Sn. Adnan Oktar'ın El Cezire Televizyonunda Yayınlanan Röportajı
6 Ağustos 2007-İstanbul
Sevgili seyirciler 'Özel Ziyaret' programına yeniden hoşgeldiniz . Bu sefer bu program bizi Türkiye'ye taşıyor. Buradan bir konuğumuz var: bu kişi bir yandan İslam bayrağını yükseltmek için onlarca kitap neşretmiştir. Kitapları dünyanın her yerine milyonlarla dağıtılan bu şahıs kimdir? Konuğumuz Türk düşünür Harun Yahya.
Peki, Harun Yahya kimdir?
Harun Yahya'nın ailesi Kafkasya'dan Türkiye'ye göç etmiş ve burada yerleşmişlerdir. Yazar daha sonraki yıllarda üniversite öğrenimi için ailesi ile birlikte İstanbul'a gelmiştir. Yazarın bundan sonraki hayatı ile ilgili net bilgimiz çok fazla değil.
Yazarın yazdığı, evrim teorisi ve başka bazı ilmi teorileri çürüten, onlarca sayıdaki kitabı milyonlarca dağıtılmış ve büyük yankı yaratmıştır. Hedefi yaratılış gerçeğini ispatlamak olan yazar uyuşturucu kullanmakla itham edildiğinde de bu olay büyük yankı yaratmıştır. Yazar tutuklamalara neden olan bu iddiaların masonlar ve Siyonistlerce ortaya atıldığını ifade etmektedir.
Peygamberimiz (sav)' in soyundan geldiğini ve bazı büyük âlimlerin kitaplarından etkilendiğini ifade eden Harun Yahya kendisini modern çağın dava adamlarından biri olarak tanımlamaktadır. Peki, Harun Yahya müstear ismini kullanan Adnan Oktar, hangi alimlerden ve hangi eserlerden etkilenmiştir?
ADNAN OKTAR: Said Nursi Hazretlerinin Risale-i Nur isimli külliyatı var. Türkiye'de meşhurdur biliniyor. Bir kısım İslam ülkelerinde de biliniyor. İlk o eserlerden etkilendim. Ama İmam-ı Rabbani'yi severim. Onun kitaplarını okudum. İmam Gazali'yi okudum. İbni Abidin'i okudum. İbni Abidin'in eserlerinden okudum. Ama daha ziyade ilmihal kitaplarından okudum. Ömer Nasuhi Bilmen'in tam ilmihali vardır, Türkiye'de ünlüdür, bilinir. Temel eserler olarak onları okumuştum.
El Cezire: Aslında İmam Gazali'nin etkisi çok açık ve çok net sizin kitaplarınızda. Çünkü İmam Gazali şüpheden başlayarak yakine ulaşmış. Siz de öyle yapmışsınız.
ADNAN OKTAR: Evet evet.
El Cezire: Hocam sizi gören bir insan sizin şık giyim tarzınızdan çok zengin olduğunuzu anlar. Acaba siz İslam'ı bu şekilde mi sunmak istiyorsunuz? İslam'ın zengin resmini mi göndermek istiyorsunuz insanlara?
ADNAN OKTAR: Tabi. Hz. Süleyman'ın Kuran'da yaşantısı anlatılır, övülür. Sebe Melikesi onun sarayına geldiğinde iman etmiştir, sarayın ihtişamından etkilenmiştir. Müslümanların tebliğde ihtişamı gücü zenginliği kullanmalarının güzelliğine dair bir işarettir bu. Ayrıca Resullulah Sallallahü Aleyhi Vesselamın zamanında Hz. Dihye vardı, son derece yakışıklıydı. İstanbul'a onu elçi olarak göndermişti. Son derece şık ve güzel giyinmişti. Peygamberimiz de yabancı elçilere çıkacağı vakit son derece şık ve güzel giyinirdi. Bu İslam'ın ruhunda olan birşey. Benim şahsi olarak, ben ticaretle uğraşıyorum. Kendimin ticari çalışmaları var. Ama arkadaş çevrem de çok zengindir. Yani tamamı aşağı yukarı iş adamıdır. Çok şükür, elhamdülillah, maşaAllah, çok iyi kazanıyorlar. Ama hepsi Allah yolunda kullanırlar, yani şahsi servet edinme şeklinde değil de kazandığını harcama, Allah yolunda kullanma tarzında oluyor. Bende de öyledir. Şahsım adına kayıtlı hiçbir mülk yok, Türkiye'de veyahut yurt dışında. Şahsım adına kaydedilmiş ev, araba, buna benzer hiçbir mülküm yok. Ama çok kazanıyorum. Bu kazandığımı da olduğu gibi İslam için harcıyorum.
El Cezire: Yalnız belli ki siz de kullanıyorsunuz kazandığınız parayı. Sizin kıyafetinizden belli.
ADNAN OKTAR: Tabi ki tabi. O anlamda tabi. Zaten kendim kullanmasam pek bir anlamı olmaz o İslamın etkili şekilde tanıtımında bir güçtür, bir araçtır tabi ki son derece faydalı. Müslüman her yönden güçlü olacak. Akıl yönünden, kültür yönünden, bilgi yönünden, maddi imkanlar yönünden, her yönden mükemmel ve üstün olması lazım ki tebliğde de bu başarılı olsun, faydalı olsun. Kuran buna işaret ediyor Resulullah'ın da elçilerinde bunu görüyoruz.
El Cezire: Hocam sizin yazdığınız kitaplara gidelim. Şimdi sizin bir kitabınız var "Evrim Aldatmacası". Orada şeyden bahsediyorsunuz, diyorsunuz ki ... Orada hocam ırkçılığın, faşizmin ve materyalizmin ve terörün oradan kaynaklandığını, bu teoriden kaynaklandığından bahsediyorsunuz.
