Ana Sayfa
9.Sayı Dergi Hakkında
9.Sayı İçindekiler
1.ve 2.Sayıdaki Yazarlar
İlanlar & Duyurular
Tanıtımlar & Konferanslar
MP3 formatında
 
Türk İslam Birliyi - Harun Yəhya
Sitede Yazılarının Yayınlanmasini İstəyirsinizmi?
Basında Türk İslam Birliyi
Kuran'da İştirak edən Birlik Ayələri
Müslümanlar Birdir Qardaşdır
Peygamberimizin kitapehline davranışı, bütün Müsəlmanlara nümunə olmalı
Türk İslam Birliyi, Qərb mədəniyyətinin zəmanətidir
 

Sn. Adnan Oktar'ın Vatan TV İçin Verdiği İkinci Röportaj

1 Ocak 2008 - İstanbul

VATAN TV: İyi akşamlar sevgili izleyiciler. Yine bir “Açık Dosyalar” programında sizlerle beraberiz. Biliyorsunuz geçen hafta biz bu programımızı Sayın Adnan Oktar’la yapmıştık. Adnan Oktar’la yaptığımız bu programın yayınlanmasından sonra çok sayıda SMS’lerle sorular aldık. Kanalımıza da çok sayıda telefonlar geldi. Bu gelen telefonların içinde bizi eleştirdikleri gibi bizim objektif yayıncılık yaptığımız yolunda övgüler de söz konusuydu. İkinci programı yapmak zorunda kaldık. Çünkü birtakım soruları sormadığımız yolunda bu eleştiriler üzerine ikinci programı yapmaya karar verdik. Sayın Adnan Oktar’a bu konuda yine görüşümüzü, talebimizi ilettik. Kendileri hiç çekinmeden istediğimiz her soruyu sorabileceğimizi, tekrar ropörtaj yapabileceğimizi ifade etti. Bugünkü ropörtajımız bunun üzerine gerçekleşiyor. Bu ropörtajımızda tekrar bilinmeyenleri, belki biraz ayrıntılı olarak ele almaya çalışacağız. Ama önce isterseniz ben Adnan Oktar’la ilgili kamuoyunda pek bilinmeyen birtakım bilgileri size vermek istiyorum. Her ne kadar yayın organlarında kısmen çıkmışsa da ama kamuoyunun çoğunun bilmediği bilgiler var. Adnan Oktar’la ilgili biliyorsunuz emniyetin yapmış olduğu çok ciddi soruşturmalar vardı. Mahkemeler vardı. Kamuoyunda tabii büyük basın, medya organları mahkemelerin sonuçlarını kamuoyuna duyurmuyor. Genellikle olayı olduğu anda sıcak haber olarak veriliyor. Sonucu takip edilmiyor yani aklanmış mı aklanmamış mı gelişmeler ne olmuş bildirmiyor. Ben yaptığım araştırmalarda kamuouyunda BAV araştırma dava, “BAV Davası’ olarak bilinen davayla ilgili incelemelerde bulundum. BAV mensuplarının mahkemelerde aklanmış olduğunu gördüm. BAV davasında Bilim Araştırma Vakfı kısa adı. Bu davada iddiaların büyük çoğunluğunun mahkeme nezninde çürütüldüklerini, kamuoyuna açıklandığını gördüm. Bir anlamda bunu öğrendikten sonra ben de dehşete kapıldım. Gerçekten bir insana, bir harekete linç derecesine varan iddialarda bulunulmuş, insanlar mağdur edilmiş, evlerinden işlerinden alıkoyulmuş, çok ciddi, işkenceye varan hareketlere maruz kalmışlar. Ama sonuçta mahkemeler, ağır ceza davaları verilen kararları onamış, BAV davası kamuoyunda aklanmış. Programımıza tekrar davet ettik sizi geldiniz. Size çok teşekkür ederim.

ADNAN OKTAR: Ben de teşekkür ederim.

VATAN TV: Siz öncelikle bu BAV davasıyla ilgili yani size karşı yapılan bu linç derecesindeki zulümle ilgili neler söylemek istersiniz?

ADNAN OKTAR: Fikir mücadelesi özellikle son yüzyılda çok güçlü çapta dünyada kendini göstertiyor. Fakat bu mücadelede kıran kırana acımasız bir mücadele var. Halbuki akılcı, bilimsel, samimi mücadele yapılması lazım. İnsanlara komplo yapmak, iftira atmak, cinayetler işlemek, suikastler yapmak, buna benzer karanlık oyunlarla karşıdaki insanın fikrini reddetmek veya onu çürütmeye çalışmak çok yanlış hareket. Doğru olan fikri, insan samimi olarak candan bir üslupla, akılcı delillerle karşıdaki insana anlatır. Eğer o insan onu makul görüyorsa akılcı olarak onu kabul eder veya reddeder. Reddettiğinde reddine de saygı göstermek lazım, kabul ettiğinde kabulune saygı göstermek lazım. Fakat bu mücadelede işte karşımızdaki gücün tavırlarını görüyorsunuz. Ya iftira atmak ya baskı yapmak ya devletin imkanlarını kullanarak bizleri yıldırmaya çalışmak gibi makul olmayan, garip yöntemlerle bir mücadele verdiler bizlere karşı. Fakat sonra da tabi hukuk her zaman galip geliyor. Hakimlerimiz güvenilir insanlar, makul insanlar. Gerçekten Türk adaleti aksayan yönleri olsa da sonunda doğruyu samimi savunan, samimi kabul eden bir sistem. Yani Türk adaleti her halikarda doğruyu ortaya koyan bir sistemin güzel temsilcileri. O yüzden ben Türk adaletine güveniyorum. Mesela bu Bilim Araştırma davasında da o kadar baskıya rağmen, mahkeme üstünde baskı olmasına rağmen mahkeme Bilim Araştırma Vakfı mensuplarını ben de içinde olacak şekilde üzerimize atılı olan o çete iddiasını reddetti mahkeme. Ağır, 2. ağır Ceza mahkemesi. Mesela Ebru Şimşek olayında da. Ebru Şimsek’le ilgili üzerimize atılan iftirayı da mahkeme çok detaylı inceledi, şahitleri inceledi. Evin yapısını inceledi. Bilirkişi getirttirdi. Ebru Şimsek’in olayının olduğu anda çekilen filmi mahkeme heyet olarak izlediler, yani olayın bütün çıplaklığını filmde gördüler. İki evin farklı olduğunu bilirkişi net delillerle tespit etti. Bir evin yapısı kolonlu, bir evin yapısı kolonsuz. Yani birinde kolon sarkıyor birinde kolon sarkmıyor. Her yönden mahkeme bunu açıklığa kavuşturdu ve netleşti.

VATAN TV: Ebru Şimşek burada bir sembolmüydü? Yani E bru Şimşek’in böyle bir hareketi yapması için birilerinin bir empozesi söz konusu olabilir miydi?

ADNAN OKTAR: Çok gariptir, bu ...

VATAN TV: Hatta sözünüzü balla keseceğim.

ADNAN OKTAR: ...evet

VATAN TV: Şöyle ...gündemi hatırladığım kadarıyle şöyle birşey vardı. O dönemde sizlerle ilgili soruşturma yapılırken dönemin Emniyet müdürü “Şikayetçi olanlar bize gelsin” diye bir çağrıda bulunmuştu.

ADNAN OKTAR: Evet. Şikayetçi bulundu. Yani şikayetçi yok, aranarak bulunuyor şikayetçi.

VATAN TV: Enteresanlık burada zaten

ADNAN OKTAR: Evet aranarak bulunuyor şikayetçiler. Bu kızcağızı da bir şekilde ikna etmişler anladığım. Bana öyle geldi. Tabi anlattıklarının aksini ispat, aksini ispatı çok kolay birşey. Ama buna rağmen akıl almaz bir cesaret gösterdi. Halbuki iki evin farklı olduğu çok açık görülüyor.

VATAN TV: Yani bu ayrıntıları mahkemelerde avukatlarınız bunları çürütmüş. Yani burada biliyorsunuz Türkiye’de genelde zaten “çamur at izi kalsın” mantığı var. Bunlar kamuoyunun, magazin basınının ilgisini çeken konular. Özellikle bu imaj verildi mi size karşı?

