Ana Sayfa
9.Sayı Dergi Hakkında
9.Sayı İçindekiler
1.ve 2.Sayıdaki Yazarlar
İlanlar & Duyurular
Tanıtımlar & Konferanslar
MP3 formatında
 
Türk İslam Birliyi - Harun Yəhya
Sitede Yazılarının Yayınlanmasini İstəyirsinizmi?
Basında Türk İslam Birliyi
Kuran'da İştirak edən Birlik Ayələri
Müslümanlar Birdir Qardaşdır
Peygamberimizin kitapehline davranışı, bütün Müsəlmanlara nümunə olmalı
Türk İslam Birliyi, Qərb mədəniyyətinin zəmanətidir
 

Sn. Adnan Oktar İle Vatan Tv'den Fedai Erdoğ'un Yaptığı Röportaj -1-

20 Aralık 2007 - İstanbul

Fedai Erdoğ: İyi akşamlar sevgili seyirciler, yine Açık Dosyalar programında sizlerle beraberiz. Bu akşamki konuğumuz, kamuoyunda adı sıkça geçen özellikle son Yaratılış Atlası ile ilgili Darwinizm'e kafa tutan, adeta onu fikirleriyle çökerten Adnan Oktar olacak. Kamuoyunda Adnan Oktar nasıl tanınıyor, Adnan Oktar neler yaptı, Adnan Oktar'la ilgili bilinmeyenler, hepsini anlatmaya çalışacağız. Özellikle bu programımızı kabul ettiğiniz için, bize katıldığınız için ben çok teşekkür ederim. Sizinle ilgili bu programımızda bilinmeyenleri açmaya çalışacağız. İsterseniz ben önce şöyle bir giriş yapmak istiyorum. Kamuoyu sizi çeşitli yayın organlarından yaptığınız faaliyetlerden çok iyi bir şekilde tanıyor. Ben bu programımızda sizin daha çok medyatik olmayan ama arka planda çok ciddi açıklamalarınız olduğu, görüşlerinizi izleyicilere vermek isteyen bir formatta yapmayı düşünüyorum. Ben sizin dünya ve Türkiye için neler gözlemlediğinizi, nasıl değerlendirdiğinizi sizin bakış açınızla bir okumanızı istiyorum. Dünyayı ve Türkiye'yi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Adnan Oktar: Genel olarak dünyanın gidişatı iyiye gidecek, benim kanaatim o. Özellikle Türk İslam dünyasında bir birleşme, bütünleşme meydana gelecek. Türkiye hem İslam aleminin hem Türklük aleminin lideri olacak. Bunun da 10-20 yıl içerisinde gerçekleşeceğini umuyorum. Ama dünyada ve Avrupa'da, Avrupa birliğinin parçalanacağını düşünüyorum ve sosyal yönden bir çöküntüye uğrayacağını düşünüyorum. Amerika'da da yine bu Türk İslam birliğinden kaynaklanan bir rahatlama olacağını ve dünya dengesini kurmada Amerika ve Türk İslam birliğinden oluşan iki süper devletin dünyayı idare edeceğini düşünüyorum.

Fedai Erdoğ: Yani siz o zaman Şanghay beşlisi gibi ve Sovyetler birliği gibi, Rusya gibi güçlerin uzun vadede Avrupa'yla güçlerin bizim Amerika ile yapacağımız eksen içinde pek önemi kalmayacağını mı ifade ediyorsunuz?

Adnan Oktar: Evet.

Fedai Erdoğ: Anladım. Peki bu açıklamalarınızı kamuoyu pek bilmiyor ama biz biliyoruz ki sizinle ilgili ciddi anlamda medyanın devlet organlarının geçmişte çok üzerinize gelindiğini gördük. Çok uzun bir mahkeme safahatları ile uğraştınız, hakkınızda çeşitli davalar açıldı, iddialar ortaya kondu, tabi siz bunlara mahkemelerde gerekli cevapları verdiniz. Arka planları neydi, neden sizin üzerinize bu kadar gelindi? Bu fikirler bilindiği için mi gelindi?

Adnan Oktar: Eğer ben ateist olsam veyahut mason olsam bunların hiçbiri olmaz. Dindar olmam, milliyetçi olmam, Türk İslam birliğini savunmam, Türkiye'nin büyüklüğünü savunmam hem içeride hem dışarıda bu düşünceye karşı olan insanları ittifak haline getirdi ve bana karşı tavır koymalarına sebep oldu.

Fedai Erdoğ: Peki ben şimdi bunu izleyicimizin anlaması için soruyorum, genelde biliyorsunuz bir lideri ortaya çıkartmak için önce mağdur edilmeli daha sonra da o mağduriyet giderilerek bir fenomen yaratılmalı, bir anlamda sizde de benzer bir görüntü oluşmuyor mu?

Adnan Oktar: Ben mağdur edildim, yine mağduriyetim devam ediyor, yine devam ediyor, yine devam ediyor, yani bir rahatlama yok.

Fedai Erdoğ: Peki emniyetin sizinle ilgili çok ciddi iddiaları oldu. İşte kokain kullandığınızdan tutun da birtakım çok ciddi anlamda iddialar getirdiler. Devletin böyle bir iddiaları getirmesine ihtiyacı var mıydı?

Adnan Oktar: Devletin ihtiyacı yoktu ama komünist derin devletin ihtiyacı vardı. Kokain komplosunda da karanlık ellerin bunu yaptığını ben düşünüyorum. Devlet bunu yapmaz, devlet böyle şeye tenezzül etmez. Karanlık eller, devletin içine sızmış karanlık eller bunu yapmıştır. Ama hukuktan da hak ettikleri cevabı almışlardır. Adli tıp bunun bir oyun olduğunu komplo olduğunu, emniyette yiyecek ve içeceğime karıştırılarak verildiğini kokainin, mahkeme kanalıyla da ayrıca hem tespit edildi hem de adli tıpta da tespit edildi ve beraat ettim ben bu konudan.

Fedai Erdoğ: Evet yargı zaten gerekli cevabı vermiş oldu.

Adnan Oktar: Evet.

Fedai Erdoğ: Ben bunu şunun için sordum, genellikle bu tür röportajlarda arkadaşlarımız magazinsel boyutunu çok daha fazla gündeme getirip aslında fikirleri değil de magazin boyutunu gündeme getiriyorlar ama meslek gereği sormak gerektiği için sordum. Aslında benim sizinle ilgili öğreneceklerim, izleyicilere sunacaklarım daha farklı konular, ben biraz bu toplantıya gelmeden önce, sizinle röportajı yapmadan önce sizin bugüne kadar yaptığınız beyanlarınızı açıklamalarınızı okudum, yayınlarınızdaki vermek istediğiniz mesajlarınızı okudum. Sizin bir platformunuz var öncelikle Bilim Araştırma Vakfı, BAV diye. BAV nedir? İsterseniz izleyicinize bunu anlatalım, ondan sonra fikirlerinizle ilgili üzerinde tekrar konuşacağım.