Şimdi hocam bunu daha çok açar mısınız? Terörle evrim teorisi arasındaki ilişkiyi daha çok açıklar mısınız bize? Demek ki dünyadaki terörizmi Darwin'e yüklüyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Darwin hayatın güçlülerle zayıfların mücadelesinden ibaret olduğunu söyler. Yani “güçlüler daima zayıfları yok eder, dolayısıyla güçlüler ortada kalır” şeklinde bir inancı var, düşüncesi var. Bunu sosyal darwinizme yansıttıklarında güçlü olan askeri yönden, siyasi yönden, teknik yönden güçlü olanların zayıf olanlara müstezaflara daha üstün olacağı, onları yok edeceği ve hakim edeceği şeklinde bir düşünceye kaydırmıştır bu kişileri. Hitler’in de, Mussolini'nin de düşüncelerinde bu vardır. Ama marksizmin de kökeninde yine tez-anti tez düşüncesi vardır. Yani bir tez ortaya atılır, buna karşılık bir anti tez atılır ve bunların bir mücadelesi olur ve burada da sürekli bir çelişki vardır ve sürekli bir mücadele vardır ve dolayısıyla da kan dökülür. Hayat sürekli bir mücadeleden ibarettir tarzında bir düşünce var. Dolayısıyla faşizmle komünizmin bu yönde birbiriyle aynı olan bir zemini var her ikisi de darwinizmden kaynaklanıyor.
El Cezire: Şimdi, bizim zamanımızda hem batı ülkeleri hem bazı Müslüman ülkeleri bile terörün İslamdan kaynaklandığını söylüyorlar. Ve acaba terör mü gelişti, o da mı gelişiyor? Sizce nasıl bir şey, nasıl bir ilişki var aralarında?
ADNAN OKTAR: İslam’ın yapısı sevgi, şevkat, merhamet, dostluk, korumacılık, zayıfı koruma bunun üzerine bina edilmiştir. Dolayısıyla teröre tamamen kapalıdır İslam dini. Bu çirkin iftirayı atanlar, akılsızca bir iddia içindeler buna da zaten hiçkimse inanmıyor.
El Cezire: Siz Bin Ladin'i savunuyor musunuz mesela?
ADNAN OKTAR: Bin Ladin'i tabii ki savunmam. Yani bir terör olayı şeklinde lanse edileceği için tabii ki kabul etmem. Çünkü kültürel hakimiyet, fikri hakimiyet bütün dünyayı kısa sürede İslamı kabul ettirecek hale getirebilir. Yani bunu silahla elde etmeye gerek yok. Bunu fikirle çok rahat elde edebiliriz. Bakın bizim yaptığımız mücadele bu, Darwinizmle ilgili felsefenin ortadan kaldırılmasının mücadelesi, arkasından İslam’ın gelişmesine sebep oluyor. Mesela bu Türkiye'de hemen kendisini gösterdi. Türkiye'de bugün Darwinizm'e inanmayanların sayısı %90'a çıkmıştır. Yani silahlı bir mücadeleyle elde edilecek birşey değildir bu. Fikri mücadeleyle elde edilecek birşeydir. Mesela Türkiye'de PKK terörü var. Buna karşı da yine aynı şekilde silahla netice alınamaz. Buna karşı da fikri mücadele yapılması gerekir. Fikri mücadeleyle çok rahat netice alınır. Dünyada güçlü bir fikri mücadele yapılsa, İslam 5-10 yıl içinde bütün dünyaya çok rahat hakim olabilir. Medeni insanlara, düşünceye açık olan insanlara, kültürle bilgiyle yaklaşmak imkanı varken silahla yaklaşmak son derece anlamsız olur, son derece gereksiz olur.
ADNAN OKTAR: Türkiye'de eskiden sol daima hakim olurdu. Biz Darwinizm'e karşı güçlü bir mücadele verdikten sonra sağ ezici şekilde hakim olmaya başladı Türkiye'de, bu net bir başarıdır. Bir başarı olarak bu bir. PKK'dan halk kitleler halinde kopmaya başladı. Biz faliyet yaptıktan sonra, PKK'nın gerçek yönünü, Marksist yönünü, Materyalist yönünü vurguladıktan sonra, Darwinizm'in geçersizliğini anlattıktan sonra, PKK siyasi yönde çok ciddi güç kaybına uğradı. Bunu da son zamanlarda açık açık gördük. Yani Türkiye'nin genel tablosuna bakarsanız bunu çok açık görürsünüz.
El Cezire: Siz Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı destekliyorsunuz, öyle anladım ben.
ADNAN OKTAR: Sadece Recep Tayyip Erdoğan'ı değil, sağı destekliyorum. Recep Tayyip Erdoğan'ı da destekliyorum, MHP'yi de destekliyorum, Saadet Partisini de destekliyorum. Türkiye'deki bütün sağ partileri destekliyorum. Yani Allah inancını savunan her partiyi desteklerim ben.
El Cezire: Hocam sizleri izleyicimiz daha çok iyi anlasın diye bir soru sormak istiyorum. Siz dinimizi nasıl yaşıyorsunuz? Acaba siz namaz kılıyor musunuz, oruç tutuyor musunuz, hacca gittiniz mi mesela? Nasıl yaşıyorsunuz İslamımızı?
ADNAN OKTAR: Ehl-i Sünnet inancındayım. Hanefi mezhebindeyim. 5 vakit namazımı kılarım. Arkadaşlarım da, çevremdeki arkadaşlarım namazlarını kılarlar. Orucumu tutarım. Arkadaşlarım da oruçlarını tutarlar. Ehl-i Sünnet'in gerektirdiği, bütün farz ibadetlerin tamamını yaparım, ama sünnetlerin hepsini yapamıyoruz. Fakat farz olan ibadetlerin tamamını yapıyorum.
El Cezire: Sizin sünnet olarak yapamadığınız ne var mesela acaba? Farz olmayan?
ADNAN OKTAR: Görüyorsunuz üstümde sünnete uygun birçok şey eksik.
El Cezire: Bunu bilerek mi yapıyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Tabii ki.
El Cezire: Neden?