ADNAN OKTAR: Burada tabi magazin görünümünü vermek de biraz olayı kendilerince hafifletmeye çalışmaktan kaynaklanıyor. Yani olayın bilimsel, akılcı, doğru yönünü örtbas edip olayı bambaşka bir çizgiye getirmeye çalışıyorlar. Halkımızın bir kısmında da buna eğilim var bunu da kullanıyorlar. Ama sonunda her halikurda bizim halkımız, milletimiz sağduyulu ve aklıbaşındadır yani oyuna gelmez. Mahkemeler oyuna gelmez, devlet oyuna gelmez sonunda mutlaka gerçek ortaya çıkıyor. Nitekim de sonunda yine gerçek ortaya çıktı. Mesela aleyhimde çok fazla uğraştılar, çok fazla izahlar oldu, iftiralar oldu ama ben yolumda emin adımlarla yürüdüm kimse de beni yolumdan çeviremedi. Bir kere en başta doğrunun, samimi olanın yardımcısı Allah’tır. Allah onun yolunu açar. Tabi ki biz zorluklarla karşılaşırız, iftiralarla karşılaşırız bu çok normal müslümanın her zaman karşılaşabileceği birşeydir. Tarih boyunca bütün müslümanlar bununla karşılaşmıştır. Dava adamı zaten bunu göze alarak ortaya çıkması gerekir. Her dava adamı, her fikir adamı, doğruyu savunan, hakkı savunan, iyiliği savunan her insan bununla karşılaşır ben de karşılaştım .

VATAN TV: Peki bu konuyu böylece aydınlattıktan sonra bize gelen sorularda Adnan Hoca gerçekten Atatürk’e ve Atatürkçülüğe samimi mi bakıyor diye sorular geldi. Sizin Bilim Araştırma Vakfı’nın logolarında da Atatürk’le ilgili logolar var. Bu konuda izleyicilerimizin doğru bilgi sahibi olması için Atatürk’e ve Atatürkçülüğe bakışınızı net olarak anlatır mısınız?

ADNAN OKTAR: Atatürk’ü halka özellikle dinsizler ateistler çok garip anlattılar. Çok acaip bir insan görünümünde anlattılar. Halbuki Atatürk çok efendi, aklı başında çok tutarlı bir Osmanlı evladıdır, bir Türk evladıdır. Son derece makul bir insandır Atatürk ve gerçek anlamda da dindardır. Allah’a inanır, Kuran’a inanır. Kuran’a karşı derin bir sevgisi vardır. Bununla ilgili çok fazla beyanı var, açıklaması var. Elmalılı Tefsiri’ni yaptırmıştır, Buhari’yi tefsir ettirmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluşundaki tavrı açık ortadadır. Yani herşeyde, din ile ilgili her konuda çok aktif bir tavır koymuştur. Ama tabi ki her anormal düşünceye karşı, her anormal tavra karşı da tavır koymuştur. Bu onun dine karşı olduğunu göstermez. Yani mesela niye şunu yaptı, niye bunu yaptı o devrin şartlarında birçok düzenleme yapılmıştır, birçok düzeltme yapılmıştır. Bunun için de birçok tavırlar olmuştur tabi ki. Buna daha akılcı ve hikmet gözüyle bakmak lazım.

VATAN TV: Evet. Bunu da netleştirmiş olduk böylece. Bugün internet sitelerinde PKK ve terör örgütüyle ile ilgili Abdullah Öcalan’ın Avrupa Hukuk Mahkemeleri’ne verdiği savunmasından örnekler vardı. Orada Türk milletinin işte dinsel anlamda görüşlerini anlatıyor, işte kürtlerin müslüman olmasının Kürtlere zarar verdiğini anlatıyor bir anlamda Hıristiyanlara ben sizin hizmetinizdeyim diyor. Bu bağlamda yine biz biliyoruz ki PKK terör örgütünün son zamanlarda şöyle açıklamaları oldu. Özellikle Demokratik Toplum Partisi’nin bu konuda açıklamaları var. Türkiye’de Kürt sorununu çözülmesi için biri İstanbul’da biri Diyarbakır’da olmak üzere iki merkeze bölünmesi gerektiğini söyleyen bir çocuk katilinin fikirleri var. Demokratik cumhuriyetin böyle sağlanabileceğini ifade ediyorlar. Siz biliyoruz ki bu konuyla ilgili daha bunlar gündeme gelmeden önce çeşitli gazetelere PKK’nın yapmak istediklerini anlatan ilanlar verdiniz. Fedakarlıklarda bulundunuz. PKK terör örgütünün ve Türkiye’de biri İstanbul biri de Diyarbakır’da olmak üzere iki merkez açıklamasını bir kanaat önderi olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Burada Doğu’da büyük bir Komünist Kürt Devleti kurulması planı yatmakta. Açık açık bu ortadadır. Yani federasyon falan bunların hepsi usulen söylenmiş sözlerdir. Böyle birşey yok. Orada dev bir kürt devleti, komünist kürt devleti kurmayı amaçlıyorlar. Türkiye tarafında bir devletin kurulmasını da şöyle düşünüyorlar. Hani bu komünist Kürt devleti kurulduğunda bir süre bu batıda kalan Türt devleti de para yardımı yapar, ekonomik yardım yapar hani biz de daha iyi palazlanırız, gelişiriz iyice biz bu devleti kurduktan sonra da tam bağımsız oluruz ve Türkiye’ye de kafa tutarız. Yani plan bu. Zaten geriye kalan kısmını da pek önemsediklerinden değil. Yani Türkiye’nin diğer kısmını da pek önemsemeleri mevzu bahis değil. Bu tabi çok çirkin bir plan. Yapılan oyun da çok çirkin. Buna beş yaşında çocuk bile inanmaz. Yani çok sırıtıyor olay çok, açık aleni bir oyun. Türk milletinin bu konuda çok uyanık olması lazım. Bölünme diye birşey yok bilakis daha büyüme vardır. Yani bunu kafalarından çıkaracaklar. Bölünme diye bir konu yok, Bilakis Türk-İslam birliği vardır. Azerbaycan’la birleşmemiz mevzu bahis olacaktır inşaAllah ileride. Musul, Kerkük...

VATAN TV: Biraz sonra Türk-İslam birliği ile ilgili fikirlerinize geleceğim,

ADNAN OKTAR: Evet evet.

VATAN TV: Oradaki fikirlerinizi ben biliyorum, Turgut Özal döneminde, rahmetli Özal’ın döneminde Türki Cumhuriyetleri Projesi vardı. Sizin bunu biraz daha ileri götürdüğünüzü biliyorum. Eğer müsaade ederseniz onu ben biraz sonraki bölümde değerlendirmek istiyorum. Yine izleyicilerimiz bize sizinle yaptığımız programdan sonra AKP icraatleri ve bugünkü hükümetle ilgili görüşlerinizi söylediler. Bizi eleştirdiler dediler ki siz pek ayrıntıya girmediniz. Biz de soruları dikkate alacağımızı ifade ettik. Soruyorum ben şimdi size. AKP icraatlerini ve Türk siyasetini biraz ayrıntılı olarak bana değerlendirebilir misiniz? Yani Türkiye’yi nereye götürecek şu andaki mevcut sistem, mevcut yapı, mevcut siyasetçiler?

ADNAN OKTAR: Hükümetten veyahut herhangi bir dış güçten insanların çekinmesi çok yanlış. Bence daha önce de söylemiştim. Güçlü, imanlı bir gençlik, güçlü imanlı bir millet olduğunda bu milletin boynunu kimse yere bükemez. Kimse sırtını yere getiremez. Onun için yani hükümetten birşeyler beklemek, güçlü hükümet düşüncesi içerisinde olmak bu yanlıştır. Güçlü millet vardır. Güçlü Türk milleti vardır. Türk milleti güçlü olduğunda hükümet de güçlü olur. Türk milleti zayıflarsa hükümette zayıflar yani hükümetin bir gücü olmaz. Yani 30 tane bakanla, 35 tane bakanla birşey elde edilemez eğer güçlü bir millet olmazsa. Onun için yani herşeyi hükümetten beklemek yanlıştır.