Adnan Oktar: Bilim Araştırma Vakfı maneviyatçı, mukaddesatçı, Atatürkçü, milliyetçi, büyük Türkiyeci, Türk İslam birliğini savunan bir vakıf benim gördüğüm ve anladığım kadarıyla vatana millete faydalı olmak için bütün imkanlarını seferber eden, dış fitneyi ve iç fitneyi yok etmek için gayret eden, bölücülüğe komünizme karşı mücadele eden, devlet yanlısı, devleti koruyup kollayan, üniter devleti savunan bir yapılanmadır.

Fedai Erdoğ: Birtakım yayınlarınız da var. Genellikle Harun Yahya adını kullanarak yapıyorsunuz. Bu yayınlarınızda Allah'ın varlığını birliğini çok bilimsel olarak anlatıyorsunuz. Bu yayınlarla vermek istediğiniz mesaj nedir yani bir kitle mi oluşturmak istiyorsunuz?

Adnan Oktar: İmanlı bir millete, ne içeriden ne dışarıdan kimse zarar veremez. Bu zaten Kuran'ın da bir emridir. İnsanların doğru yolda olması kötülüklerden sakındırılması, iyiliğin emredilmesi, emr-i bil maruf, nehyanil münker, bu Lokman Suresi'nde de geçer.

Fedai Erdoğ: Böyle bir misyona da ihtiyaç var mı Türkiye'de?

Adnan Oktar: Her Müslüman'ın görevi bu. Lokman Suresi'nde bunu Allah her Müslüman'ın üzerine görev olarak belirtiyor.

Fedai Erdoğ: Ama o zaman şunlar gündeme geliyor. Biz geçmişte de gördük, birtakım şimdi burada isimlerini zikretmek istemiyorum, herkes din adına tebliğ yaptığını iddia ediyor. Genellikle bu kişilerin de sonuçta Amerika'ya gittiğini görüyoruz. Tebliğlerini Amerika'dan devam ettirdiklerini görüyoruz. Pek tabi olarak da bizim aklımıza her Müslüman'ın yapması gereken tebliğ görevi yapıldığı zaman arkasında acaba bir süper güç var mı diye bu ülkenin birliğine beraberliğine zarar getirecek açıklamalar, destekler var mı diye düşünüyoruz. Siz kesin bir dille hiçbir dış destek almadan bu çalışmaları kendi bünyenizde yaptığınızı net olarak söyleyebilir misiniz?

Adnan Oktar: Benim tek bir desteğim var. O da Allah'tır. Allah'ın dışında benim hiçbir desteğim yok.

Fedai Erdoğ: Ama son zamanlarda sizin bu tebliğ müessesi çalışırken, Siyonizm ve Darwinizm üzerine çok ciddi açıklamalarda bulundunuz. Yayınlarınızda da bu yönde çok ciddi çalışmalar yaptınız. Siz neden ihtiyaç duydunuz yani bu kadar bilim adamları varken, Darwinizm konularında incelemeler yapanlar varken, siz bunda bir eksiklik gördüğünüz için mi anlatmaya başladınız? Amacınız nedir burada Darwinizm'le ilgili?

Adnan Oktar: Darwinizm'le mücadele etmek için yürek ister, siyonizmle mücadele etmek için de yürek ister. İnsanlarda bilgi var, kültür var fakat yürek olmuyor. Bunun için cesaret ister. Ben bunu yapıyorum, ben bu cesareti gösteriyorum ve samimiyeti gösteriyorum. Çünkü zannediyorum Adem Tatlı'ydı, profesör Adem Tatlı, Darwinizm ile ilgili yıllar önce yazdığı bir kitaptan dolayı üniversiteden atılmıştır. Yani bu kolay bir şey değildir.

Fedai Erdoğ: Evet, geçmişte de ortaçağda da biliyorsunuz Hıristiyanların, muthasaf Hıristiyanlar yaratılışı işte Adem ile Havva'dan yaratılış şeklinde inanıyorlar, aynen bizim inandığımız gibi ama yine Hıristiyanlık felsefesinden yetişen bilim adamları Darwin işte bir hücreliden bugünkü insan nesline geleceğimizin bir evrenini anlattı. Siz bunu nasıl kırmayı düşündünüz? Nasıl kırdınız en azından?

Adnan Oktar: Bu büyük bir aldatmacaydı. Bilim adamı yalan söylemez, bilim adamı her şeyin doğrusunu bilir inancını yaydılar önce. Halbuki bilim adamlarının yalan söylediğini biz ispat ettik, söyleyebileceklerini ispat ettik. Hepsini tenzih ederim ama bir kısmının yalan söyleyeceğini ispat ettik. Sahte kafataslarını ortaya koyduk, sakladıkları fosilleri ortaya çıkardık. Milyonlarca fosili saklıyorlardı. Biz bunların varlığını ortaya çıkardık. Sergilettik, kitaplar olarak yayınladık. Biliyorsunuz Fransa, Avrupa'da her yerde de bu kitaplar yayıldı. Bundan sonra söyleyecek sözleri kalmadı. Şu an dikkat ederseniz bir nefes kesilmesi var. Şu an bir güçsüz haldeler. İradeleri kırıldı, artık yalan söylemeye güçleri yetmiyor şu an.

Fedai Erdoğ: Bugüne kadar okullarda Darwin felsefesi öğretiliyordu yani. Bir anlamda siz Darwin felsefesini yerle bir ettiniz, insanları tek Allah inancına ilettiniz. Yaratılışın aslında şu anda bulunduğu gibi ortaya koydunuz, peki bu ciddi anlamda araştırma yapılan bir konu değil miydi? Kaynaklarız neydi sizin?

Adnan Oktar: Bizim kaynaklarımız tabii ki dış kaynaklı. Yani Avrupa'daki bilim adamlarının yaptığı bütün araştırmaları bir araya getirdik. Fosillerin fotoğraflarını bir araya getirdik. Büyük bir oyun olduğunu hepsini bir araya getirdiğimizde ortaya çıkarttık ve ispat ettik.

Fedai Erdoğ: Kim yararlanacaktı peki? Darwin'in bu bilimsel iddiasının doğruluğu veya yanlışlığını? Yani insanlığı Allah'tan, tek Tanrıdan, yani teknik kavramdan mı uzaklaştırdı?

Adnan Oktar: Evet buna ihtiyacı olan düşünceler şunlar. Ateist siyonizmin Darwinizme ihtiyacı var. Masonluğun ihtiyacı var. Komünizmin ihtiyacı var, faşizmin ihtiyacı var. Bu dört düşüncenin ihtiyacıydı Darwinizm. Biz bu ihtiyaçlarını ellerinden aldık şu an. Yani şu an boşlukta kaldı. Komünizm de faşizm de Allah'sız Siyonizm de, masonluk da şu an boşlukta kaldılar.

Fedai Erdoğ: Peki masonik grupların, Yahudi grupların bunlardan çıkarı olabilir miydi ülkemiz adına?

Adnan Oktar: Tabi ki, imansız bir toplumu ezmek son derece kolaydır bölmek de son derece kolaydır. İmansız bir toplum bölünmeye çok açıktır, çok kolay bölünür. İster zaten. Yani, hatta aynı ırktan dahi olsa ırk içinde bölünmeleri yapar, şehirler arasında bölünmeler yapar. En sonunda kabileye kadar bir bölünme isteği içerisinde olur çünkü egoistlik meydana gelir.