ADNAN OKTAR: Etrafımdaki insanlara uygun tavır göstermek, dini tebliğde en akılcı metoddur. Onlarla rahat bağlantı kurabileceğim bir görünüm en akılcı metoddur.
El Cezire: Hocam ben sizin kitaplarınızı okumaya çalıştım. Oradan bilgi aldım. Hz. İsa'nın ikinci dönüşüyle ilgili. Orada şeyden bahsediyorsunuz, Hz. İsa geri geldiği zaman bir daha İslam'ı uygulayacak. Acaba siz Hz. İsa'nın ikinci dönüşünü kesin olarak mı görüyorsunuz? Kesin mi olacak diye düşünüyorsunuz?
El Cezire: Ondan sonra, acaba geldiği zaman İslam'ı mı uygulayacak? Yoksa nasıl olacak?
ADNAN OKTAR: Hz. İsa'nın gelişi hem sahih hadislerle, yani reddedilmeyecek şekilde sahih hadislerle ve çok fazla Kuran ayetiyle çok açık sabittir. ''O kıyamet için bir ilimdir'' diyor Allah ayette, bir alamettir diyor. Diğer ayetlerde de ''sana iman etmedik hiçbir fert kalmayacak'' diyor Allah yine ayette. ''Ölümünden önce sana iman etmedik Ehl-i Kitaptan hiçkimse kalmayacak'' diyor. Onun için bunun reddi mümkün değildir. İsa'nın gelişi kesin. Hz. Mehdi'nin zuhuru kesindir. Ahir zaman alametlerinin hemen hemen hepsi çıkmıştır. Mehdi'nin zuhurunu bekliyoruz. Ve Hz. İsa'nın da inişini bekliyoruz. Bunun alametleri, yüzlerce alameti de hepsi çıkmıştır. Reddedilecek gibi değiller. Eğer çıkmasaydı belki tereddüt edenler olabilirdi ama hepsi çıktığı için tereddüte mahal kalmayacak şekle gelmiştir.
El Cezire: Hocam Mehdi'nin gelişine döneceğiz biraz sonra ama şimdi Mesih`ten bahsedelim, Hz. İsa'dan bahsedelim. Acaba Hz. İsa geri geldiği zaman bir daha Hristiyan mı olacak yoksa Müslüman mı olacak? İslam`ı mı uygulayacak yoksa Hristiyanlığı mı uygulayacak?
ADNAN OKTAR: Hadislerde hafız olduğu belirtiliyor. Kuran'ı ezberden bilecek Hz. İsa. Tabii ki Müslüman olacak. Müslüman olarak gelecek. Geldiğinde haçı ve domuzu öldürür diyor. Yani haçı kırar, yani onların, Hristiyanların halihazırda uyguladığı yanlış olan sistemi ortadan kaldıracak, İslam`ın helallerine ve haramlarına göre hareket edecek ve Hz. Mehdi'nin arkasında namaz kılacak. İslam onun zamanında bütün dünyaya hakim olacaktır.
El Cezire: Haçı kıracağını nereden okudunuz acaba?
ADNAN OKTAR: Sahih hadis kitaplarında var bu. Çok açık. Müslim`de, diğer hadis kitaplarının hepsinde var.
Genelde, Türk bilim adamı Harun Yahya, detaylara girmeden İslami ana kaynakları delil olarak vermekte. Kendisi, İslam`a davet etmek için, milyonlarca kitap, kaset ve CD'yi ücretsiz dağıtmıştır. Kitapları, büyük yankı yaratan Harun Yahya'yı tenkit edenler, ilmi bakımından yetersizliğini, Kuran-ı Kerim, hadis-i şerifleri ve Arapça’yı anlamasının mümkün olmadığını iddia ederler. O halde kendisi bu konuyu nasıl yorumluyor?
Arapça okuyup okuyamadığını sordum:
ADNAN OKTAR: Yok, Arapça bilmiyorum. Ama tabi bazı kelimeleri seçiyorum.
El Cezire: Hocam, bazıları bu şekilde tenkit ediyorlar sizleri, diyorlar ki “Arapça bilmiyorsunuz, o zaman nasıl analiz yapabiliyorsunuz İslam`la ilgili”, böyle bir tenkitte bulunuyorlar. Onlara nasıl cevap verebilirsiniz?
ADNAN OKTAR: Arapça bilen arkadaşlarımdan en az on kişi var, yani çok iyi Arapça bilen. Ayrıca Arapça bilen profesörlerden de istifade ediyoruz Türkiye'deki. Ayrıca gerçek Arap olan, yani milleti, dili gerçek Arap olan arkadaşlarımız var. Onlardan da istifade ediyorum. Yani Kuran'ı anlamak için illa Arap olmak gerekmez. Arapça iyi bilen kişilerden istifade edilerek aynı netice elde edilebilir, hatta daha iyi netice elde edilebilir.
El Cezire: Araplardan daha iyi mi acaba anlamında?
ADNAN OKTAR: Yani şöyle, Arap herhangi bir kişi, o kadar Arapça’nın lugat ilmine vakıf olmayabilir, Arapça’nın inceliklerine vakıf olmayabilir. Ama uzman olan bir kişi çok daha iyi bilir, o anlamda.
El Cezire: Hocam siz hafız mısınız?
ADNAN OKTAR: Değilim.
El Cezire: Birkaç sure ezbere biliyor musunuz Kuran'dan mesela?
ADNAN OKTAR: Tabii, tabii...
El Cezire: Hocam örnek olarak hangi sure bize, bize verebilirsiniz?
ADNAN OKTAR: Birçok sure biliyorum. İhlas suresini okuyayım onu mu istiyorsunuz? Kul hüvellâhü ehad. Allâhüssamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad. (De ki: O Allah, birdir. Allah, Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır). O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir.)
El Cezire: O zaman siz Arapça biliyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Evet.