VATAN TV: Muhalefetin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Mesela Cumhuriyet Halk Partisi mecliste cumhurbaşkanı seçiminde bir takım sıkıntılar yaşattı. 367 oy oranının gelmesini iddia ettiler. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kimi çevrelerce muhalefeti yaparken sırf muhalefet olsun diye yaptığı iddia edildi. Siz güçlü millet olmak için muhalefetin nasıl olması gerektiğini nasıl düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Hepsinde aynı şart gereklidir. Hepsinde imanlı olmak, Allah’ı sevmek, Kuran ahlakıyla yetişmiş olmak, Türk- İslam Birliği’ni savunmak, üniter devleti savunmak, Atatürkçü düşünce içerisinde modern düşünceyi savunmak ve milletin birbirini sevmesi, gerçekten sevmesi hırsla, hınçla, öfkeyle değil, muhabbetle birbirlerine yaklaşması, zaten biz Türk milleti olarak bir avucuz. Değerli insanlarız biz. Birbirimizi çok iyi koruyup kollamalı, çok güçlü olmalıyız ki ancak dünyaya nizam vermede bu gücü elde edebilelim.

VATAN TV: Evet bir de geçen konuşmamızda askerlere bakış açınızın nasıl oduğunu söylemiştiniz. Siz orada askerlere bizim ordumuzun değerli olduğunu, merhametli olduğunu, kılı kırk yaran çalışmalar içinde olduğunu söylediniz. Ama bize özellikle meslektaşlarımız dediler ki yani burada askere söylenen sözler klasik sözlerdi. Ama geçmiş dönemlerde biz biliyoruz ki askeri darbeler oldu. Yani bir anlamda darbe yapan askerler de söz konusu oldu. Zaman zaman demokrasi kesintiye uğradı. Askerlerin bu demokrasiyi kesintiye uğrattığı dönemdeki yapmış olduğu icraatler bugünkü siyasetin üç aşağı beş yukarı nüvesini oluşturdu. Siz darbe yapan, demokrasiyi kesintiye uğratan askeri yönetimlere nasıl bakıyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Darbe tabi kabul edilebilir birşey değil. Darbeye aklı başında olan her insan karşı olur. Kabul edilecek birşey değildir. Ama darbe de tabi kader içerisinde olmuş şeyler. Yani Allah orada bir darbe meydana gelmesine vesile ediyorsa orduyu onda da bir hayır vardır. Mesela 12 Eylül’de darbe olmuştur ama sonunda terör durmuştur, anarşi durmuştur. O zamanki yönetimin hataları tabi ki olmuştur, anormal tavırlar tabi ki olmuştur ama genelinde hayır yönüne bakmak lazım. Hayır olmuştur, birçok yönüyle hayır olmuştur. Fakat darbeyi hiçbir zaman için savunmam

VATAN TV: Tasvip etmiyorsunuz...

ADNAN OKTAR: Yok hiçbir zaman savunmam daima demokrasiyle, sivil hükümetle neticeyi elde etmek lazım.

VATAN TV: Ama güçlü bir ordumuzun olması da milletimizin bekaası için ihtiyaç diyorsunuz.

ADNAN OKTAR: Ordu çok hayatidir. Türk milleti asker bir millettir. Askersiz Türk milleti ben düşünemiyorum. Askerle içiçe, omuz omuza askeri, tabandan bütün gücüyle destekleyen bir Türk milletine benim bakış açım güzel olur.

VATAN TV: Askerlerimizin laiklik anlayışını, hassasiyetini nasıl değerlendiriyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Tabi ki eğer laiklik olmazsa biz şu an ki rahatlığımızı belki elde edemeyebilirdik. Birçok hizipler çıkabilirdi, birçok görüşler çıkabilirdi, birçok yanlış düşünceler ortaya çıkabilirdi. Laiklik burada din özgürlüğünü bize sağlamış oldu. Hem modern hayatı rahat yaşamamıza vesile olmuş oldu hem dini özgür yaşamamıza vesile olmuş oldu.

VATAN TV: Büyük Ortadoğu ve genişletilmiş Ortadoğu Projesi sizin yapmış olduğunuz bütün faaliyetlerinizde ülkemize karşı yapılan sinsi faaliyetleri yayınlarınızla , CD’lerinizle, kasetlerinizle, yüzlerce ülkede milyonlarca kişiye bu tehlikenin dikkatini çekiyorsunuz. Ben net olarak izleyicilerimiz adına sizin Büyük Ortadoğu ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ne bakışınızı, bu projenin Türk milletine, devletimize olan zararlarını ortaya koymanızı istiyorum. İzleyicilerimizin bu konuyu daha net anlaması için.

ADNAN OKTAR: Bizi dışarıdan gelen hiçbir proje ilgilendirmez. Küçük Ortadoğu projesi olsun, Büyük Ortadoğu projesi olsun bunlar bizi ilgilendirmez. Bizi ilgilendiren bir tane proje vardır, Türk İslam Birliği Projesi’dir. Her Türk gencinin, her Türk insanının bu projeyi bütün gücüyle desteklemesi gerekir. Ortadoğu’ya, Balkanlar’a, Adriatik’ten Çin’e kadar Türk-İslam düşüncesinin yayılması, Türk adaletinin, Türk-İslam adaletinin bu bölgede hakim olması esastır. Bölgenin mutluluğu için bu şarttır.

VATAN TV: Ama biz biliyorsunuz İslam Konferansı’na da üyeyiz. Üstelik başkanı da İslam Konferansı’nın bir Türk. Bir yerde Türk-İslam Birliği demek suretiyle Müslümanların içinde Müslüman birliği değil de farklı bir Türk milletine özgü bir şey ortaya koyuyorsunuz. Yani Türk-İslam Birliği diğer İslam ülkeleriyle aramızdaki mesafeyi açmaz mı?

ADNAN OKTAR: Hayır, hayır. Bir lider millete ihtiyaç var. Bizde bin yıllık bir tecrübe var. Hadisler de bunu göstertiyor, olaylar da bunu göstertiyor, tecrübeler de bunu göstertiyor. Yani Türk-İslam Birliği İslam aleminin çok ihtiyacı olan bir birlik. İslam alemini başka yönetecek, Türkiye’nin dışında ağabeylik yapacak da bir ülke de yok. Yani bu kalitede, bu vicdanda, bu akılda, bu dindarlıkta, dini böyle güzel yorumlayan, Ehl-i Sünnet inancını bu kadar güzel uygulayan başka bir ülke yok. Herkes bunu kabul ediyor. Ve bu zordur, yani zor bir göreve talip oluyor. Türkiye’nin bundan bir çıkarı yok. Hizmete talip olacak Türkiye burada. Bundan bir çıkarı olmaz. Bundan çevre ülkelerin çıkarı olacak. Yani herkesi çıkarı olur.

VATAN TV: Siz gerçekleşebileceğine inanıyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Adım adım gerçekleşiyor. Yani şu an bile bir safhasındayız. Adım adım ilerliyor.

VATAN TV: Bir de ben size ilk defa farklı bir soru sormak istiyorum. Bu tabii Türk-İslam Birliği açılımından sonra liderlik vasfı olan ülkemizin birtakım fikri anlamda da lider fikirleri olması gerektiği için soruyorum. Biliyorsunuz Türkiye’de ve İslam aleminde İslam’ın gereğinden bir tanesi olan Hac farizesini yerine getirmek için Müslümanlar, müminler Kabe’ye Hac görevini yapmak için gidiyor. Sonuçta Kabe Suudi Arabistan devletinin kontrolünde olan bir yer. Yani Suudi Arabistan dese ki bugün, ben işte bu sene için beş bin kişiyi alacağım, on bin kişiyi alacağım, ama milyara varan bir Müslüman kitlenin bu zaman zarfında Kabe’ye fiziki şartları yeterli olması için Hacılık yapmaları söz konusu olmayacak. İsterseniz bunu Hristiyanların kendi dinlerine bakış açısı ve Müslümanların kendilerine bakış açısı Kabe’nin statüsüyle ilgili. Siz Türk-İslam Birliği fikri içinde ne önerirsiniz, ne olmalı?

