliriz, Dünya'nın geleceği açısından, Türkiye'nin burdaki rolü açısından, kendi şahsınız adına...
ADNAN OKTAR: Evet.
İRAN TV: Dünya'yı nasıl görüyorsunuz? Daha olumluya gittiğini söylediniz gerçi ama daha..
ADNAN OKTAR: 10-15 yıl içerisinde, aşağı yukarı, Türkiye de Dünya da çok güzel bir zemine girecek. Bir huzur ve barış çağı gelecek. Mesih'in inişi kesin, Mehdi'nin zuhuru da kesin inşaAllah, onu kitaplarımdan zaten görebilirsiniz. İnternet siteme girip de orda delillerine, detaylarına da girmek mümkün. Bütün alametler orda yazıyor. Bütün özellikler yazıyor. İsa- Mesih'in inişine ait 300'e yakın alamet vardır hepsi oluşmuştur. Mehdi'nin zuhuruna ait 300 alamet vardır, hepsi oluşmuştur, 300'e yakın alamet. Bunlar zaten bunu tartışılacak halden çıkarmıştır, yani net bir gerçek bu. İnkar edilecek birşey değil. Darwinizm'e de öldürücü darbe vurulmuştur. Fakat bu yavaş yavaş yayılır, yani bu da bir zaman alacaktır. Barış, kardeşlik, sevgi ruhu içerisinde, her devletin milli benliğini korumak şartıyla bir İslam birliğine doğru gidiliyor Türk- İslam birliği düşüncesini hayata geçirecek bir sisteme doğru da gidiyoruz gördüğüm kadarıyla.
İRAN TV: İslam birliği derken?
ADNAN OKTAR: Yani bütün Türk devletleri, Müslüman olan Türk devletleri, ve İslam ülkeleri.
İRAN TV: Hepsi?
ADNAN OKTAR: Evet hepsi. Yani bunların hepsi zaten Müslümandır. Fakat benim kanatim, Türklük'ün , Türk milletinin öncülüğünde olacağı için bunu da ayrıca belirtiyorum.
İRAN TV: Kaptanlığının?
ADNAN OKTAR: Kaptan evet odur. Yani doğru bilinmesi için, yanlış bilinmemesi için ve lider aranmakta uğraşılmaması için doğrusunu söylüyorum. Lider Türkiye olacaktır, inşaAllah. İnşaAllah. O Tantan konusu o biraz şey olmamış olabilir. Ya ben Tantan'ın şahsını suçlamıyorum, orada anlattığım. Yani bu fikri savunanların etkisinde kalmıştır Tantan. Yoksa ben, PKK'dan daha tehlikelidir derken bunu çirkin bir söz olarak söylediği belli, yani doğru değil. Ama ben gerçekten PKK için bir tehlikeyim, ateist için bir tehlikeyim, dinsizlik için bir tehlikeyim, masonluk için bir tehlikeyim. Ama Türk milleti için, Türk devleti için bir dostum, koruyucuyum, sevgi doluyum ve devletin de emrindeyim, milletimin de emrindeyim, bunu da belirteyim. İnşaAllah.
İRAN TV: Çok teşekkür ederiz.
ADNAN OKTAR: Ben de teşekkür ederim. Sağolun.

|