Fedai Erdoğ: Anladım peki Milli Eğitim Bakanlığı sizin bu yaklaşımlarınıza nasıl baktı?

Adnan Oktar: Milli Eğitim Bakanlığı ile herhangi bir resmi bağlantımız olmadı. Ama tabi bakanlığın yapacağı bir şey değildir bu. Vakıfların, derneklerin yapacağı bir şeydir.

Fedai Erdoğ: Ben bu konuyla ilgili araştırma yapmadan önce internetten de biraz araştırma yaptım. Sizin sitenizde hemen hemen bir milyon bu konulardaki kitaplardan indirme yapılmış, yaklaşık beş milyona yakın da internet sitelerinizi ziyaretçi gelmiş bu konularla bilgilenmiş. Aslında çok güzel bir şey. Mutluluk duyulması gereken bir şey.

Adnan Oktar: MaşaAllah.

Fedai Erdoğ: Bir anlamda tabi bu Darwin'i çökertirken dünyadaki insanlığın da mutluluğuna yönelik çalışmalar yapmış oluyorsunuz. Türkiye dışındaki diğer devletler, bu Darwinizm mücadelenize nasıl baktı? Nasıl tepkiler alındı orada? Olumlu mu baktılar, olumsuz mu baktılar?

Adnan Oktar: Fransa'da bir dehşet yaşandı. Kelimenin tam anlamıyla bir dehşet. Çünkü 150 yıldan beri Avrupa'yı kendilerince yavaş yavaş kandırıyorlardı. Sessiz sessiz kandırıyorlardı. Böyle ani bir baskına uğrayacaklarını tahmin etmediler. Tam anlamıyla kendi ifadeleriyle zaten şok ve baskın diyor onlarda, benim de kanaatim aynı şekilde şok ve baskın.

Fedai Erdoğ: Kitapları yasakladılar.

Adnan Oktar: Evet. Birden sabah kalktıklarında masalarında, dolaplarında kitapları görünce bütün bu düşünceleri, fikirleri altüst olmuş oldu. Bunun şokuyla bir hayli çırpındılar, fakat şu an sakinleştiler.

Fedai Erdoğ: Şöyle söyleyebilir miyiz? Yani siz Darwin'in fikirlerini çökertirken, aslında İslam'ın da çok geniş kucaklayıcı sevgi dini olduğunu mu verdiniz?

Adnan Oktar: Pek tabi ki.

Fedai Erdoğ: Ürküten gerekçe bu olabilir mi?

Adnan Oktar: Tabi asıl korktukları, yani Osmanlı düşüncesinin Avrupa'yı fethetmesinden korkuyorlar. Zaten bunun arkasında ne yatıyor diyor adamlar. Bunu sormuşlar. Yani bir fetih düşüncesinin yattığına inanıyorlar. Osmanlı'nın oralara kadar yine aynı Zigatvar'a kadar, Viyana kapılarına kadar dayanacağını düşünüyorlar.

Fedai Erdoğ: Tabi Avrupa Birliği’nde bu sizin yaptığınız çalışmalar çok ses getirdi. Sizin de tabirinizle deprem oluşturdu.

Adnan Oktar: Evet.

Fedai Erdoğ: İsterseniz şöyle söyleyeyim yeri gelmişken. Avrupa Birliği'ne nasıl bakıyorsunuz?

Adnan Oktar: Avrupa Birliği'nin demokrasisi güzel, sanat anlayışı güzel, bilim anlayışı güzel, bilime bakışı güzel ama İslam'a bakışı ve dinlere bakışı çok çirkin ve çok sapa. Avrupa Birliği'nin uzun vadede komünist bir birliğe doğru gittiğini düşünüyorum. Çünkü dine karşı bir birlik. Aileye karşı bir birlik. Devlete karşı bir birlik. Üniter devlete karşı bir birlik. Bu sonunda modern komünizmdir bunun gidişatı.

Fedai Erdoğ: Ama Avrupa Birliği'nde resmi din, Vatikan da bunu çok destekliyor. Yani Vatikan'ın, sizin bu iddianız biraz Vatikan'a ters düşmüyor mu?

Adnan Oktar: Vatikan Avrupa'da esir konumunda şu anda. Vatikan'ın bir gücü yok. Vatikan tamamen görsel, sembolikÊ anlamdaÊ bir müessese şu an Avrupa'da gücü olan bir müessese değil.

Fedai Erdoğ: Peki 20 yıllık bir süreçte Avrupa Birliği'nin başarıya ulaşabileceğine inanıyor musunuz?

Adnan Oktar: Bence bir bozulmaya uğrayacak. Türk-İslam Birliği'nde büyüme ve gelişme olacak. Bunu hep birlikte göreceğiz inşaAllah.

Fedai Erdoğ: Şimdi biz sizin bu açıklamalarınızdan şunu görüyorum ben artık bir İslami formasyondan çıkıp, bir kanaat önderi konumunda görüşlerinizi alıyorum. Zaman zaman bu görüşleri neden peki medyada açıklama ihtiyacı hissetmiyorsunuz. Mesela Avrupa Birliği'yle, Vatikan ile ilgili görüşlerinizi kamuoyu bilmiyor şu anda sizin.

Adnan Oktar: Evet. Zamanı geldikçe onu Allah vesile ediyor. Bildirme imkanım oluyor.

Fedai Erdoğ: Peki bir anlamda artık çöktü diyoruz Darwinizim.

Adnan Oktar: Evet.

Fedai Erdoğ: Sizin bu çalışmalarınızdan dolayı, sizin asıl görsel materyallerinizde incelediğimiz zaman tabiattaki mucizelerin çok ciddi anlamda DVD'lerle yapıldığını ben izledim. Burada Allah'ın varlığını birliğini kanıtlarıyla ortaya koyuyorsunuz. Çağımız Allah'ın varlığını birliğini anlatmak mı?

Adnan Oktar: Tabi bu çağ inanç çağı olacaktır. Bu yüzyıl inanç çağı olacaktır. Materyalizmin çöktüğü idealizmin yani Allah inancının hakim olduğu çağ olacaktır bu çağın özelliği o.

Fedai Erdoğ: Ama geçmişte de yine benzer yayınları gördük. Tabi bu kadar teknolojik desteği yoktu. Siz bir farklı konumdasınız şu anda. Nurcular diye tabir ettiğimiz onların dergilerinde bu tip yayınlar vardı. Onlarla zaman zaman çatışmıyor musunuz? Aynı zemine hitap etmiyor musunuz?

Adnan Oktar: Aynı zemine fakat en etkili hitap etme bu zeminde oluyor bunu herkes görüyor. Çünkü bütün cemaatler bütün dindar guruplar bizim kitaplarımızı okuyorlar.

Fedai Erdoğ: Bunlar çok büyük bir masraf. Kamuoyu da biraz merak ediyor yani bu kadar büyük harcamaları en azından bu Yaratılış Atlası'nızı gönderdiğiniz zaman bunların kargo ücretleri çok büyük rakamlar tuttuğunu söylüyor. Bir finansman sıkıntısı var mı? Nasıl sağlanıyor finansman?