ADNAN OKTAR: Kabe Osmanlı döneminde biliyorsunuz bizim kontrolümüzdeydi. Sonradan oyunlarla, entrikalarla Suudi yönetimine devredildi. Bu bir suni devretme töreni oldu bu. Yani suni bir devretmedir bu. Pek tabii ki Türkiye’nin kontrolünde olması gerekir Kabe’nin ve Kutsal toprakların. Türkiye’nin kontrolünde olması lazım. Yani o makul hak odur. Kutsal emanetler bizdedir. Bunun manevi varisi de biziz ve en iyi koruyup kollayacak olan da biziz. En güzel bakımı yapacak olan da biziz. Türk-İslam Birliği gerçekleştiğinde bu da zaten yerine gelecektir. Bu görev. İnşaAllah.

VATAN TV: Peki, buradan şunu anlıyoruz. Vatikan’ın biliyorsunuz özel statüsü var. İtalyan devletinin içinde ama ayrı bir devlet statüsünde, bir din devleti statüsünde. Yani bu işin çözümü ayrı bir yapılanma içinde mi olmalı yoksa Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim biçimi veya bunun önerdiği bir biçimde mi olmalı?

ADNAN OKTAR: Türk-İslam Birliği’nde Türkiye lider ülke olacaktır. Dolayısıyla o bölgenin, özellikle o bölgenin Türkiye’nin yönetiminde olması gerekir.

VATAN TV: Yani hiçbir biçimde kutsal yerler, Kabe’nin bir başka devletin kontrolünde olmasına rıza göstermiyorsunuz.

ADNAN OKTAR: Olmaz, yani çünkü lider ülke olduğu için normal olarak hakkı Türkiye’ye aittir. Yani makul olan da budur. Daha önce de böyleydi. Kısa bir kesintiye uğramıştır bu, yani küçük kısa bir kesintidir bu. Bu kesintinin düzeltilip eski halden devam edilmesi gerekir.

VATAN TV: Evet, son günlerde biliyorsunuz ciddi anlamda dünyada terörle ilgili sıkıntılar söz konusu. Bazı İslam alimleri İslam adına yapılan eylemleri tasvip ediyorlar. Bunlardan bir tanesi de intihar eylemleri. İslam’a göre intihar eylemleri nasıl değerlendirilmeli? Yani kimi din alimleri şehitlikle fetva veriyor, kimisi terör yapıyor, masum insanların ölmesi diyor. Size göre intihar eylemcilerinin durumu dini anlamda nasıl olmalı, nasıl açıklanmalı?

ADNAN OKTAR: İntihar cinayettir. İnsanın kendi kendini öldürmesi İslam’da haramdır. Hiçbir şekilde tasvip edilemez. Peygamber Efendimiz döneminde de böyle bir olay yok. Bunu gerektirecek bir durum da yok. En güzel cihat, en güzel çalışma fikirle olandır. Kitap dağıtarak, televizyonlarla, Cd’lerle telkin ederek, anlatarak olur. Dinde zorlama zaten olmaz. Yani bir insan zorla Müslüman yapılmaz.

VATAN TV: Ama İsrail’in bir zulmü var. Yani oradaki çoluğa, çomuğa, bütün insanlara bir zulüm söz konusu. Buradaki insanlar, fikirle, cihatla, kitapla nasıl kendilerini savunacak? Yani ölmekten başka çareleri yok.

ADNAN OKTAR: Bunun çözümü gene Türk-İslam Birliği’dir. Yani bu konu ayrı bir konu. Bunun çözümü Türk-İslam Birliği’dir. Türkiye bölgede lider konumunu aldığında İsrail’in güvenliğini de sağlar, Filistin’in güvenliğini de sağlar. Filistin’i on tane er bir tane çavuşla yönetiyordu Osmanlı. Ve bunu İsrail’in en yetkili ağzı kendisi söylüyor. Bunu şaşkınlıkla ve hayretle ve iftiharla söylüyor. Siz bunu yapıyordunuz, biz bunu yapamıyoruz diyor. Gene Türk-İslam Birliği olduğunda, Türkiye lider olduğunda orayı on kişiyle Türkiye yönetebilir. İnşaAllah.

VATAN TV: Ama şimdi bu Türk-İslam Birliği olduğu zaman belki böyle bir değerlendirmede bulunabiliriz, ama şu anda bu intihar eylemcileri Filistin’deki İsrail zulmüne karşı intihar eylemleri yapılıyor, ama bir bakıyorsunuz Irak’ta Şiiler Sünniler birbirlerine karşı yapıyor. Hatta son günlerde de Pakistan’da El-Kaide olduğu iddia edilen intihar eylemcisi orada yine bir Müslüman kadını öldürmeye gitti. Yani burada şunu söyleyebilir miyiz? Bütün bunlar bir amaç uğruna yapılsa da dini anlamda uygun mudur? Bu fetvalar için ne diyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Açıkça söylüyorum. Böyle bir model İslam’da yoktur. Böyle bir şey olmaz. Ama bunların, bütün bu acıların çözümü Türk-İslam Birliği’ndedir ve bunun ivedilikle ve çok acele yapılması gerekiyor.

VATAN TV: Peki bu eylem biçimi bir anlamda siz cihatınızı, medyayla, bilgiyle, bilimle yapıyorsunuz. İslam olmayanlara bunu nasıl açıklayacağız, yani birisi bombayı beline sarıyor, işte yüzlerce kişiyi öldürüyor. Yani bir anlamda bu cihada sekte vermiyor mu?

ADNAN OKTAR: Tabii ki. Müslüman dünyanın en kaliteli, en akıllı, en şefkatli, en merhametli, en üstün insanı olma konumundadır. Müslüman olan insan zaten en kaliteli hayata girmiştir. En kaliteli davranışlarla sorumludur. Dolayısıyla öyle bombalama, yakma, yıkma olmaz.

VATAN TV: Şimdi genellikle İslam dediğiniz zaman bütün dünyada aklımıza Taliban ve El-Kaide örgütü geliyor. Taliban ve El-Kaide örgütleri size göre terör örgütleri midir?

ADNAN OKTAR: Ben isim vermeyeyim. Ama bombalama yapan, intihar eylemine insanları teşvik eden, yakıp yıkmayı hedefleyen her örgüt, her düşünce sistemi İslam’a karşıdır. İslam’ın kabul etmediği bir sistemdir ve dolayısıyla ben de kabul etmiyorum.

VATAN TV: Peki. Burada o zaman şöyle bir iddia ortaya gündeme geliyor. Amerika Birleşik Devletleri El-Kaide örgütünü kurdurdu, büyüttü, palazladı. Ama sonuçta amacına ulaştıktan sonra suni bir terör oluşumu yaptı. Dünyada istediği hakimiyeti kurmak için bir çalışma yapıyor. Müslümanlar oyuna mı geldi?

ADNAN OKTAR: Müslümanlar’ın oyuna gelmemesinin tek şartı Kuran ahlakını hepsinin benimsemeleri, birbirlerini sevmeleri, bu aralarındaki ayrılığı, tefrikayı bırakmaları, mezhep ayrılıklarını, grup ayrılıklarını bırakmaları, tek bir merkezde kardeşçe, dostça birleşmeleridir. Bu da Türk-İslam Birliği’yle olacaktır. Türkler’in liderliğiyle olacaktır.

VATAN TV: Peki siz tabii cihadınızı bilimle yapıyorsunuz. Yüzlerce Cd’leriniz var. Allah’ın varlığını, birliğini anlatan Cd’leriniz var. Ama genelde kamuoyunda şöyle bir imaj da var. Yani bütün bunları Adnan Oktar müstear adıyla Harun Yahya yapıyor. Sizin öğrencileriniz niye pek kamuoyu önünde görünmüyor? Bunlar bu tebliği yapmıyor?

ADNAN OKTAR: Benim öğrencilerim demeyeyim de, kardeşlerim, arkadaşlarım. Ben onların öğrencisiyim çünkü. Bir çok yerde televizyonlara demeç veriyorlar, birçok yerde açıklamaları oluyor, konferanslar oluyor. Fakat bunlar her nasılsa basına da yansımıyor, televizyona da yansımıyor. Herhalde iyi bir imajdan çekiniyor olabilirler. Ama anormal birşey olsaydı herhalde yansıtırlardı tahmin ediyorum. Fakat böyle olumlu şeylerde yansıtmaktan özellikle imtina eden bir kısım basın mensuplarımız var. Bunları da kınıyorum.