El Cezire: Hocam, sizin kitaplarınızın hepsinde üç tane temel var, önemli temel var. bunlar zaman dışı, mekan dışı ve madde dışı. Veya zaman ötesi, mekan ötesi, madde ötesi ve hatta bir yerde şeyden bahsediyorsunuz, eğer bir insan eline bir kitap alırsa, bu kitapla kendisi arasındaki mesafe de vehmi bir mesafedir. Kişi bir uçakta ise ve bir şehre bakıyorsa, bu şehirle kendisi arasındaki mesafe de vehmi bir mesafedir. Yani her şey insanın beyninde. Bundan demek istediğiniz ne acaba? Anlatmak istediğiniz ne?
ADNAN OKTAR: Bunu biyoloji kitaplarında, tıp kitaplarında bütün öğrenciler okuyor, herkes savunuyor, ben aynısını söylüyorum, fark eden birşey yok. Şimdi siz bana bakıyorsunuz, benden ışık ışınları geliyor, gözünüze geliyor, gözünüzde o görüntü ters dönüyor, irise geliyor, orda elektiriğe dönüşüyor ve beyninize gidiyor. Ve beyninizde de siz beni görüyorsunuz. Ben burdayım fakat siz benim görüntümle muhattap oluyorsunuz. Siz beni direkt göremiyorsunuz. Benim anlattığım da bu.
El Cezire: Ben şimdi sizlere bakıyorum, gözlük taktıktan sonra ve gerçekten çok meşhur bir sanatçı gibi görünüyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Teşekkür ederim. Işıklar gözümü bihayli yordu o yüzden mecbur kaldım dayanabileceğim kadar dayandım ….gözlerim dinlensin diye.
El Cezire: Bu karşımızdaki ışık vehmi olabilir, o da vehmi olabilir.
ADNAN OKTAR: Pek tabii ki öyle. Yani o ışık geliyor benim gözüme geliyor. Gözümde ters dönüyor, yani görüntü ters dönüyor, irise geliyor, iristen beynime gidiyor. Beynimde ben onu idrak merkezinde idrak edip görüyorum, yani beynimin içinde görüyorum. Bu doğru, bunun aksini iddia eden hiç kimse olamaz zaten.
El Cezire: Ben bu soruyu sorma, sormamın sebebi budur. Siz diyorsunuzki Allah, Cenab-ı Allah-u Teala'nın dışında hiçbir şey yoktur, var olan ancak O vardır, diğerleri vehimden ibarettir.
ADNAN OKTAR: Madde var, dışarıda var, ama biz onun görüntüsüyle muhattap oluyoruz.
ADNAN OKTAR: Yani bunun aksini zaten kimse savunmuyor, benim anlattığımı herkes savunuyor. Yani aslında siz de savunuyorsunuz da, yani karmaşık anlatıldığı için belki insanlar şaşırıyor olabilirler. Yani mesela bu bardak dışarıda var, ama ben bu bardakla görüşemem. Ben bunun görüntüsünü, beynime düşen görüntüsünü görürüm. Mesela ben sizi görüyorum ama beynimde sizin görüntünüzü görüyorum, siz dışarıda varsınız. Ama ben sizi direkt göremem beynimdeki görüntünüzü görebilirim. Bunun aksini zaten kimse savunamaz. Yani ben eğer varsa bunun aksini savunan, bana getirin.
Bu röportajı yapmak için aradığımızda, kendisi güvenlik nedenleriyle kendi evinde değil, boğaza bakan bir yerde biraraya gelmek şartıyla davetimizi kabul etti. Zira kendisi bu gibi röportajları yapmayı çok nadir durumlarda kabul eder. Yazar Masonlar ve Siyonistler tarafından hala hedef olduğunu söyledi.
Kitaplarında bu iki grubu neden hedef aldığını sorduğumda şöyle cevap verdi:
ADNAN OKTAR: Masonluk Darwinist bir düşüncedir, kökeninde ateisttir. Marksizme, faşizme nasıl karşıysam masonizme de aynı şekilde karşıyım.
El Cezire: Hocam bu masonlarla Darwin arasındaki ilişkiyi açacak daha fazla örnek gösterir misiniz?
ADNAN OKTAR: Kendi kitaplarında, dergilerinde zaten açık açık anlatıyorlar. Darwin'i övüyorlar. Darwinist olduklarını söylüyorlar. Bu teorinin dünyada yayılması gerektiğini söylüyorlar. Allah inancının olmadığını söylüyorlar. Yani Allah'ı insanların yarattığını söylüyorlar. Kendi kitapları zaten bu konuda kapalı değil zaten çok açık.
El Cezire: Hocam bu genel bir cevap, anlamadım . Daha özel bir cevap verebilir misiniz?
ADNAN OKTAR: Mimar Sinan dergileri var masonların, Şakül diye bir dergileri de var. Bunlarda açık açık yazıyorlar. Bu dergiler bende mevcut.
El Cezire: Siz bu bilgileri sadece dergilerden mi aldınız yoksa kendi kitaplarından mı okudunuz?
ADNAN OKTAR: Dergiler zaten o derneğin çıkardığı resmi yayın organları, ayrıca kitaplarında da var tabi, açık açık yazıyorlar. Ama dergi de onların resmi yayın organı zaten.
El Cezire: Siyonizm?
ADNAN OKTAR: Siyonizm de aynı şekilde. Eğer dünyaya hakim olmayı düşünen, diğer dinleri reddeden, tek bir dinin hakimiyetini iddia eden, diğer insanları kabul etmeyen bir ideoloji varsa ortada, tabi ki ben buna karşı mücadele ederim. Ama böyle bir iddiası yoksa bir insanın, ona birşey demem. Ehl-i Kitaptır Museviler. Yani kendi dinini yaşamak istiyorsa, kendi ülkesinde oturmak istiyorsa istediği gibi oturur istediği gibi yaşar. Ona saygı duyarım, ama "Bu bana yetmiyor, ben bütün dünyaya hakim olacağım ve bütün dinleri ortadan kaldıracağım, sadece ben kalacağım diyorsa" bunu kabul etmem tabii.