Adnan Oktar: Benim arkadaşlarım çok başarılı işadamları pek anlatamadım onu ben kamuoyuna, yani hayret edecek derecede başarılı çok zeki, akıllı, girişken, çok büyük yatırımlar yapan, ticaret hayatında olsun diğer alanlarda olsun başarılı olan insanlar. Çok kazanıyorlar. Allah yolunda da çok fazla harcıyorlar. Bu çok güzel birşey.

Fedai Erdoğ: Geçmişte Adnan Hoca olarak tanınıyordunuz. Şimdi size ne gibi bir kimlik atfetmek lazım. Yani Adnan Oktar bilim adamı mıdır? Yazar mıdır? Gazeteci midir?Ê Siz kendinizi tanımlamak isterseniz nasıl tanımlarsınız? Kartvizitte ne yazar?

Adnan Oktar: Yazar. Sadece Yazar.

Fedai Erdoğ: Sadece Yazar. Evet isterseniz ben biraz da sizin tabi bu fikirlerinizden çok güncel fikirlerinizi merak ediyorum. Biliyorsunuz şu anda AKP iktidarı ikinci döneminde, üniversitelerimizin durumu ortada genellikle çözülemeyen bir sorun var. Üniversitelerde türban meselesi. Siz hem İslami açıdan hem siyasi açıdan Türkiye'de türban konusuna nasıl bakıyorsunuz?

Adnan Oktar: Türban, bu çocukların kapıda bu şekilde mağdur edilmesi, bunlara bu kadar sorun çıkarılmasını ben hiç doğru bulmuyorum. Hem yazık hem günah hem gereksiz hem vicdana uymayan bir hareket bıraksınlar o çocuklar girsin rahat rahat okullarını okusunlar. Bunlar efendi insanlar mazlumdur bu kız çocukları halim selim insanlar. Yani bu tamamen gereksiz bir gerilim meydana getiriyor. Ne olur üç beş tane çocuk gitsin okusun. Başörtülü olsun yani bunların inancına müdahale etmeyi ben vicdana uygun bulmuyorum.

Fedai Erdoğ: Ama mahkeme kararları var yani anayasal, kamusal alan anlamında türbanın işte buralarda kullanılamayacağı yolunda.

Adnan Oktar: Evet bu yönde bir düzenleme yapılabilir. Bu yönde bir düzenleme yapılıp bu çocukların mağduriyetinin giderilmesi gerekir. Gerçekten herkesin vicdanını rahatsız ediyor bu. Son derece de gereksiz. Bir risk yönü yok. Tehlikeli bir yönü yok. Bir mağdur olan yok bunda. Yani rahatsız edici bir yönü yok. Nedir yani bu kadar bundan tedirgin olunacak.

Fedai Erdoğ: Şöyle bir korku var ileride türban takanların türban takmayanlara baskı yapacağı şeklinde olabilir mi böyle bir şey?

Adnan Oktar: Hayır hayır yani ona kalırsa yani her düşüncede insan var.Ê Solcu olan rahatça anlaşılıyor. Sağcı olan rahatça anlaşılıyor. Kimsenin kimseye baskı yaptığı yok. Yani Türban takmasa dindar olduğu anlaşılmayacak mı? Yine anlaşılıyor. Yine anlaşılır. Yani bu baskıyı getirmez. Bu son derece zorlama bir düşünce.

Fedai Erdoğ: Çözülür mü bu uzun vadede?

Adnan Oktar: Zannederim çözülür tabi. Yani daha ılımlı bir çizgiye doğru gidiyor Türkiye daha anlayışlı bir çizgiye doğru gidiyor. İnsanlar arasındaki gerilim gittikçe düşüyor. Çünkü ben daha önce insanların birbirine çok önyargılı daha düşmanca ve hatta bazen nefretle baktığını görüyordum. Ama gittikçe Türkiye'de bir sevgi ve kardeşlik birlik ve beraberlik ruhunun yayıldığını görüyorum.

Fedai Erdoğ: İnşaAllah türban çözülür.

Adnan Oktar: İnşaAllah.

Fedai Erdoğ: Sizin kitaplarınızda bayağı tartışma konusu olan açıklamalarınız vardı. İşte Mehdi’nin gelmesi gibi, İsa Peygamberin tekrar dünyaya zuhur edeceği gibi, deccal ile ilgili açıklamalarınız var. Siz Mehdi konusunu isterseniz izleyicilerimiz açısından Mehdi kavramını bir anlatalım. Ondan sonra diğer konulara geleceğim. Mehdilik nedir İslam inancına göre?

Adnan Oktar: Mehdi, Peygamber Efendimiz’in neslinden olduğunu Peygamberimiz’in bize bildirdiği ahir zamanda geleceği tevatür tarzında yani sahih hadislerle bildirilen Peygamberimiz’in neslinden bir şahıstır. Gelişi kesindir. Yani bu ehli sünnet inancında tartışılan bir konu değildir. Hz İsa'nın gelişi de kesindir. İnişi, nüzul etmesi tartışılan bir konu değildir. Kuran ayetleriyle de açıktır. Mehdi, Peygamber Efendimiz’in açıklamasıyla gelmeden önce birçok alametle kendisini gösterecek. Bunlardan bir tanesi işte Fırat'ın suyunun kesilmesidir. Barajla kesildi Fırat'ın suyu. Hakkaten gazetelerde de yazdı. Fırat'ın suyu kesildi diye. Ramazan ayında 15 gün arayla ay ve güneş tutulmaları olacak diyor. Hakikaten Hicri 1400 yılında Ramazan ayında iki kere üst üste 15 gün ara ile güneş ve ay tutulmaları oldu. Afganistan’ın işgal edileceğini söylüyor Peygamber Efendimiz o devirde. Bu oldu. İran ve Irak arasında savaş olacağını söylüyor. Bu da oldu. Irak'ın ayrıca işgal edileceği belirtiliyor, bu da oldu. Buraya yabancı ülkeden Rum Devletlerinin 70 sancak ile geleceği söyleniyor. Yani birçok ülkenin bir arada geleceği söyleniyor bu da oldu. Buna ait çok fazla delil var. Mesela güneşte bir alamet olacak diyor, ilk defa yüzyıllardan beri ilk defa güneşte bir olay oldu. Bu dış alametlerin gerçekleşmesinden bir kere bu hadisin doğru olduğunu anlamış olduk. Yani bu kadar hadis bir anda aynı zamanda Hicri 1400'den sonra çıkması bunun doğru olduğunu göstertiyor.

Fedai Erdoğ: Peki Mehdi, bu bozulmayı mı düzeltmek üzere gelecek?

Adnan Oktar: Evet.

Fedai Erdoğ: İslam’ı mı tebliğ edecek en baştan?

Adnan Oktar: Evet, İslam aleminin birliğini sağlayacak, düzenini sağlayacak dünyaya bir barış kardeşlik getirecek. Dünya bu herc-ü mercden kurtulacak onun devrinde. Hz.İsa da geldiğinde Hıristiyanlığı İslam Dinine çevirecek. Yani Hıristiyanlık da bu halinden çıkacak. Putların kırılacağı, domuzun öldürüleceği yani bundan kasıt şu, şirk kalkacak. Helal haram kavramı İslamiyet’e göre olacak. Dolayısıyla İslamiyetle Hıristiyanlık birleşip dünyada tek din meydana gelecek. Bütün dünya bir huzur rahatlık barış bereket çağına girecek.