VATAN TV: Evet burada da bize tatlı bir eleştiri geldi. Ama biz görevimizi yapmaya çalışıyoruz.

ADNAN OKTAR: Evet.

VATAN TV: Şimdi son günlerde tabii mahkemeleriniz devam ediyordu. Bazılarında takipsizlik, bazılarında işte beraatle sonuçlandı. Fakat en son aldığım duyuma gore bunu sizin de teyit etmenizi istiyorum. Size yurtdışı yasağına çıkış yasağı koyulmuş. Yani bu Amerika’ya kaçacağınızdan falan mı böyle bir yasak koyuluyor size?

ADNAN OKTAR: Benim kanaatim beni seviyorlar. Aman hocamız gitmesin, o bize lazım, o giderse biz ne yaparız düşüncesinden olabilir.

VATAN TV: Yani insanın aklına tabii şu geliyor. ABD’ye gidecek mi diye? Biliyorsunuz bütün İslami formasyonda bulunan kanaat önderleri sonuçta ABD’ye gidiyor. Yani devlet dediğimiz organ böyle bir duyum mu aldı yoksa diye onun için sordum bunu?

ADNAN OKTAR: Benim kanaatim beni sevdikleri için, aman gitmesin bir yere, bize faydalı, dursun, vatana, millete hizmet etsin düşüncesiyle olabilir. Başka türlü düşünemiyorum.

VATAN TV: Evet, güzel bir değerlendirme. Bir de bu çerçeveden baktığımız zaman tabii ülkemizde laik-antilaik diye birtakım kutuplaşmalar var. Siz bu laik-antilaik kutuplaşmalarına nasıl bakıyorsunuz? Biliyorsunuz seçimlerden önce milyonlara varan insanlar laik cumhuriyetten yana tavır koymak adına meydanlara gitti. Türkiye’de size göre laik-antilaik çatışması var mı?

ADNAN OKTAR: Laik-antilaik çatışması varsa da, bu çok yanlış. Çünkü laiklik dinin garantisi. Osmanlı da laikti. Laiklik son derece özgür olmaızı sağlayan, dini özgürce yaşamamızı sağlayan, özgürce anlatmamızı sağlayan ve her fikirde insanın da özgürce yaşamasını sağlayan bir sistem. Yani dinsizin de özgür yaşama hakkı vardır. Yani ona baskı yapılamaz. Hristiyanın da kendi dinine göre yaşama hakkı vardır. Yahudinin de kendi dinine göre yaşama hakkı vardır. Laiklik bunu sağlar.

VATAN TV: Peki biz bu açıklamanızdan laikliği hoşgörüsü eksik olduğu için algılayamadığımız yolunda mı algılamalıyız? Özellikle ben konuyu şuraya getirmek istiyorum. Tabii Müslüman dediğiniz zaman gerek bizim ülkemizde gerekse dış ülkelerde biraz hoşgörüyle yaklaşmayan bir konumda görünüyoruz. Özellikle ben yurtdışında da yaşadığım dönemlerde Türkler’in Hristiyan toplumların içinde cami yaptıklarını, diledikleri gibi ibadetlerini yapabildiklerini görüyorum. Yani bize gösterilen hoşgörü laikliğin de ötesinde bir hoşgörü. Yani bu belki Hristiyanlığın bir gereğidir, belki biz böyle algılıyoruz. Ama biz aynı hoşgörüyü ülkemizde sanıyorum pek gösteremiyoruz. Biliyorsunuz son günlerde İzmir’de, Malatya’da, Trabzon’da rahip cinayetleri oldu. Taksim meydanına cami yapılmasıyla ilgili birtakım tartışmalarımız oldu. Biz yurtdışında Hristiyanların bize gösterdiği hoşgörüyü onlara gösterebiliyor muyuz?

ADNAN OKTAR: Bu tabii çok acı birşey ve çok rahatsız edici. Özellikle rahip cinayetleri Kuran’ın hükmüne de çok aykırı olan bir tavır. Kuran’da onların konumunu Allah açık açık belirtmiş ve onlar bize Allah’ın bir emaneti. Bize misafir olarak gelmiş insanlar. Bu akıl alacak gibi değil, hiç akla, vicdana, dine, imana uygun olmayan, çok garip bir davranış. Çok çirkin bir davranış. Ve haram bir eylem. Yazık, günahtır. Bu insanlara yapılan zulüm çok çok çirkin. Osmanlı döneminde de her yerde kiliseler vardı, sinagoglar vardı. Peygamber Efendimiz’in devrinde de vardı sallallahu aleyhi vessellem. Özgürce yaşıyorlardı. Bu nereden çıktı böyle bu insanlara bu kadar acı vermek, ızdırap vermek, cinayetler işlemek. Bunlar çok karanlık oyunlar. Kabul edilebilir bir yanı yok bunların.

VATAN TV: Yani İslam’ın hoşgörüsüne sığmayan davranışlar.

ADNAN OKTAR: Tabii, tabii. Kuran’da açık hükümler var onların özgür yaşayabileceğiyle ilgili açık hükümler var.

VATAN TV: Karanlık oyunlar diye bir ifade kullandınız.

ADNAN OKTAR: Evet.

VATAN TV: İsterseniz açalım bu konuyu. Nedir o karanlık oyunlar? Sizin yorumlarınız nedir bu konuda?

ADNAN OKTAR: Evet. Asıl burada karşı oldukları şey biraz karanlık.

VATAN TV: Ülkemiz mi karıştırılmak isteniyor?

ADNAN OKTAR: Evet, evet. Şöyle, eğer bu insan bombalama yapan veya burada cinayet işleyen insan din amaçlı yapıyorsa bunu, memleketimizde birçok dinsiz var.’a inanmayan insan var. İstese onlara da böyle bir eylem yapabilir. Yapsın demiyorum. Onlar da özgürdür, fikirlerinde özgürdür. Ama özellikle Hristiyanlar’a bunun yapılması çok karanlık bir tavır. Yani bunun kökeninde gene yani siz Hristiyan olmayın da ne olursanız olun, Yahudi olmayın da ne olursanız olun, Müslüman olmayın da ne olursanız olun düşüncesi de yatıyor olabilir. Çünkü Doğu’da da halkımıza dehşet saçılıyor. Yani Müslüman olmayın, ama PKK’lı olun, terörist olun, ne olursanız olun. Ben bunları yanlış görüyorum. Yani isteyen Hristiyan olabilir, isteyen Yahudi olur, isteyen de Müslüman olur. Hristiyan olan vatandaşın ibadet hürriyeti vardır, istediği gibi kilise kurabilir, hatta buna gerekirse arazi de verilir. Musevi vatandaş da öyle istediği gibi sinagogunu yapar, ibadetini yapar yani dinsiz olmasından çok daha iyidir. Yani dinsiz bir insan mı daha makbul bir Müslüman için yoksa dindar bir rahip mi daha makbul? Tabii ki dindar bir rahip daha makbuldur. Dindar olması daha iyidir yani.

VATAN TV: Yani siyasi, karanlık amaçlara hizmet eden eylemler biçimi olarak değerlendiriyorsunuz.

ADNAN OKTAR: Tabii ki, tabii.

VATAN TV: Peki böyle bir hoşgörüyle baktığınız için şunu soracağım ben. Taksim’e cami projesi vardı.

ADNAN OKTAR: Evet.

VATAN TV: Her ne kadar şimdi gündemde kalmadıysa da. Siz böyle sembol olabilecek yerlere cami yapılmasını istiyor musunuz? Mesela şöyle de fikirler var. Yani Sultanahmet Camisi doldu da, camilere cemaat sığmadı da yeni camiye ihtiyaç mı var diyorlar. Bu açıdan baktığımız zaman cami yapılmasını mı tercih edersiniz, yoksa sizin cihat anlamınızda yaptığınız gibi bilimsel anlamda yani cami mi okul mu desem, nasıl bakarsınız?