El Cezire: Hocam hepimiz biliyoruz siz daha önce tutuklandınız. Uyuşturucu kullanmakla itham oldunuz. Bundan sonra dahası da vardı. Küçük kızlara tecavüz etmekle itham ettiler sizi. Bu iddialar masonlarca ve belki de Siyonistlerce yürütülmüş olabilir. Acaba bu ithamları reddedecek delilleriniz var mı?
ADNAN OKTAR: Ben bu iddaların hepsinden zaten beraat ettim. Ama bu iddialar hala devam ediyor. Mesela kokain olayında ben gözaltına alındım. Emniyette bana kebap ısmarladılar. Bende ikram olarak yedim. O yemeğin içerisine karıştırılmış kokain. O benim vucuduma geçti. Bu şekilde bir iddia ile ortaya çıktılar. Sonra hakim bu şeyden şüphelendi. Bunların durumundan şüphelendi. Bana normalde tutuklama verilmesi gerekirken beni tutuklamadı ve beni serbest bıraktı. Olayı araştırdı. Olayın araştırılması sonucunda bunun benim yiyeceğime karıştırılarak verildiği adli tıpta tespit edildi. Ve bundan beraat ettim..
Onlarca bilimsel ve imani kitap yazan Harun Yahya, kendini materyalist ve ateist felsefelere karşı fikri mücadele veren bir düşünür olarak tanımlıyor. Atılan iftiralar sonucu 9 ay boyunca akıl hastanesinde kalmıştır. Fakat Türk halkının onunla ilgili olayların gerçek yüzünü öğrenmeye başlamasının ardından kitapları inanılmaz bir şekilde kabul görmüştür. Hem Laik hem de İslami tarihi ile tanınmış bir ülke olarak Türkiye'de insanlar bu kitapları aktif bir şekilde almaya başladılar. Bana, bu olaylar esnasında onlarca avukatın onu savunduğu anlatıldı. Ayrıca kendisine isnat edilen suçların hiçbir gerçekliği olmadığı da ispatlanmıştır.
ADNAN OKTAR: … Masonluk dünya çapında bir teşkilat. İngiltere'de Fransa'da asıl gücü buralardadır. Amerika'da da çok büyük bir yapılanmadır. Ama Rusya'da, dünyanın her yerinde şubeleri vardır. Hindistan'da genelde devletin kilit noktalarına hakim olurlar. Yani mahkemelere de hakim olabiliyorlar. Bazen emniyete de hakim olurlar. Yani devletin her türlü kesimine hakim olabilirler. İçine sızabilirler. Bir eylem yapmak istediklerinde de bu üyelerini kullanarak bu tip eylemlerini yaptırabiliyorlar.
El Cezire: Yalnız hocam siz nasıl bildiniz ki? Bunlar mı yaptılar bu işi? Masonlar mı yaptılar? Türkiye’deki masonlar mı yaptılar?
ADNAN OKTAR: Masonlar bana haber göndermişlerdi. "Eğer Masonluk kitabını basmazsan, yani bir dahaki baskısına devam etmezsen, seni akıl hastanesinden çıkarttıracağız. Üzerindeki baskıyı kaldıracağız. Ve sana destek vereceğiz" diye açık açık locadan yüksek dereceden görevli bir mason kanalıyla avukatıma haber gelmişti. Bana saldıran Türkiye'deki gazeteler, genellikle patronları, yöneticileri masonlardan oluşuyor. Ve köşe yazarları da masonlardan oluşuyor. Benim aleyhimde yazı yazanları araştırdığımızda mason cemiyetine üye olduklarını görüyoruz. Ve basının en çok üzerine gittiği kim dense Müslüman yazarlardan o benim. Mesela ben sadece masonların baskısı sonucu akıl hastanesine gönderilmedim. Defalarca göz altına alındım ben. Sayısını hatırlayamayacağım derecede çok göz altına alındım. Birçok kere hakkımda dava açıldı. Bütün davalardan şimdiye kadar beraat ettim. Şu an hakkımda açılan hemen hemen bütün davalardan beraat ettim. Hakkımda çete iddiası da ortaya atıldı. Ondan da beraat ettim. Ama buna rağmen ardı arkası kesilmeyecek şekilde iftiralar devam ediyor. Allah yolunda mücadele eden her insana bu yapılır. Eğer ben Allah yolunda mücadele etmesem böyle bir baskı olmaz. Ama Allah yolunda mücadele eden her insan, Peygamberimize de aynı şekilde baskı yapılmıştı. Peygamberimize de aynı şekilde deli denmişti. Bana da deli dendi. Peygamberimize de her türlü uygunsuz iddia ve iftira atılmıştı. Bana da atılıyor. Allah yolunda olan sahabilere, din büyüklerine de aynı şekilde bu iftira atılmıştı. Bana da atılıyor. Bu son derece normaldir. Yani bu iyi bir çizgide gittiğimizi gösterir.
El Cezire: Türk devleti acaba mason mudur?
ADNAN OKTAR: Devletin içine sızıyorlar. Devletin kurumlarına sızıyorlar. Türk devleti tabi ki mason değil. Ama Türk devletinin kurumlarına sızarak bunu yapıyorlar. Yani masonlar zaten bunu kendi dergilerinde de benim aleyhimde yazılar yazıyorlar yani bunu saklamıyorlar. Bana karşı olduklarını, mücadele verdiklerini, kendi dergilerinde açık açık ifade ediyorlar.
Türkiye'de ve dünyada İslam inancını neşreden Harun Yahya ile birlikteyken, İslam, ateizmi çürüten kitaplar, bitki, doğa, canlılar, hayvanlar ve bitkilerdeki mucizevi olaylar ve evrim teorisini konu alarak yazdığı onlarca eserine baktım ve kendi kendime şu soruyu sordum: “Acaba Harun Yahya kendi zamanını aşan bir insan mı, yoksa ticaret hayatında elde ettiği kazancı kitaplar yazarak şahsi bir şöhret elde etmek için kullanan normal biri mi?