Fedai Erdoğ: Deccal için ne diyorsunuz?

Adnan Oktar: Deccal anti-din düşüncedir. Mesela Darwinizm bu devrin Deccaliyetidir.

Fedai Erdoğ: Şu anda Deccal var diyorsunuz yani. Bu açıklamadan o zaman şunu anlıyoruz, Deccal varsa Mehdi de şu anda vardır.

Adnan Oktar: Evet.

Fedai Erdoğ: Zaman zaman sizin de Mehdi olduğunuzu iddia ediyorlar. Gerçi siz öyle bir beyanda bulunmadınız. Mehdilik de bir anlamda sembolik bir makam mı oluyor şu anda. Bu mücadeleyi edenlerin sıfatına verebilir miyiz? Yani tekil şahıstan çoğul bir mücadele şeklinde değerlendirilebilir mi şu anda?

Adnan Oktar: Mehdi, cemaati de olan fakat şahıs olan bir varlıktır. Said Nursi Hazretleri de bunu belirtiyor, söylüyor. Her ne kadar az da olsalar manen kuvvetli ve kıymetli sayılır diyor. Peygamber Efendimiz de onun cemaatinin küçük olacağını söylüyor. Yaklaşık 300 kişi kadardırlar, küçüktürler cemaati diyor. Mehdi detayları ile belirtilen bir insan benim bu konunun üzerine çok gitmemden belki şüphelenmiş olabilirler. Bu konuda kitap yazmış olmamdan şüphelenmiş olabilirler. Ben böyle bir iddiada dinen inancım açısından böyle bir iddiada bulunamam ben, bulunmam. Yani ben Mehdiyim demem.

Fedai Erdoğ: Ama peygamberler biliyorsunuz yani, kendilerine peygamberlik tebliğ edildikten sonra çekinmeden söylemişler.

Adnan Oktar: Fakat şöyle tabi ki, bir İslam dünyasına bir insan, hakim olursa, İslam dünyasına güzel ahlakın İslam ahlakının hakim olmasına vesile olursa bu kimdir derseler, ben herhalde Mehdidir derim yani bu şahsa.

Fedai Erdoğ: Peki İslam'ın içindeki mezhepler olayımız var. Mezhep bölünmeleri var. Yani bir kısım mezheplerimiz işte Mehdi'yi kabul etmiyor. Vahabi inancı var Suudi Arabistan'ın başını çektiği. Pakistan'daki İslami yaklaşımlar, Tunus'taki İslami yaklaşımlar. Yani mezhepler, bölünmeler İslam'ı zayıflatmıyor mu küfrün karşısında?

Adnan Oktar: Bunu işte Mehdi ortadan kaldıracak. Mehdi devrinde bütün mezhepler kalkacak. Rivayet var. Peygamber Efendimiz’in hadisi var. Bütün mezhepler kalkar, Peygamber Efendimiz’in dönemindeki gibi olur diyor. Benim kendi zamanımdaki gibi olacak diyor Peygamber Efendimiz.

Fedai Erdoğ: Yani çok önemli misyon üstlenecek diyorsunuz.

Adnan Oktar: Evet.

Fedai Erdoğ: Biraz da genel siyasete geçmek istiyorum. Şu anda İran konusu var.

Adnan Oktar: Evet.

Fedai Erdoğ: İran'ın nükleer bombaya, yani atom bombasına sahip olması söz konusu. Amerika Birleşik Devletleri ciddi anlamda tehditlerde bulunuyor. Siz bir Müslüman ülkenin atom bombasına sahip olmasını ister misiniz?

Adnan Oktar: Atom bombasının tabi dünyada hiç kimsede olmasını istemem ben işin doğrusu da. Ama belirli ülkelerde varsa tabi ki İslam ülkelerinde olması da gerekir.

Fedai Erdoğ: Ama İsrail'de çok miktarda nükleer silah olduğu biliniyor. Ben o soruyu özellikle bu açıdan sormak istedim. Karşılıklı bir mütakabiliyet esası açısından.

Adnan Oktar: Tabi tabi denge açısından olması gerekir. Türkiye'de de olması gerekir. Pakistan’da olması gerekir. İranda da olması gerekir. Hepsinde olması gerekir.

Fedai Erdoğ: Son günlerde İstanbul’da biliyorsunuz Lozan Anlaşması ile azınlıklara verilen haklar vardı. Patrikhaneye, Eyüp Kaymakamlığına bağlı. Patrikhane son zamanlarda özellikle dünyada Sovyetlerdeki kiliseden bağımsız, Avrupa'daki kiliselerden bağımsız ekümeniklik ilan etmek istiyor. Ekümenik olmasının arkasında Türkiye’yi bölmek, parçalamak olabilir mi? Ekümenikliğe nasıl yaklaşıyorsunuz?

Adnan Oktar: Ekümenikliğe hiç gerek yok. Türkiye’nin nasıl Diyanet İşleri başkanlığı varsa, o tarzda bir başkanlık olarak olabilir. Türkiye'nin kontrolünde olması gerekir. Yani Türkiye’nin Diyanet İşleri Başkanlığı nasıl bütün İslam aleminin başıyım demiyorsa, burdaki dini bir müessesenin de o şekilde bir başlık iddia etmesi uygun olmaz.

Fedai Erdoğ: Evet, son zamanlarda Ermeni Meselesi gündemimizde. Ermenilerin Türkiye'de yaptığı bir takım, dünya çapında yaptığı birtakım Türkiye karşı mücadele var. Ermeni Diasporasının çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Adnan Oktar: Türk İslam Birliği içerisinde Ermeniler de Türk İslam Birliği’nin içine girecektir. Osmanlı dönemi gibi olacaktır. Onlar da Osmanlı zamanındaki gibi Türklerin şefkati ile onların kardeşlik anlayışı içerisinde huzur ve barış içinde yaşayacaklardır. Ben bu konunun bu şekilde hallolacağını düşünüyorum. Yani ayrı bir Ermenistan olsa bile Türkiye'nin garantörlüğünde rahat yaşayacaktır. Dolayısıyla bir düşmanlığa, bir rekabete hiç gerek görmüyorum ve bunu çirkin buluyorum.

Fedai Erdoğ: Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesinde, daha sonra adı değiştirildi, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi diye, yeşil kuşak adına Afrika Birliği içine alındı. Biz biliyoruz ki, Büyük Ortadoğu Projesinin hayata geçirilmesinde Amerikan çıkarları söz konusu. Biz Türkiye'de yaşayan inançlı insanlar, yeni yetişen gençlerimiz olarak büyük ortadoğu projesine karşı nasıl mücadele etmeliyiz?

Adnan Oktar: İmanlı bir toplumda, Büyük Ortadoğu projesi olsa bile, bunun hiçbir zararı olmaz. Bütün mesele toplumun imanlı olmasındadır. Büyük Ortadoğru Projesini biz inşaAllah büyük Türk İslam Birliği’ne çevireceğiz. Türk İslam Birliği oluştuğunda da Büyük Ortadoğu Projesine de gerek kalmayacaktır.