ADNAN OKTAR: İyi eğitim yapılan bir okul, tabii ki camiden daha iyi olur. Ama hakkıyla eğitim yapılan bir okulsa. Yani vatan, millet sevgisi, Allah sevgisi bunlar öğretiliyorsa böyle bir okulda, bu çok daha güzel tabii. Ama cami de yapıldığında Osmanlı dönemindeki gibi çok mükemmel bir eser olması lazım, çok göz doldursun ve uygun yerlere yapılması lazım. Hem bakanın aklına Allah gelsin, ahiret inancı gelsin, hem de gözüne güzel gelsin, estetik görünümü olsun. Bunlar çok önemli. Yoksa tenekeden gecekondu gibi cami yapılması, bunları ben doğru bulmuyorum tabii.

VATAN TV: Yani Türk-İslam Birliğini de temsil eden camiler olsun.

ADNAN OKTAR: Tabii ki.

VATAN TV: Peki. Okul mu, cami mi dediğimiz zaman net bir şekilde okuldan yana tavrınızı söylüyorsunuz. Biliyoruz ki siz ciddi anlamda çok büyük kitlelere hitap eden, Allah’ın varlığını, birliğini teknik kavramla anlatan yayınlar yapıyorsunuz. Bu bir anlamda İslam’ın emrettiği tebliğ. Geçmişteki İslam’ın tebliğ edilme metoduyla bugünkü tebliğ edilme metodunun arasındaki farkları ve İslam’ı tebliğ etmenin günümüzde nasıl olması gerektiğini söylüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Müslüman bir kere haliyle İslam’ı tebliğ etmesi lazım. Oturması, kalkması, yemesi, içmesi, yaşantısı, üslubu, şefkati, merhameti, sevecenliği, affediciliği, derin düşünebilmesi, çevresine ve etrafındaki insanlara, devletine, milletine faydalı olmasıyla bir kere tebliğ yapar. Yani aktif tebliğ vardır. Bir de sözlü tebliğ vardır. Bu da güzel olan, doğru olan şeyleri akılcı, bilimsel, ikna edecek şekilde güzelce anlatmaktır.

VATAN TV: Siz internet siteleriyle, yüzlere varan siteleriyle, binlere varan Cd’lerle, 250’ye yakın kitaplarınızla tebliği bir anlamda bilimsel bir metodla yapıyorsunuz.

ADNAN OKTAR: Evet.

VATAN TV: Ve üstelik bunu ülkemizin dışındaki gerek Müslüman olanlara, gerekse Müslüman olmayanlara tebliğ yapıyorsunuz. Yani çok büyük finansal kapasitelere sahip devletler böyle bir metodu izlemiyor. Siz bunu tek başınıza, ferd olarak yaparken birtakım sıkıntılarla karşılaşmıyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Tabii ki karşılaşıyorum. Ama o sıkıntılar Allah aşkının bir güzelliğidir. Aşık mutlaka acı çeker. Zorluklara girer. Onun güzelliği ordadır.

VATAN TV: Şimdi bu soruyu da şunun için sordum. Tabii çok çeşitli iddialar var sizinle ilgili. Yani Mehdi’nin bu yüzyılda geleceği, İslam’ı tebliğ edeceği. Ben sizin açıklamalarınızdan da anlıyorum ki örtülü ve üstü kapalı bir biçimde tebliğ yaptığınızı bir anlamda Mehdilikle bu tebliği özdeştirdiğinizi görüyorum. İsterseniz bu net soruyu sormadan önce izleyicilerin konuyu tam anlaması için Mehdilik konusunu sizin ağızınızdan biraz ayrıntılı istiyorum ondan sonra size sorumu soracağım.

ADNAN OKTAR: Peki. Mehdi’nin ahir zamanda geleceği bir tek Peygamber Efendimiz’in bildirmediği, Tevrat’ta da ayrıca çok detaylı bildirilen, diğer kutsal kitaplarda da daha önce gelen suhuflarda da bildirilen, hadiste belirtiliyor bu, bir şahıstır. Ve etrafında belirli bir grubu olacağı belirtiliyor ve bu insanların baskı göreceği, eziyetlerle karşılaşacağı hatta Mehdi diyor dağlarla karşılaşır dağlardan bir yol bulur yine geçer diyor. Rivayet bu hadis. Benim soyum diyor Peygamberimiz cevir ve cefayla karşılaştı diyor, ahir zamanda gene Mehdi’nin de cevir ve cefayla karşılaşacağı belirtiliyor, zorluklarla karşılaşacağı belirtiliyor. Bu bir detaydır. Fakat burada en önemli şey Mehdi olan şahsın “ben Mehdiyim” diye ortaya çıkması. Böyle bir olay.

VATAN TV: Ama sizin açıklamalarınızdan ben şunu görüyorum şimdi yani izleyicilerimiz de mutlaka bunu tespit ediyordur. Yani siz öyle tarif ettiniz ki, bir anlamda sanki kendinizi tarif ediyor gibisiniz. Siz Mehdi olduğunuzu veya olmadığınızı net olarak söyleyebilir misiniz? Yani Mehdi’yi tarif ediyor gibi bir görüntü var şu anda.

ADNAN OKTAR: Şöyle olabilir, hakikaten dış görünüm olarak belirtilen hadislerde belirtilen izahlara tam uyuyor benim görünüşüm, belki oradan etrafımdaki insanlar bir hüsn-ü zan içinde olabilirler. Ama ben bu hüsn-ü zandan rahatsız olmam. Yani bana niye böyle güzel gözle bakıyorsunuz, niye böyle benim için iyi düşünüyorsunuz demem. Ben bir gün çıkıp Mehdilik iddiasında bulunmayacağıma göre, böyle bir tavrım olmayacağına göre, etrafımdaki insanların böyle düşünmesinden hiç kimse rahatsız olmaz ben de rahatsız olmam. Birçok İslam alimine aynı iddialarda bulunulmuştur. Said Nursi’ye de denmiştir, Abdulkadir Geylani’ye denmiştir. İmam Rabbani’ye denmiştir. Çağımızdaki birçok İslam alimine deniyor. Yani bu rahatsız edici birşey değildir. Bu bir hüsn-ü zandır. Yani onu veli gibi görmek, güzel bir insan olarak görmek gibi. Ama tabii hadislere baktığımızda gerçekten belirgin bir şey var, benzeme var. Mesela alnı geniştir diyor, burnu küçüktür diyor, yanağında ben vardır diyor, omuzları geniştir diyor, göğsü geniştir diyor, bazı geniştir diyor, bütün vücutça geniştir diyor, uylukları geniştir diyor rivayette. Alnı, göğsü, karnı, karnı da geniştir diyor ve uylukları geniştir, boydan boya geniş bir insandan bahsediliyor. Mesela bu müthiş bir detay. Fazlaca bir detay.

VATAN TV: Hizmet detaylarını da veriyor herhalde.

ADNAN OKTAR: Tabii ki. Said Nursi çok detaya girmiş. Şimdi Said Nursi’nin gözüyle baktığında da insan tabii ki akla gelebilir, çünkü Said Nursi Darwinizm’le hiç mücadele etmemiş bir insandır. Bunu ileride Mehdi’nin yapacağını söylüyor. Maddiyyun ve Tabiyyun taununu tam ortadan kaldıracak ve mağlup edecek diyor. Şimdi bu gözle bakarsak tabii ki insanın aklına bu gelebilir. Fakat Mehdiliğin en belirgin delili benim için şudur: Bir insan çıkar, etrafında da bir grubu vardır, hakikaten İslam aleminin birleşmesine, dünyanın refah içerisine girmesine vesile olur. Ben bu adama Mehdi derim ben bu insana. Mehdi’dir derim. Allah-u alem odur derim. Ama bunun dışında bir Mehdilik iddiası olmayacağına göre ben böyle birşeye de hiç kafa yormam.