ADNAN OKTAR: Kitapları yazma şeklimi anlatayım. Benim geniş bir ekibim var, arkadaş kadrom var. Bunların birçoğu çok iyi yabancı dil bilirler. Dünyadaki mevcut bütün bilgileri bana araştırırlar, kitaplardan olsun, internetten olsun. Hazır olarak bana rapor olarak getirirler, bilgi olarak getirirler. Ben onları yorumluyorum, hazır resimleri seçiyorum, kapak dizaynına kadar ben yapıyorum, sonra editöre gönderiyorum, sonra kitap haline getiriliyor.
El Cezire: Yanlız hocam sizin kitaplarınız üzerinde sadece sizin isminiz var. Acaba bunu bilerek mi yapıyorsunuz? Artık insanlar sizi tanıyorlar en çok.
ADNAN OKTAR: Kitabı hazırlayan ben olduğuma göre benim olması lazım tabi ki. Çünkü kitabı yorumlayan ve hazırlayan yani ham bilgiyi toplayıp ondan kitap haline getiren ben olduğuma göre benim ismimin yazması lazım. Bu çok normal. Ama teknik kadro, yardımcı olan teknik kadronun isminin verilmesi gerekiyor mu? Verilebilir de yani o kadar önemli bir şey değil.
El Cezire: Hocam şimdiye kadar kaç kitap yazdınız?
ADNAN OKTAR: 250.
El Cezire: Hocam siz 250 kitap yazdınız. Biz şöyle düşünelim, mesela diyelim ki 1 ay içinde 1 kitap yazıyorsunuz diyelim, ama o da çok zor. Çünkü sizin kitaplarınız çok büyük bilgiler içeriyor. Çok büyük bilgiler sunuyor. Ben inanıyorum sizlere ama insanları nasıl ikna edebiliriz sizin yazdığınıza 250 kitabı?
ADNAN OKTAR: Bu kitaplar, Yaratılış Atlası'na bakıldığı zaman zannediliyor ki baştan sona böyle telif edilmiş bir eser zannediyor. Öyle değil. Yüzde doksan beşi nakildir. Yani alıntı kitaplardır. Çok azdır, yüzde bir, iki, üçü bulur bazen kitaplarda yorum kısmı, hep alıntılardır.
El Cezire: Hocam bu kitap çok güzel bir kitap, çok ağır bir kitap, hatta ilmi bakımdan ağır bir kitap. Gerçekten ve çok kaliteli bir kitap. Kullanılan kağıt bakımından herşey çok kaliteli ve mutlaka çok masrafı var. Bu masrafları nereden karşılıyorsunuz acaba? Çünkü biliyoruz ki bu kitapları ücretsiz dağıtılıyor kitaplarınızın.
ADNAN OKTAR: Ben kitaplarımın basımından telif ücreti almıyorum. Şimdiye kadar 8 milyon kitabım satıldı. Yayın evi bu sekiz milyon kitabın telif ücretini kendi kullandı. Ayrıca kendi kar etti. O karların toplamından bunları elde etmesi, bunları meydana getirmesi, son derece kolay, normal yani.
Harun Yahya'nın inandığı diğer bir başka düşünce de Hz. Mehdi'nin geleceği. İlginç olan, Hz. Mehdi'ye ait vasıfların tamamının Harun Yahya'nın kendisinde bulunuyor olması. Bu yüzden bazı insanlar kendisini Mehdi olarak gösterdiğini söylediler. Özellikle de Mehdi'nin geldiğine inandığını.
ADNAN OKTAR: Said Nursi Hazretlerinin izahlarına göre ve hadislerin açıklamalarına göre ve çıkan alametlere göre Mehdi'nin çıkmış olması gerekiyor. Mesela Mehdi zamanında Afganistan'ın işgal edileceği var. Oldu. Irak'ın işgal edileceği var, bu da oldu. Kabe'ye baskın yapılacağı var, bu da oldu. Fırat'ın suyunun kesileceği söyleniyor. Baraj da kesildi. Ramazan ayının, onun çıkacağı yılın başında, ramazan ayında, Ay ve Güneş tutulmalarının olacağı on beşer gün arayla söyleniyor, bunlar oldu. Buna yakın yüzün üstünde alamet oluştu. Burdan Mehdi'nin çıkmış olduğuna dair bir kanaat oluştu bende.
Harun Yahya'nın bahsettiği Said Nursi ise büyük bir İslam âlimi. Nurs bölgesinde 1877 yılında doğmuş olan âlim, işgalcilerle savaşmış. Said Nursi'nin çok sayıda kitabı var. Kendisinin birkaç dil bildiği söylenir. Ayrıca matematik, astronomi, fizik ve felsefe ilimlerinde büyük bir kudreti olduğundan ona Bediüzzaman denmiştir.
Bizim konuğumuz kendisini, Nursi'nin talebesi olarak tanımlıyor. Ayrıca Hz. Mehdi'nin geleceğine de çıktığına da inanıyor. Acaba, ona muhalefet edenlerin iddia ettiği gibi, kendisinin Hazreti Mehdi olduğunu mu düşünüyor?