Fedai Erdoğ: Şimdi bu açıklamalarınızdan benim aklıma şu geliyor hemen. CIA ve Mossad sizi takip eder mi? Size suikast yapmayı düşünür mü? Bu fikirler karşısında.

Adnan Oktar: Bana kimse suikast yapamaz. Bana yaparsa Allah benim canımı alır.Ê Canı veren Allah'tır. Allah alır. CIA, Mossad bunlar Allah'ın kontrolünde olan, Allah'ın tecellileridir. Bunların müstakil bir gücü olmaz. Allah emretmeden onlar hiçbirşey yapamazlar. Dolayısıyla ben kaderimi yaşarım, kaderimde varsa herşey olur.

Fedai Erdoğ: Ben özellikle izleyicilerimizin aklına gelen birtakım sorular var onları size iletmek istiyorum. Siz son zamanlarda PKK ile ilgili gazete ve televizyonlarda ilanlar veriyorsunuz. Bayağı bir mücadele yapılması gerektiğini ifade ediyorsunuz? Size göre PKK ile mücadele nasıl olmalı? Örgütün sizin algılamanıza göre ideolojik yapısı nedir? Son operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Adnan Oktar: PKK Marksist, Leninist, Stalinist komünist bir örgütlenmedir. Felsefi yapısı vardır. Felsefe ile bunu elde etmiştir. Felsefe propagandası ile bunu elde etmiştir.Ê Buna karşı da tabi ki, teze karşı anti tez ile karşılık verilir. Anti komünist bir propaganda yapılması lazım. Anti Stalinist, anti Darwinist, anti Marksist çalışma yapılması gerekir. Bu yapılmıyor. Tek yanlı yapılan propaganda güçlüdür. Yani bir şey tek yönde itiliyorsa, önünde bir engel yoksa gider o. On, yirmi yıl Türkiye böyle birşeye danayamaz. Anti Komünist propagandanın mutlaka yapılması gerekiyor. Bunun yapılması için de gönüllü dernekler var, bunlardan biri de biziz.

Fedai Erdoğ: Sivil toplum kuruluşlarının yapması gerektiğini söylüyorsunuz

Adnan Oktar: Evet.

Fedai Erdoğ: Peki örgütün, tabi biz biliyoruz ki, PKK'nın dış destekleri var, tek başına bunu yapması mümkün değil. Dış destekleri kesmek için neler yapmak lazım?

Adnan Oktar: Dış destek hiç önemli değil. Eğer içerde anti Komünist anti Darwinist propaganda yapılırsa dış destek istediği kadar gelsin yandan akar gider o. Yani mermerin üzerinden yağmur yağması gibi olur.

Fedai Erdoğ: Peki Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kurulabilir mi?

Adnan Oktar: Kürt Devleti’nin kurulması tabi ki gereksiz. Tamamen lüzumsuz. Irak Devletinin bütünlüğünün muhafazası gerekir.

Fedai Erdoğ: Ama bazı siyasetçiler Kürt, orada bir Kürt devletinin kurulup Türkiyenin bir anlamda Türkiye'ye bağlı olabileceği daha rahat kontrol edilebileceğini söylüyor. Amerika’nın istediği bu mudur son zamanlarda ?

Adnan Oktar: Yok, yok öyle bir şey son derece tehlikeli olur. Yani Türkiye'ye bağlı falan olmaz. Türkiye'nin başına bela olacak, ciddi bir güce dönüşür. Komünist yapılanma daha da gelişebilir. Çünkü yapısı müsait, halkının büyük bir bölümü cahil, ordaki yapılacak tek yanlı komünist propaganda orayı bir komünist dev bir devlete çevirebilir. Son derece tehlikeli olur böyle birşey.

Fedai Erdoğ: Amerika Birleşik Devletleri tek taraflı bir kararla Irak'ı işgal etti. Petrol ile ilgili ciddi anlamda kendisine bağlamayı tercih etti. Tabi bunlar bizim ülkemizde de geçmişte sol ırklar Amerika Birleşik devletleri düşmanlığı yapıyordu. Ama son zamanlarda anti Amerikancı bir gençlik, bir nesil oluştuğunu görmeye başladık. Siz Türkiye'deki anti Amerikancı düşüncelerle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Adnan Oktar: Ben, Amerikan halkına karşı bir önyargım yok. Amerikan halkını ben genelde severim. Benim karşı olduğum, materyalizm, ateizm, Allah'sızlık budur. Amerika Ortadoğu’da ateist bir yapılanmayı eğer teşvik ederse ben buna şiddetle karşı olurum. Ama inancı, doğruları, güzelleri savunursa tabi ki Amerika’dan yana tavır koyarım. Tamamen oradaki düşüncesine göre şekillenir bu.

Fedai Erdoğ: Ama Amerika Birleşik Devletlerinin de yönetim biçimi incelediğimiz zaman oradaki işte Şahinlerle biraz merkezci olanlar, evanjelist olanlarla bakıyorsunuz, ama Yahudi lobisinin, Musevi lobisinin Amerikayı adeta yönetir biçimde olduğunu görüyoruz. Amerikan hükümeti bu kendisini yönetenlere karşı çıkıp Irak’ta, Ortadoğu’da yeni bir yapılanma yapabilir mi Siyonist hizmet edebilecek?

Adnan Oktar: Allah'sız ateist Siyonizm son derece tehlikeli. Ateist siyonizme karşı çok dikkatli olunması gerekiyor. Fakat bütün bunları kökünden sökecek şey yakınmak değildir. Ağlamak, yakınmak bağırmak değildir. İmanlı bir nesil geliştirmektir. Allah'tan korkan, Allah'ı seven vatanına milletine bayrağına bağlı, dindar bir nesil olduktan sonra Türkiye’nin sırtını hiç kimse yere getiremez. Ortadoğu’da lider devlet olur, ve kesinlikle ne Amerika sorun olur, ne Rusya sorun olur ne Çin sorun olur, hiçbirşey olmaz.

Fedai Erdoğ: Amerika Birleşik Devletleri'nin birtakım uygulamaları var yine. Irak'a girdiği zaman yapmış olduğu işte müzelerin talan edilmesi, ordaki kültürün yok edilmesi oradaki halkların şii sünni, kürt gibi bölünmeler yapması. Bunlar tabi Türkiye'de çok infial uyandıran konular. Biz sizin de ifade ettiğiniz gibi Irak'ın toprak bütünlüğünden yanayız. Amerika Birleşik Devletlerinin bu tutumunu izleyen gruplar çok ciddi anlamda anti Amerikancı bir tavır değişikliğine gittiler. Siz anti Amerikancı bu tavır değişikliğinin Türk ve Amerikan ilişkilerini etkileyeceğini düşünüyor musunuz?

Adnan Oktar: Zannetmiyorum, daha köklü, daha güçlü zeminde Türk-Amerikan ilişkileri var. Yani zaman zaman dönem dönem bu tip krizler yaşanıyor. Ama bunun köklü bir değişikliğe sebep olacağını pek zannetmiyorum. Ama tabi ki Amerika’nın ordaki politikasını beğenmiyorum.