VATAN TV: Siz kitaplarınızda, yayınlarınızda, Vcd’lerinizde genellikle Yahudilik-Masonluk, İsrail devletinin antisemitist ve Filistin zulmünü ortaya koyan açıklamalarda bulunuyorsunuz. Siz İsrail devletinin dünyada masonik faaliyetlerine, Filistin’deki insanlara yaptığı zulümleri, Yahudiliğe nasıl değerlendirmelerde bulunuyorsunuz? Yani dünya için bu bu eylemleri tehlike görüyor musunuz? Kuran-ı Kerim’de çünkü Yahudilerle ilgili birtakım ayetler de var. Geçtiğimiz günlerde Eminönü’nde bir camiye asılan bir levha vardı. İşte onlardan dost edinmeyiniz anlamında. Yani bir anlamda siz bu fikirlerin önderi konumundasınız. Hiçbir kanaat önderi, hiçbir din adamı sizin kadar bunları açık açığa yazmadı çizmedi. Siz Yahudiliğe, Hristiyanlığa, İsrail zulmüne nasıl bakıyorsunuz?

ADNAN OKTAR: İsrail devlet olarak orada yaşama hakkı olan bir devlettir ve millet olarak da ben Musevileri severim, insan olarak severim. Fakat dindar Musevileri, Allah’ın birliğine inanan, helale harama titiz olan Musevileri severim. Bir de Allah’sız, ateist siyonistler var. Bugün İsrail’in yönetiminde hakim güçtür bunlar. Bu büyük sorundur. Yani bu şiddeti, dehşeti uygulayanlar da onlardır, Masonluğu organize edenler de onlardır. Ve bunlar açık açık Darwinizmi savunan, Materyalizmi savunan, Tevrat’ın hükümleriyle adeta haşa alay eden insanlardır. Kuran’ı kabul etmez, Tevrat’ı kabul etmez, İncil’i kabul etmez, hiçbir kutsal değeri kabul etmez, ahiret inancı yoktur bu insanların ve bu büyük bir ekip olarak İsrail’de şu an yönetimi ellerinde tutuyor bu insanlar. Yani büyük bir güçtür bunlar. Bir de dindar Yahudiler var. Bunlar çok hoş insanlar, iyi insanlar bunlar, bunlardan bir zarar gelmez. Bunlar Allah’tan korkan, ahirete inanan, bütün peygamberlere sevgi duyan, peygamber neslinden gelen insanlardır. Ayırımı çok iyi yapmak lazım. Bu düşünce içerisinde Hristiyanlar da aynı şekilde. Dindar Hristiyanlara karşı benim her zaman savgim, saygım olur. Ama Hristiyan olduğunu iddia edip de ateistlik yaparsa bu çok samimiyetsiz ve çirkin bir tavır olur.

VATAN TV: Yani ama sonuçta bu bölgede büyük bir zulüm söz konusu. Bu zulme karşı İslam alemi nasıl tepki göstermeli?

ADNAN OKTAR: İslam alemi birleşmeyi kabbul etmedikten sonra, bu bela başlarından kalkmaz. Yani bu bela daha da şiddetlenerek devam eder. Yani İsrail gider, bir başkası gelir. Amerika gider bir başkası gelir. Yani onlar olmayınca bu acıyı çekmezler diye bir konu yok. Allah’ın yolundan ayrıldıkları müddetçe, Kuran ahlakından uzak oldukları müddetçe İslam alemi bu acılardan kurtulamaz. Mesela Selçuklu döneminde de Hülagü fitnesi vardı. Yani aynı olayları Allah başka türlü meydana getirir. Yani illa ki saldırtacak Allah bir devlet bulur, illa ki saldırtacak bir millet bulur. Allah için bu güç değildir. Yaratır Allah onu. Mühim olan, Müslümanların doğru düzgün olmalarıdır. Birlikte, beraber davranan, modern, aklıbaşında, Kuran ahlakına uyan Müslüman topluluğuna hiçkimsenin bir zararı olmaz. Kuran ahlakına uymadığımız, uyulmadığı için bunlar oluyor.

VATAN TV: Yani, bir anlamda Filistin'deki Hamas'la El Fetih grubunun da birleşemediğini mi söylüyorsunuz, sebeplerinden bir tanesi de bu olabilir mi?

ADNAN OKTAR: Pek tabii ki, yani gerçek İslam uygulandığında böyle bir olay olmaz. Yani Müslüman Müslüman birbirine kurşun sıkamaz. Birbirine alehinde konuşamaz. Gıyabında dedikodusunu yapmaz, çekiştirmez. Onun iyi olmasından mutlu olur. Onun daha iyi olmasına gayret eder.

VATAN TV: Ulusal medya sizin bu fikirlerinizi, sosyal konulardaki açıklamalarınızı pek kullanmıyor. Burada bir artniyet var mı?

ADNAN OKTAR: Pek tabii ki var. Yani bir mücadele olduğu için , fikri mücadele olduğu için bunların yayılması demek İslam ahlakının, Türk-İslam Birliği'nin güçlenmesi demektir. Bu da işlerine gelmez tabii ki.

VATAN TV: Sizin mücadele verdiğiniz Masonik gruplar bu fikirlerin yayılmasını bu medya aracılığıyla engelleyebilir mi?

ADNAN OKTAR: Engelleyebilseydiler şu ana kadar engellerdiler. Çünkü sırf bu yıl 40 milyon, 40 milyon kitabım internet yoluyla indirildi, 40 milyon kitap. Yani 40 bin değil, 400 bin değil, 40 milyon kitap.

VATAN TV: Çok büyük bir rakam.

ADNAN OKTAR: Tabii çok büyük bir rakam.

VATAN TV: Ama demek ki insan bir yola gittiği zaman, mücadele verdiği zaman, pek engellerde kalmıyor diyoruz yani.

ADNAN OKTAR: Pek tabii ki. Azmedilsin yeter ki, samimi olunsun inşaAllah.

VATAN TV: Ben biraz da medyadan konu açılmışken, özellikle Türk televizyonlarında, sabah kuşaklarında, haber programlarında hatta sizin de zaman zaman haber olduğunuz haber programlarında, medyumlardan, cincilerden, üfürükçülerle haber yapıldığını görüyorum. Siz tabii dini konularda, bilimsel anlamda eserler yazan, kitaplar yazan insansınız. Siz medyumculara, cincilere, ruhçulara, üfürükçülere, bu uzak doğu felsefelerini savunanlara, televizyonda fikir beyan edenlere nasıl bakıyorsunuz? Bu insanlar bu fikirleriyle Türk toplumunu inanç sistemini zayıflatan davranış mı hedefliyorlar?

ADNAN OKTAR: Bir insan eğer Kuran'ı esas alıyorsa, Peygamber Efendimiz’i esas alıyorsa bu tarz tavırlara zaten yanaşamaz. Yani Peygamberimiz böyle bir sistem kurmamış. Sahabeler böyle bir sistem kurmamış, kimse böyle bir şey savunmamış, böyle bir yöntem uygulamamış, demek ki yanlış bir yöntem. Ama Kuran ahlakı içerisinde insan hareket ederse, bu tip düşüncelerin hiçbir önemi olmaz. Nasıl bize etkisi olmuyor nasıl sizlere etkisi olmuyorsa, aklı başında hiçbir insana etkisi olmaz.

VATAN TV: Ama medyada bunlar yayınlandığı zaman çok ciddi bir izleyici kitlesine kavuşuyor. Bu da insanların inanç sistemini biraz sarsıyor.

ADNAN OKTAR: Tabii ki.

VATAN TV: Yani siz medyumlar için, bu tip insanları sömüren sistemler için böyle net olarak bir ifade kullanabilir miyiz, yani bir sıfat verebilir miyiz? Söz gelimi, “bunlar şarlatandır” diyebilir miyiz?

ADNAN OKTAR: Ben genellikle insanlara acırım, yani böyle sert ifadeler kullanmam, merhametle yaklaşırım.

VATAN TV: Ama bu çok önemli yani halkın aydınlanması açısından.

ADNAN OKTAR: Ama şöyle diyelim, yanlış yapıyorlar, yolları yanlış, yöntemleri yanlış. Peygamberimiz’in yapmadığı birşeyi yapıyorlar. Kuran'ın söylemediği birşeyi yapıyorlar. Vazgeçmesi gerekir bunların bu tavırlardan.