ADNAN OKTAR: Benim Mehdi olmamdan eskiden beri yani o şekilde bir iddiada bulunduğuma dair, birçok malumat oluyordu eskiden beri. Bunun sebebi, ben bu konuda bir kitap yazdım. Bu kitapta bütün hadisleri koydum. Hadislerde dediler, Mehdi aynı, sen kendini tarif etmişsin. Dolayısıyla Mehdilik iddiasındasın. İşte anlı geniştir diyor, senin anlın geniş. Kaşı kavislidir, senin de kaşın kavisli. Burnu küçüktür, geniş vücutludur diyor Mehdi. Seyiddir diyor, orta boyludur diyor. İşte yanağında ben vardır diyor, sırtında ben vardır diyor. Bunlar sende olduğuna göre sen Mehdisin herhalde bunu iddia ediyorsun diyor. Ama her kitap yazan eğer Mehdilik iddiasında bulunursa, Türkiye'de en az elli altmış tane Mehdilik ile ilgili kitap var. Hepsini aynı şekilde bu şahıslar yazdığına göre, bunların da aynı şekilde iddia edilmesi gerekiyor ki, nitekim onlara da aynı şekilde iddia ediyorlar. O zaman sen Mehdisin diyorlar. Mesela Mustafa Kaplan var, yazar. Ona da diyorlar sen bu konuda kitap yazdığına göre herhalde Mehdilik iddiası var sende. Sen Mehdisin herhalde diyorlar. Onun için bunlar geçerli olmaz. Çünkü Mehdilikte zaten iddia yoktur. İddia edemez bir kişi. Ben Mehdiyim diyemez. Mehdilik ancak bir başarıdır. Yani kişi çıkar, başarılı olur. Başarısından dolayı biz ona ancak herhalde bu Mehdidir diyebiliriz. Zaten Mehdi çıksa bile biz ona bu kesin Mehdi diyemeyiz. Ancak şüphe ederiz. Herhalde Mehdi'dir diyeceğiz. Mehdi zaten kendisi Mehdiyim demez. Diyemez. Haramdır bu. Dinden çıkar bunu söylerse.
El Cezire: Siz kendiniz neden evlenmediniz hocam? Bana dediler ki çünkü herhalde çok meşgul olduğunuz için veya Mehdi'yi beklediğiniz için evlenmediniz. O yüzden mi özel bir hayat yaşamak için vaktiniz müsait değil sizin?
ADNAN OKTAR: Benim Üstadım Said Nursi Hazretleri evlenmedi. Ve benim yolumda mücadele eden yani has talebelerim de evlenmesin diyor. Ben kendimi, Said Nursi Hazretlerinin iyi talebelerinden görüyorum. O tavsiyeye uygun olarak evlenmiyorum. Tabi mücadelemde bol vakit olması için, zamanımı bol ayırabilmem için. Çünkü sabahtan akşama kadar genellikle tebliğ ile, kitap yazmakla, sürekli mücadele ile uğraşıyorum. Yani böyle çoluk çocukla uğraşacak, aile ile uğraşacak bir vaktim olacak gibi görünmüyor.
El Cezire: Hocam bizim izleyicilerimizin büyük çoğunluğu evli ve evlenmek istiyor. Siz acaba evlenmeyi fikir olarak mı reddediyorsunuz? Prensip olarak mı reddediyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Hayır hayır. Mücadelemden. Bu tebliğ mücadelemde vaktim olmadığı için. Yani İslam hakim olmuş olsa, yani İslam ahlakı dünyaya hakim olmuş olsa, bu zulüm bu Müslümanlara yapılan işkence, baskı ortadan kalkmış olsa, hemen evlenirim.
El Cezire: İslam evlenmeyi teşvik ediyor.
ADNAN OKTAR: Ama ahir zamanda da evlenmemenin efdaliyetine dair hadisler var.
El Cezire: Örnek olarak?
ADNAN OKTAR: Ahirzamanda içinizde iyi olanınız, evli olmayanınızdır mealinde bir hadis var. Ulema bilir.
El Cezire: Bu hadisi nerede okudunuz?
ADNAN OKTAR: Şimdi kaynağını ezberden bilmiyorum, ama size ulaştırabilirim. Ama Said Nursi Hazretlerinin eserlerinde buna rastlayabilirsiniz. Eğer Risale-i Nur Külliyatını, internette o kelimeyi yazarak tararsanız bulabilirsiniz.
Harun Yahya'nın elinde çok sayıda fosiller ve hayvan kalıntıları mevcut. Bunlar çok eski jeolojik dönemlere ait. Bu fosillere dayanarak evrim teorisinin doğru olmadığını, maymunların hiçbir zaman insanın atası olmadığını ispat etmeye çalışıyor. Çok değerli olan bu fosiller ve hayvan kalıntıları tüm kainatı Allah'ın yarattığını, başka bir süreç olmadığını ifade ediyor.
ADNAN OKTAR: Evet yaratılışta bir evrim olsaydı böyle bir durum olmazdı. Bakınız bu iki canlı yaratılışta evrim olmadığını ispatlamaktadır. Bu fosil Doğu Asyada'dan getirilmiş. Onun yaşı 82 milyon yıldır. Ortada bir evrim yoktur. Burada da dişi bir aslan kafatası. Yaşı ise 98 milyon yıl, bu fosilde hiçbir değişiklik yoktur. Nasıl olur da evrim sadece insanda mı olur? Hayvanlarda hiçbir değişiklik olmadı. Onlar İnsan kafatasında bir değişik olduğunu iddia ederler . Bu sırf bir aldatmacadır. Çünkü biz bazı hayvanların kafataslarını sunduk. Bazıları yaşı 80 milyon yıl ve bazıları 60 milyon yıl ve onlar bu hayvanlarda hiçbir değişiklik olmadığını itiraf ederler o halde insanda nasıl bir evrim olabilir?
Müslüman düşünür Harun Yahya ile bu sohbeti gerçekleştirirken, konuğumuzun yardımcıları ve arkadaşları, gittiğimiz her yerde yanındaydılar. Sanki Harun Yahya'nın söyleyeceklerini, unutulmadan kaydetmek ister gibiydiler. Ona, neden bu kadar çok sevildiğini ve göz alıcı zenginliğinin nedenini sordum. Acaba onun arkadaş grubuna girmek için zenginlik şart mıdır? Acaba etrafındaki gençler gibi yakışıklı olmak zorunlu mudur?
ADNAN OKTAR: Yok yok öyle değil benim çok fakir arkadaşlarım da var. Tanıştırabilirim.
El Cezire: Hiç görmedik onları.
ADNAN OKTAR: Burada görememiş olabilirsiniz fakat var.