Fedai Erdoğ: Biliyorsunuz Lozan Antlaşmasını Amerikan Senatosu hala daha kabul etmedi yani Amerika Birleşik Devletleri bizim stratejik ortağımız olmasına rağmen Amerika hala Lozan'ı kabul etmiyor. Yani böyle dostluk olabilir mi?

Adnan Oktar: Ama benim söylediğim yine aynı şeye geleceğim. Yani Türkiye güçlü olduktan sonra imanlı ve güçlü bir nesil olduktan sonra kimin ne düşündüğünün bütün mesele birlik ve beraberliğin çok güçlü olması milletin birbirini sevmesi, sayması akılcı politika üretmeleri, ve özellikle anti Darwinist ve anti materyalist yapının Türkiye’de hakim olması oturmuş olması. Bu çok önemli.

Fedai Erdoğ: Ordumuzun Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'a operasyonu var.Ê Operasyonları siz de izlediniz.

Adnan Oktar: Evet.

Fedai Erdoğ: Ne söylemek istersiniz?

Adnan Oktar: Ordumuz olabilecek en akıllı hareketi yapar. En insancıl düşünceler içinde hareket ediyorlar, çok titiz davranıyorlar. Ordumuz genellikle çok vicdanlı hareket eden bir yapıdır. Türk ordusu diğer ordulara benzemez. Kılı kırk yarar daha vicdanlıdır, merhametlidir. Allah'tan korkar, Allah'ı sever, dolayısıyla ona göre hareket eder.

Fedai Erdoğ: Zaman zaman ordan emekli olanlarla fikir alışverişinde bulunuyor musunuz? Var mı böyle dostlarınız?

Adnan Oktar: Zaman zaman evet.

Fedai Erdoğ: Ben sizin tabi siyasete girmişken, mevcut siyasi partilerle olan diyaloğunuzu da merak ediyorum. Zannediyorum seyircilerimiz de çok merak ediyor. Sizin siyasi partilerle diyaloğunuz ne seviyede? Siyasi partileri, fikirlerini, onların icraatlarını özellikle AKP hükümetinin icraatlarını destekliyor musunuz? Muhalefeti nasıl görüyorsunuz? İç siyaseti nasıl değerlendiriyorsunuz?

Adnan Oktar: Bence Türkiye'de iki parti vardır. Bir sağ, bir sol vardır. Ben sağın bütününü tek parti olarak görüyorum. Sağdaki bütün partiler anti Darwinisttir, anti komünist, anti materyalisttir. Hepsi mukadessatçı ve maneviyatçıdır. İşte bu bir partidir bu. Parti içinde beli bölünmeler olarak kabul edebiliriz bunu. Yani hizipler olarak kabul edebiliriz. Sağı bir bütün olarak kabul ettiğim için sağı destekliyorum ben.

Fedai Erdoğ: AKP icraatlarını tasvip ediyor musunuz, beğeniyor musunuz?

Adnan Oktar: Beğendiğim yönleri var, beğenmediğim yönleri de var. Ama genelinde güzel düzgün gidiyor tabi.

Fedai Erdoğ: Bunu şunun için sordum, geçtiğimiz günlerde basında merkez bankası başkan yardımcılığına Kızıl İmam isimli sizden ayrılan eski bir talebenizin geleceği iddia edildi. Sizin siyasi iktidara birtakım makam ve mevkilere gelmek için birtakım kişileri önerdiğiniz oluyor mu?

Adnan Oktar: Ben önermiyorum ama benim talebelerim, arkadaşlarım benle görüşen insanlar dostlarım yıllar içerisinde tabi birçok önemli mevkiye geçtiler, yani 20 yıldan, 25 yıldan beri, 30 yıldan beri İslam’ı, Kuran'ı, Türk İslam Birliği’ni anlatan bir kişi olarak tabi ki birçok bağlantım oldu. Bu insanlar zamanla birçok önemli kuruma birçok önemli yere yerleştiler.

Fedai Erdoğ: Önümüzdeki 10 yılı nasıl görüyorsunuz? Şu andaki gelişmeleri değerlendirdiğimizde?

Adnan Oktar: Önümüzdeki 10 yıl Türk İslam Birliğinin şahlanışa geçeceği yıllar.

Fedai Erdoğ: Ama Türk İslam Birliği dediğiniz zaman biz biliyoruz ki biz Türki Cumhuriyetlerde Kazakistan'da olsun, Türkmenistan'da olsun rahmetli Turgut Özal'ın ölümünden sonra o birlikle ilgili pek gündemde bir siyasi çalışma göremiyoruz. Yani siz inanıyor musunuz bu birliğe?

Adnan Oktar: Tabi tabi şu an yeniden başladı, Türkiye'nin uzun yıllardan beri vazgeçmediği ve vazgeçemeyeceği ve vazgeçmemesi gereken bir idealidir Türk İslam Birliği.

Fedai Erdoğ: Yani uzun vadede böyle bir birlikteliğin olabileceğine inanıyor musunuz?

Adnan Oktar: Tabi ki, tabi ki, hem tarihi şartlar uygun, sosyal şartlar uygun, ekonomik şartlar uygun, her yönden uygun.

Fedai Erdoğ: Peki siz tabi bu fikirleri savunurken bir yandan da dünyada Yahudi ve masonlara karşı çok ciddi mücadele veren bir insansınız. Sizi engellemezler mi bu gruplar?

Adnan Oktar: Bu Yahudilerin lehine olan bir birlik. Çünkü Yahudiler böyle bir sistemde kendileri de zenginleşir, rahat ederler. Baskıdan kurtulurlar, terörden kurtulurlar bu bütün bölgeyi rahatlatacak bir yapılanma.

Fedai Erdoğ: Son günlerin yine çok önemli bir tesbiti var. Biliyorsunuz İslam Dünyası ile Hıristiyan Dünyası arasında dinler arası diyalog kavramı söz konusu.

Adnan Oktar: Evet.

Fedai Erdoğ: Aslında biz biliyoruz ki, Hıristiyanlar arasında bu dinler arası diyalog, önce Hıristiyanların kendi aralarındaki mezhepler arasındaki diyalog kavramıydı, daha sonra bunu ülkemizde Sayın Başbakanın da, İspanya Başbakanının eş başkanlık yaptığı dinler arası diyalog platformuna dönüştüğünü görüyoruz. Ama bir yandan da bakıyoruz ki Papa Hazreti Muhammed'in son peygamber olabileceğine inanmıyor. Yani böyle bir yaklaşımın dinler arası diyaloğun olabileceğine, gerçekleşebileceğine inanmak mümkün mü?

Adnan Oktar: Bu dinler arası diyalog şeklinde belirtilmemesi gerekiyor. Yani insani yaklaşım, arkadaşça konuşulabilir, dost olunabilir, fikir tartışması yapılabilir, bu anlamda almak lazım. Diyaloğu böyle garip bir tavra sokmak yanlış tabi. Mesela ben Hıristiyanları severim, Yahudileri severim, gerçekten Allah'a inanıyorlarsa, dindarlarsa, dinin gereğini yapıyorlarsa şefkat duyarım. İnsancıl ilişkilerimiz olur. Yemeklerine giderim, onlar bizim yemeklerimize gelir. Hıristiyan, Yahudilerden kız alınır evlenilebilinir. Bu dinimizin de bir gereğidir. Ama yani inançlarının tabi hepsini kabul etmeyiz. Doğru olanlarını kabul ederiz. Allah'ın birliğini kabul ederiz. Cennet, cehennem konusunda ittifak halindeyiz. Hz.İsa'nın dönüşü hakkında ittifak halindeyiz. Ama mesela teslis inancına ben karşıyım. Bu bir şirktir ben bunu kabul etmem.