VATAN TV: İsterseniz biraz da ben konumuzdan sonra özel hayatınıza gireyim. Yine bizim geçen programımızda sizinle yaptığımız röportajdan sonra özel hayat kavramına pek girmediğimiz söylendi. Sizin özel hayatınızın biraz ketumiyet içinde olduğunuz söylendi. Siz bildiğim kadarıyla bekarsınız. Bir ara bir böyle kamuoyunda gündeme gelmişti evleniyor diye ama şu anda bekarsınız. Evlenmeyi düşünüyor musunuz? Yani Peygamber Efendimiz bile bir aile kurmuş, bir evlilik yapmış. Sonuçta siz de Peygamber Efendimiz’in tebliğini yerine getirdiğinizi söylüyorsunuz. Bu takım kutsal değerlerin olması gerektiğini ifade ediyorsunuz. Siz Peygamber Efendimiz’in sünnetini yerine getirmeyi, evlenmeyi düşünüyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Devir öyle zorlu bir devir ki, ahir zaman o kadar zor bir dönem ki, on dakikanın bile çok büyük kıymeti oluyor. Özellikle benim konumumda olan bir insanın her dakikasını, her saniyesini İslam'ın lehinde, devletin, miletin lehinde kullanması gerekiyor. Eğer ben evli olsam, çocuklarıma ve hanımıma da bol bol vakit ayırmam gerekecek. O zaman milletime, hizmetime vakit ayıramayacağım yani ondan alarak onlara vermiş olacağım. Ben milletimi, dinimi, dinime hizmeti, İslam'a hizmeti, Türk- İslam Birliği'ne hizmeti daha üstün görüyorum. Daha önemli ve daha acil görüyorum. Acillikten dolayı erteliyorum.

VATAN TV: Ama ileride ne olacağı bilinmez anlamı da çıkabilir buradan.

ADNAN OKTAR: Tabii ki, tabii ki, tabii ki.

VATAN TV: Peki birşeyi daha izleyicilerimiz çok merak etti sizin şahsınızla ilgili. Özellikle sizi yıpratmak için işte Adnan Oktar'ın deli raporu var diyorlar, şizofrenik paranoiddi diyorlar. Biz biliyoruz ki, siz tutuklandığınız zaman 9-10 aylık yanılmıyorsam Bakırköy Akıl Hastanesi’ne, o bizim zır zır deli delidiğimiz insanların içine gittiniz. Ben gazeteci olarak da biliyorum. Böyle yere giren bir insanın da akıllı olarak oradan çıkması çok zor.

ADNAN OKTAR: Doğru.

VATAN TV: İzlediğim için söylüyorum. Siz gerçekten akli yönden hasta mısınız? Bu raporlar için ne diyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Bu tabii benim bir imtihanımdı. Allah’ın beni bir imtihanıydı. Çok şaşırtıcıdır tabii, yani bir yazarın, bir fikir adamının, cinayet işlemiş akıl hastalarının içerisine 300 kişilik deli grubunun içine konması, deli kıyafetiyle onların içine bırakılması inanılır gibi değil. Ve 10 ay. Beni orada deliler doktor zannediyorlardı. Doktor abi, doktor abi diye yanımda geziyorlardı. Ama tabii bir hayır, hikmet vardır. Yani ben kimseye bu konudan dolayı öfkeli değilim; kızgın da değilim. Ama tabii bir yöntem olarak kötü yöntem, çirkin bir yöntem.

VATAN TV: Özellikle akli dengenizin bozulması için mi oraya koydular? İnsan onu düşünüyor şu anda.

ADNAN OKTAR: Yani tabii insana gayri ihtiyarı öyle geliyor. Çünkü oradaki ilaçlar, oradaki yöntem. Dışarıya çıkartılmıyordum. Kimseyle telefonla görüştürülmüyordum. Avukatımla ve annemle ve ağabeyim dışında kimseyle görüşmem mümkün olmuyordu. Doktorlarla da görüşmem yasaktı, hemşirelerle de görüşmem yasaktı. Yani bu nereye gider?

VATAN TV: Nasıl gözlemde bulunacaklar bu raporu vermek için?

ADNAN OKTAR: İşte çok garip. Ama sonra işte 4. İhtisas Üst Kurul’da bozuldu biliyorsunuz rapor. Sonra da Askeri Hastane’de bozuldu. İki kere bozuldu. Sonra da biliyorsunuz.

VATAN TV: Yani askerliği yaptığınızı da biliyorum ben. Herhalde böyle bir raporu olan kişiyi askere almazlar?

ADNAN OKTAR: Tabii ki.

VATAN TV: Zannediyorum devlet de kendi arasındaki bu çelişkiyi ortadan kaldırmış oluyor.

ADNAN OKTAR: Evet.

VATAN TV: Askerlik nerede yaptınız ya da ne şartlarda askerlik yaptınız?

ADNAN OKTAR: Askerliğimi bir gün yaptım. O zamanki kanun öyleydi. O kanundan istifade ederek. Yaşım, olayın konumu tam uyuyordu ve bir gün yaptım.

VATAN TV: Aslında askerlikten önemli olan bu rapor konusunun aslında bir anlamda çözülmesiydi.

ADNAN OKTAR: Evet.

VATAN TV: Yine izleyicilerimiz merak ediyor. Adnan Oktar tabii pek kamuoyuna çıkmıyor. Adnan Oktar’ı Beyoğlu’nda gezerken görmüyoruz. Adnan Oktar’ı sinemalarda, tiyatrolarda görmüyoruz. Adnan Oktar’ın bir günü nasıl geçiyor?

ADNAN OKTAR: Ben dışarı çıkıyorum aslında da herhalde az insan görüyor zannediyorum. Yoksa sık sık alışverişe gidiyorum, dışarı çıkıyorum. Ama gün içinde sabah kalktığımda genellikle duş aldıktan sonra, biraz spor yaptıktan sonra günlük gazetelerin tamamını okuyorum aşağı yukarı. Arkadaşlarım varsa, gelen misafirlerle onlarla görüşürüm. Ama hemen kitaplar, Cd’ler, onlardaki tahsihler, düzeltmeler, onların yazılımları, işte bazı kitapların yeniden tasnif edilmesi gerekiyor, eski kitapların yeniden düzeltilmesi gerekiyor. Onlarla ilgileniyorum. Ordu gibi kedilerim var, onlarla ilgileniyorum. Bayağı sevimlililer.

VATAN TV: Bunlar pek bilinmeyen şeyler.

ADNAN OKTAR: Evet bilinmiyor, evet. Çok sevimli kedilerim var. Tavşanlarım var, onlarla da ilgileniyorum. Ama kedileri daha çok severim ben.

VATAN TV: Peki ibadetinizi, özellikle Cuma namazlarını nerede kılıyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Cuma’yı ben arkadaşlarımla kılıyorum.

VATAN TV: İmamlık yapıyor musunuz peki?

ADNAN OKTAR: Ben genellikle hiç şimdiye kadar imamlık yapmadım. Hep arkadaşlarım imam olarak rica ediyorum, onlara imamlık görevi veriyorum.

VATAN TV: Bunlar tabii izleyicilerimizin merak ettikleri konulardı. Ben bu ropörtaj için size çok teşekkür ederim.

ADNAN OKTAR: Ben de çok teşekkür ederim.

VATAN TV: Eğer eksiklerimiz olursa, yine sizden randevu talep edip, bunları açıklamanızı isteyeceğiz. Sevgili izleyiciler bugünkü konuğumuz Adnan Oktar’dı. Adnan Oktar’la AKP iktidarına bakış açısından, Musevilik, Yahudilik gibi bakış açılarına kadar, Kabe’nin özel ... statüsünde olup olmadığı yolunda, yine güncelliği olan intihar eylemleriyle ilgili görüşlerini al dık. Sanıyorum biraz Adnan Oktar’ı özel yaşantısıyla, fikirleriyle sizlere vermeye çalıştık. Efendim ben size tekrar çok teşekkür ederim. Bizi kırmadınız, görüşlerinizi verdiniz. Tekrar teşekkür ederim ben.

ADNAN OKTAR: Ben de sizlere çok teşekkür ediyorum. Bizleri şerefyab ettiniz. Çok memnun oldum. İnşaAllah gene tekrarı olur, böyle güzel sohbetler ederiz.

VATAN TV: Peki. İyi akşamlar sevgili izleyiciler, hoşçakalınız.

 

e-mail: info@turkislambirligi.org