Harun Yahya'nın kitapları çok lüks baskılı. Yazar bu kitapların milyonlarcasının Rusya'da, Avrupa'da, Müslüman ve Arap ülkelerinde ücretsiz dağıtıldığını ifade etti. Ayrıca hiçbir hükümet veya cihetten herhangi bir destek almadığını sözlerine ekledi. Bu kitaplar onun adını taşıyan kitapların sadece küçük bir kısmını oluşturuyor.
ADNAN OKTAR: Bu kitap Masonluk ile ilgildir. Global Masonluk mesela. Çok önemli. Bunu tavsiye ederim. Burada Hz. İsa Gelecek adlı bir kitap vardır. Bunu tavsiye ederim. Çok güzel. 'Hz. Musa'nın Hayatı' var. Bu da çok önemli, anlatış şekli. İslam'da terörün olmadığını anlatan eserim var bu çok önemli. Bunu da tavsiye ederim. Aslında hepsi birbirinden güzel. Hepsini tavsiye ederim.
El Cezire: Bu kitaplardan nasıl para kazanmazsınız? Yaptığınız sadece İslam'a hizmet için mi?
ADNAN OKTAR: Allah'ın rızası için yapılmayan hiçbir şey makbul değildir. Herşey mutlaka Allah rızası için olması lazım. Mesela buraya Allah'ın rızası için geldik. Allah'ın rızası için çekim yapıyoruz. Allah'ın rızası için konuşuyoruz. Uyumamız, kalkmamız yememiz içmemiz hepsi Allah'ın rızası için olmalıdır.
El Cezire: Bu parayı kazanmak için hangi ticaretle uğraştığınızı söyler misiniz? Sizin gibi yapayım diye?
ADNAN OKTAR: Eğer yaptığım ticareti söylersem Türk basını hemen üstüne gider, baskı yapar. Bazı insanlar ve bazı masonlar bu ticareti engellemeye çalışırlar. O yüzden söylemesem daha iyi.
El Cezire: Fakat Türk basınında sizi uyuşturucu ticaretiyle itham etmişler?
ADNAN OKTAR: Benim hakkımda bundan daha ağır iddialar söylemişler. Akla gelmeyen şeyler söylediler. Fakat hiçbirisini ispat edemediler. Şimdiye kadar hepsinden beraat ettim şu ana kadar. Yani tamamından. Birçok defa gözaltına alındım, hapse de atıldım. Fakat bütün ithamlardan suçsuz olarak çıktım. Mühim olan beraat etmiş olmam. Önemli olan suçsuz olarak çıktım, söylenenler ise hepsi iftira. İnanıyorum ki bu iftiralar benim için bir şereftir çünkü Müslümanların sesini daha yüksek tutacaktır. Masonlara karşı birşey yaparsak hemen karşımıza kalkarlar o fırsatı kaçırmazlar. Onlar bizim hakkımızda bir delil bulamadılar çünkü biz İslam'ı hakkıyla ve özüyle yaşıyoruz. Onlar bu iftiraları ispat edemediler.
Bütün bu kitaplara bakıldığında şu soru aklıma geliyor: Acaba bu kitapların İslami bir meşruiyeti var mıdır? Bilinen İslami müesseseler tarafından onaylanmış mıdır? Ezher müessesesi tarafından kabul görmüş müydü? Şeyh Yusuf Kardavi, geçen sene İstanbul'a geldiğinde Harun Yahya kendisini ziyaret etmiş ve eserlerinden bazılarını Şeyhe hediye olarak takdim etmiştir. Kardavi ne dedi?
ADNAN OKTAR: Kardavi Hocamla ben, İstanbul'a ziyaretinde görüşmüştüm ve elini öpmek şerefine erişmiştim. Çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir insan. Çok nur yüzlü ve temiz yüzlü. Sarıldım sevgimi ifade ettim. O da bana çok çok nazik ve sevgi dolu davrandı. Yanında da yine din büyükleri, alimler vardı. Şu anda isimlerini hatırlamıyorum fakat ünlü alimlerdi. Şeyh Kardavi ile sohbet ettim, kendisi kitaplarımı çok beğendiğini bana ifade ettiler. Kendilerine bazı kitaplarımı hediye olarak takdim ettim. Hocamın kitapları ile ilgili de biraz daha bilgi aldım ama. Şeyh Kardavi'nin kitapları Türkiye'de çok seviliyor ve büyük ilgi görüyor. Kendileri sevilen güvenilir ve ehl-i sünnetten bir alimdir. Dünya'nın bütün Müslümanları tarafından kabul görmüş bir alimdir. Onun gibi bir alim çok azdır. İnsanlar ona güveniyorlar. Yusuf Kardavi kabul görmüş bir alimdir.
Sayın Harun Yahya'ya, Vahabi hareketi ve İhvan-i Müslimin hakkında soru sorduğumda sadece şu cevabı vermekle yetinmiştir:
ADNAN OKTAR: Hepsi aynıdır, onlar arasında bir fark yoktur, ölçü takvadır, kimin takvası daha yüksekse o daha iyidir.
Aslında, Sayın yazar Harun Yahya'dan ayrılırken kafamda daha fazla soru oluşmuştur. Halim onunla görüşmeden öncesine göre çok daha farklıdır, hayretim ise daha büyümüştür. Acaba, gerçekten Harun Yahya kimdir?
ADNAN OKTAR: Hem Türkiye'deki hem Dünya'daki tüm Müslümanları mezhep veya tarikat gözetmeden çok seviyorum. Hepsine saygı duyuyorum. Sünni ile Şii arasında fark yoktur. Aynı şey İhvan-ı Müslimin için de geçerlidir. Bunlar da benim kardeşlerimdir. Onlara samimi bir şekilde bakıyorum. Bizim kıblemiz birdir. Allah'ımız birdir. Bizim kitabımız birdir. Bütün bu unsurlar bizim birliğimizi sağlayan unsurlar. Ben ihtilafa çok karşıyım.

|