Fedai Erdoğ: Ama bu şartlar altında diyalog mümkün olabilir mi?

Adnan Oktar: Konuşulur yani, karşı karşıya sohbet edersin, konuşursun yani diyalogdan kasıt buysa. Konuşulur.

Fedai Erdoğ: Peki ben dinler arası diyalog kavramından şunu anlıyorum, konuşulmadan yana olduğunu ifade ediyorsunuz

Adnan Oktar: Tabi sohbet edilir, konuşulur.

Fedai Erdoğ: Ama sınırlarınız var...

Adnan Oktar: Tabi.

Fedai Erdoğ: Teslisi kabul etmediğinizi söylüyorsunuz, bu şartlarda nasıl olacağını şartlar gösterecek diyorsunuz. Türkiye'deki kanaat önderleri arasında olan din adamları var. İşte Necmettin Erbakan gibi, Fethullah Gülen gibi. Çeşitli cemaatler var. Siz bunların önderleri ile görüşüyor musunuz? Onların uygulamalarını tasvip ediyor musunuz? Yaklaşımınız nasıl bunlara karşı?

Adnan Oktar: Ben Erbakan'ı çok severim. Bayağı sevimli, nüktedan, bayağı zeki bir insan. Vatanını, milletini de gerçekten seviyor. Son derece samimi bir dindar. Diğer din büyüklerini de çok severim, zaman zaman gider ellerini öperim, saygı duyarım. Genellikle ben ayrımcı değilim, birleştiriciyim.

Fedai Erdoğ: Fethullah Gülen hareketine nasıl bakıyorsunuz? Gerçek hareket var şu anda çok ciddi anlamda. Parlamentoda temsil ediyorlar, medyaları yayın grupları, işte çok sayıda şirketleri zaman zaman devlet aynen sizle mücadele ettiği gibi onlarla da birtakım mücadeleler ediyor. Siz Fethullah Gülen ve arkadaşlarına nasıl bakıyorsunuz

Adnan Oktar: Ben her dindar cemaati, her dindar grubu severim, saygı duyarım. Mahmut Hoca'yı da severim, Esat Coşan grubunu da severim, onları da severim, bir muhabbetim vardır. Ama garip bir yönü varsa, devleti rahatsız eden bir yönü varsa bu üstüne gitmek değil de anlatılması lazım. Bak arkadaş senin böyle hatalı bir yönün var, bunu düzelt, bunu düzeltirsen mükemmel olursun dersin. O şahıs da düzeltir, üstüne gitmeye ne gerek var?

Fedai Erdoğ: Bu soruyu da şunun için sordum ben. Özellikle sizin son zamanlardaki bu açıklamalarınızdan bir kanaat önderi konumuna geldiğinizi görüyorum. Genellikle bizim ülkemizde kanaat önderleri bir şekilde yurt dışına gidiyor, Amerika’ya gidiyor yerleşiyor. Siz Türkiye'de problem yaşarsanız Amerika’ya yerleşmeyi düşünür müsünüz?

Adnan Oktar: Bir kere insan, vatanını hiçbir şekilde terk etmez. Çünkü burada sen aileni bırakıyorsun, kardeşlerini bırakıyorsun. Peki onlar ne olacak? Komünistelere mi bırakalım memleketi, dinsizlere mi bırakalım, PKK'ya mı bırakalım. Ne demek bırakmak yani. Aslan gibi kalıp, aslan gibi fikri mücadeyi devam ettirirsin.

Fedai Erdoğ: Hiçbir şekilde Amerika’ya gitmezsiniz?

Adnan Oktar: Asla ve kesinlikle, burda doğduk, burda öleceğiz. EvvelAllah, inşaAllah.

Fedai Erdoğ: Benim için çok önemliydi bu soru. Bütün izleyicilerimiz de merak ediyordu. Programımızın da sonuna doğru yaklaşıyoruz. Siz kendi kelimelerinizle ifade tarzınızla hedefinizin misyonunuzun ne olduğunu nasıl anlatabilirsiniz?

Adnan Oktar: Bizim miletimiz Türk milleti, dünyanın, Türkiye'deki özellikle Türkler Anadolu halkı dünyanın en mükemmel insanlarıdır. Ben bunu bir ırk düşüncesi ile söylemiyorum. Anadolu’da oluşan o İslam ahlakı dünyadaki olabilecek en güzel modeldir. Sevecen sevgi dolu, misafirperver, insancıl, akılcı. Bu insanların çok iyi şeyleri hakettiklerine inanıyorum ben. Türk İslam Dünyasının lideri olmayı hak ettiğine inanıyorum. Bu inanç içerisinde mücadeleme devam edeceğim tabi ki, onların da iyi olması, bütün dünyanın iyi olması, benim ana hedeflerimden.

Fedai Erdoğ: Ben size bize bu imkanı tanıdığınız için çok teşekkür ediyorum.

Adnan Oktar: Ben de size teşekkür ediyorum.

Fedai Erdoğ: Son söylemek istediğiniz varsa isterseniz onları da alalım.

Adnan Oktar: İnsanlar, beni yakından tanıyanlar genelde çok severler. Çünkü iyi bir insanım. Benim asıl yönlendiğim düşünce Kuran'dır. Kuran'a uygun İslam ahlakıdır, ehli sünnet inancıdır. Düşüncelerimi anlatırken de en önemli ölçüm samimiyettir. Ama bilmeyen insan tabi ön yargılı olarak ordan burdan duyduğu ile anormal şeyler düşünebilir. Ama bu her düşünce insanı için oluyor. Bütün siyasi parti liderlerinin düşmanları oluyor, muhalifleri oluyor, onlar hakkında çok çirkin sözler söyleniyor. Yani Türkiye'de sevilen bir insan pek göremezsiniz. Gerçekten görülemez. Mutlaka çok fazla seveni ve çok fazla düşmanı vardır. Ama bence işte bunun kalkması gerekiyor. İnsanlar birini sevmiyorsa bile, en azından saygı duyması gerekir. Bir sevgi ortamı oluşması gerekir. Ama genellikle benimle tanışan insanlar beni çok fazla severler. Ben insan canlısı, sevgiden, şefkatten, muhabbetten hoşlanan, merhametli bir insanım. İnsancıl bir insanım. Bu tarz röportajlar konuşmalar da olumlu etki yapar diye düşünüyorum inşaAllah.

Fedai Erdoğ: Peki çok teşekkür ederim.

Adnan Oktar: İnşaAllah.

Fedai Erdoğ: Çok teşekkür ediyorum efendim.

Adnan Oktar: Ben de çok teşekkür ederim, lütfettiniz, şeref verdiniz, kerem buyurdunuz, çok memnun oldum. İnşaAllah yine görüşürüz.

Sonraki Sayfa

e-mail: info@turkislambirligi.org